A’dan Z’ye Şarbon…

Kurban Bayramı’nın ardından yıllardan sonra yeniden hayatımıza giren ve başta kasaplar olmak üzere hayvanlarla temas halinde olan herkesin risk grubuna girdiği Şarbon ile ilgili hepimiz endişe içerisindeyiz.

 

Şarbon hastalığı nedir?

Şarbon mikrobu; Bacillus anthracis denen bir bakteriden kaynaklanır. Toprak ve meralarda bulunan bu bakteri temas yoluyla ciltten buluşabileceği gibi solunum yolu ile bulaşması durumunda oldukça tehlikelidir. Özellikle Akdeniz ülkelerinde daha sık görülen Şarbon hastalığının, ülkemizde yaklaşık 150 kişide bulunduğu tahmin edilmektedir. Kurban Bayramının ertesinde vaka sayısında artış gözlenmeye devam etmektedir.

Nasıl bulaşır?

  • Şarbonlu hayvanlarla doğrudan ya da dolaylı olarak temas ediyorsanız,
  • Veteriner, laboratuvar personeli, kasap gibi meslek sahibiyseniz,
  • Hastalıklı hayvanların etinden yediyseniz,
  • Hayvanın kesilmesi sırasında enfekte bölgeye temas ettiyseniz,
  • Sanayi ürünlerinde kullanılan hayvan yünleri, derileri ve kılları (halıdan, banyo lifine kadar geniş bir kullanım alanı olan) ile temas halindeyseniz,
  • Hastalığın görüldüğü ülkeden tüketim ya da dini ibadet amaçlı hayvan ve hayvan ürünlerini satın aldıysanız risk altındasınız.

 

Şarbon hastalığının tipleri nelerdir ve hangi tip daha risklidir?

3 şarbon hastalığı çeşidi vardır. En sık görüleni deri şarbonudur. Risk çok düşüktür ancak yakın takip edilmesi gerekir. Cilt şarbonunun insandan insana bulaşma riski çok düşüktür ve genellikle hastalıklı hayvana temas ile bulaşır. Ancak şarbonun neden olduğu hastalıklı bölgeye temas edilmesi ile bulaşabilir.

Gastrointestinal (bağırsak) ve akciğer şarbonları ise çok risklidir. Gastrointestinal yani bağırsak şarbonları, şarbon bulaşmış çiğ/az pişmiş etin yenmesi ile bulaşır. Hastanın hastane koşullarında yatırılarak takip edilmesi gerekebilir.

Akciğer şarbonu oldukça tehlikelidir ve 72 saat içinde ölüm riski taşır ve biyoterörizm silahı olarak geçmişte kullanılmıştır.

 

Şarbondan korunmak için neler yapılabilir?

Çoğu hastalıkta olduğu gibi Şarbon’da da hastalığı önlemek için aşı geliştirilmiştir. Aşının %90’ın üzerinde koruyucu olduğu tahmin edilmektedir. Bu hastalık, hayvanların aşılanmasıyla çok çabuk kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Yeter ki önlemimizi alalım.

 

Şarbonun belirtileri nelerdir?

Şarbon hastalığının kuluçka süresi 2-7 gün arasındadır; ancak kuluçka süresi 21 güne kadar uzayabilir. Deri şarbonunda; deride bir yara varsa mikrop, vücuda girer. Şarbon basilinin vücuda girdiği yerde önce böcek ısırığına benzer bir yara oluşur. 2-3 gün içerisinde bu yara büyür ve ortasında şarbon hastalığına karakteristik olan 1-3 cm çapında siyah renkte, ölü dokunun yer aldığı ağrısız bir yara meydana gelir. Bu yaraya halk arasında kara çıban ya da çoban çıbanı da denir. Etrafı tahta gibi sert ve şiştir. Hastanın ateşi yükselir, bulantı ve kusma görülür.

Bağırsak şarbonu, bulantı, kusma, iştahsızlık ve ateş gibi belirtilerin yanı sıra sindirim sisteminde kanamalara yol açar, karın ağrısı, kanlı kusma ve kanlı ishal de görülür.

Akciğer şarbonunda solunum yoluyla alınan bakteri akciğere yerleştikten 1 hafta sonra başlayan belirtiler soğuk algınlığına benzer. Solunum yolu hastalıklarını taklit eden yüksek ateş ve titreme görülür. Birkaç gün sonra ateş iyice yükselir. Lenf bezleri şişer. Hastanın nefes almasında zorluk artar hatta enfeksiyona bağlı şok ve koma gelişebilir. Erken tedavi edilmediği takdirde ölüm kaçınılmazdır.

 

Hastalıktan korunmak için ne yapılması gerekir?

Rengi değişmiş, veteriner hekim kontrolünden geçtiğinden emin olmadığınız etlerden uzak durun. Tükettiğiniz etin çok iyi pişmiş olduğundan emin olun.

 

Hastalık nasıl tedavi edilir?

Şarbon hastalığı erken dönemde teşhis edilirse tedavi ile iyileşme şansı vardır. Antibiyotik tedavisi gerekir.

Deri şarbonu olan hastalarda ise, yaraların olduğu deri bölgesine yüzeysel pansuman yapılır. Cerrahi herhangi operasyona gerek yoktur. Ayrıca şarbon insandan insana bulaşmadığından hasta ile yakın temasta olan kişilerin herhangi bir tedavi uygulanmasına gerek yoktur.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hülya BAĞCI Arşivi