Geçmişten günümüze "Sarayönü"-74

Geçmişten günümüze "Sarayönü"-74
SARAYÖNÜ MEZAR TAŞLARINA HALK EDEBİYATI AÇISINDAN BİR YAKLAŞIM7.Şiir Özelliğindeki Mezar Taşı SözleriHayatta kalan insanlar, ölen yakınları için kendi duygu ve düşüncelerini dile getirmek amacıyla mezar taşlarına çeşitli...

SARAYÖNÜ MEZAR TAŞLARINA HALK EDEBİYATI AÇISINDAN BİR YAKLAŞIM

7.Şiir Özelliğindeki Mezar Taşı Sözleri

Hayatta kalan insanlar, ölen yakınları için kendi duygu ve düşüncelerini dile getirmek amacıyla mezar taşlarına çeşitli sözler yazdırmaktadırlar. İnsanın bir nevi hem ölene hem de kendi hayatına bakış açısını anlatan bu sözler de en çok şiir şeklinde yