Geçmişten günümüze "Sarayönü"

Geçmişten günümüze "Sarayönü"
Kuyucu Murad Paşa nın Celâli Mücadelesi Sürecinde Sarayönü ve Çevresi (4)2 C.evvel 1016/25 Ağustos 1607 de Rumeli beylerbeyine gönderilen bir fermanda Ilgın kazasına tabi Saray adlı köyde Arızoğlu diye bilinen İbrahim adlı...

Kuyucu Murad Paşa nın Celâli Mücadelesi Sürecinde Sarayönü ve Çevresi (4)

2 C.evvel 1016/25 Ağustos 1607 de Rumeli beylerbeyine gönderilen bir fermanda Ilgın kazasına tabi Saray adlı köyde Arızoğlu diye bilinen İbrahim adlı bir şakinin etrafına adamlar toplayarak zorbalık içinde olup, evleri basıp, adam öldürüp malları gasp ettiği bildirilmiş, reayanın da Gülek taraflarında bir palankada saklandığı ve bir an evvel bu zulümden kurtarılmaları istenmişti. 1 C.evvel 1016/24 Ağustos 1607 de Ilgın (Ilgun) voyvodası Abdüssadık a hükm gönderilmiş, has olarak Murad Paşa ya verilen Ilgın a beylerbeyi, sancakbeyi gibi kimselerin izinsiz girdikleri tespit edildiğinden bunların eşkıyalıklarına son verilmesi istenmişti.

Yine aynı voyvodaya gönderilen hükümde silahdarlardan bölük çavuşu olan Osman ve Arifoğlu (Arız?) İbrahim adlı şahısların fesad içinde oldukları bildirilmiş, ‚bi-eyyi vech-i kân ile ele getirülüp hakların gelesin‛ şeklinde kesin bir talimat verilmişti. Konya kadısına yollanan bir başka belgede ise, o taraflarda Hasan, Reis ve Mehmed adlarında eşkıyanın türediği ve bir an evvel habsolunmaları gerektiği ifade edilmekteydi. Buna başka bir örnek, Ankara ve Çankırı (Kangırı) beyi olan Akmirza adındaki asiyi bertaraf etmek için kendisine Karahisar ın verilmesiydi.

Daha sonra Kastamonu Sancağı verilerek el öpmek için divana geldiğinde idam olunmuştu. Böylece Murad Paşa Karaman sınırına geldiğinde eşkıya namında kimse kalmamıştı. Konya ya gelindiğinde buranın içinde olan eşkıyadan Serrâc-oğlu, Menkurcı-oğlu, Deli Hüsrev, At çeken-ağası, Gügercinikli, Enekli Arslan, Kara Abdi, Kunduzlı Ahmed ve Hekîmoğlu adındaki zorbaların haklarından gelindi. Yine bu sıralarda Tavil adında biri de Amasya ve Çorum taraflarında isyan hareketlerinde bulunuyordu. Bu asinin üzerine de Sivas Beylerbeyi Osman Paşa tayin olundu. İçel e de Karaman beylerbeyi askeri ve iki bin yeniçeri ile gönderildi. Ohri sancağı mutasarrıfı Süleyman Paşa da Murad Paşa nın yanında Kalenderoğlu üzerine memur edildi.

Niğde taraflarında isyan eden Sülemişoğlu nun da hakkından gelindi. Turgud ilinde Deli Pursun ve daha evvelden İnönü de bir hassa çiftliğini basan Köse Mahmud da üstlerine gönderilen bölüklerce dağıtıldı. İçel taraflarında ise Muslu Bey adında bir asi daha faaliyetteydi. Bu da Karaman (Larende) ı yakıp yıkmaktaydı. Karaman da bir müddet kalan Osmanlı kuvvetleri İçel deki asilerin üzerine yürüdü. Güzelliği ve sağlamlığı ile ünlü Mara kalesine sığınan Muslu Bey kaçabildi, fakat ileri gelen adamlarından Hacı Bölükbaşı ve atlıbaşı Kara Himmet adlı kişiler ele geçirilerek tüfekle vurulmak suretiyle idam edildiler. Tam da bu sıralarda Sivas Beylerbeyi Osman Paşa nın Tavil i Sepetlü denilen yerde mağlup ettiği haberi geldi. Tekir-beli denilen yere gelindiğinde Taşköprü olarak bilinen mahalde Cemşid in askerleriyle burayı tuttuğu ve Osmanlı askerinin buradan geçmeye cesaret edemeyeceği düşünülmekteydi. Fakat asker yürüyüşüne devam edince buradaki asiler firar ettiler. Göklük kalesindeki asiler de durumun kötüye gittiğini görerek Konya da bulunan Cemşid e haber gönderdiler.

Bu şartlarda Adana ya geçen ve buralarda zor tutunan Cemşid, Canpoladoğlu ndan yardım istemişti. Fakat Canpoladoğlu, asker yardımı yapamayacağını ancak hazine göndereceğini bildirdi. 50 bin sikke filori yollasa da hazine Adana ya ulaştığında Cemşid Osmanlı askerinden kaçtı. Hazine de Osmanlı ordusunun eline geçmiş oldu. Bu sırada Canpoladoğlu yla mücadelede Maraş beylerbeyisi Zülfikar Paşa ya Konya altından Arslanlı ya geçmesi talimatı verilmişti. Sadece Konya ve çevresinde değil, başka başka yerlerde de isyan hareketleri görülmekteydi. Örneğin, Ciğalazade Sinan Paşa nın doğu seferlerini sürdürebilmesi için Çıldır beylerbeyliği verilerek yine bir Celâli olan Karakaş Ahmed Paşa kalabalık maiyetiyle Osmanlı ordusuna yardımda bulunmuştu. Canpoladoğlu yla birlikte mücadele eden isyancıların isim ve şöhretlerine bakıldığında büyük bir kısmının Osmanlı Devleti nin hizmet kadrolarında görev almış kimseler oldukları dikkati çekmektedir. Ancak bunlar zaman zaman devlet için tehlike arz etmelerine karşın, devlet tam olarak çözülmediği ve bütün eşkıyalar da devleti yıkma amacında olmadıkları için ciddi bir tehdit de oluşturmadılar.

Ayrıca kendi aralarında da daimi bir ittifak kurma gayretleri yoktu. Hepsi kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeyi tercih ediyorlardı. Neticede 1590-1611 yılları arasında yaşanan eşkıyalık hareketlerinde devlet, istediği zaman onları devlet hizmetinde kullanmış, istemediğinde de ortadan kaldırma yoluna gitmiştir. Genel olarak bakıldığında Konya ve çevresi ordunun ihtiyacına binaen çeşitli yerlerden getirilen zahirenin toplandığı merkez konumundaydı. Ankara sancağındanki kadılara gönderilen hükümde ordunun sürsat zahiresine ihtiyacı olduğu bildirilmekte, fakat daha evvelden halkın buna gücünün yetmeyeceği ifade edildiğinden yarısının affedilerek kalanın Konya yla birleştirilip bir an evvel gönderilmesi istenmekteydi. Murad Paşa nın haslarından Ilgun da bazı görevlilerin reayadan haksız mal ve akçe istedikleri tespit edildiğinden bunların uyarılması hususunda Akşehir kadısına da bir emr yollanmıştı. Ayrıca Konya civarında eşkıya ile mücadele için gelen beylerbeyi, sancakbeyi gibi kişilerin adet olageldiği üzere hanlarda tekkelerde veya menzillerde konaklamaları gerekirken fukara reayanın rızası olmadan evlerine kondukları belirtilmiş, reayaya bu şekilde zulüm yapılmaması istenmişti.

Yine Ilgın kazasına bağlı Dediği Sultan Zaviyesi evkafından Karasarnıc adlı köy halkı arzuhal gönderip, Celali zulmünden pekçok kimsenin cela-yı vatan ettikleri, kalanların da hem canlarını hem mallarını korumak için bir havlu çevirmek için izin istemişlerdi. Devlet de çevirecekleri bu havlunun içinde eşkıya bulunmamak, zahire ve akçelerini ödemek kaydıyla buna mani olunmamasını istemişti.

Konya valisine gönderilen bir hükümde vilayette Celali namında zorba ve eşkıya türediği ve halkın bunlardan korunması için palanka yapılması veya tamir edilmesi gerektiği tüm vilayet kadılıklarına ve dolayısıyla Ilgın ve Saidili kadılarına da bir sureti gönderilerek bildirilmekteydi Yine Konya kadısına hitaben yazılan bir hükümde Saidili kazasına bağlı Saray adlı karyede bulunan harabe hisarın Celâli korkusu yüzünden akçe ile tamir edilmesi istenmekteydi.

Konya kadısına hitaben yazılan bir başka yazıda Saidili kazasından Lavik adlı karyede harab olmaya yüz tutmuş hisardan ve akçe ile bunun tamir edilmesinden bahsedilmekteydi. Saidili ne bağlı Sarayini nahiyesinde de halk kendi imkanlarıyla palanka inşa etmişlerdi. Bütün bunlar gösteriyor ki, reaya Celâlilerden büyük zarar görmekteydi ve kendilerini korumak için devletten yardım istemelerinin yanı sıra kendi imkanlarını da seferber etmekteydiler. Sonuç olarak bakıldığında, Konya coğrafi, stratejik, ekonomik vs. her açıdan bir merkez konumundaydı.

Celâli mücadelesinde ordunun ihtiyacını karşılamak üzere istenen zahirenin toplandığı bir merkezdi. Ayrıca yardım için görevlendirilen serdarlar da askerleriyle gelerek Konya da Murad Paşa ya dahil olmaktaydılar. Yani askerin de toplandığı merkez yine Konya ve çevresiydi. Murad Paşa Canpoladoğlu yla mücadelesine buradan başlamış, takip edeceği stratejiyi de burada belirlemiştir. Konya geniş verimli tarım arazilerine sahip olması dolayısıyla iktisadi açıdan zengin bir bölge olmasıyla da hadiselerin merkezi konumundaydı.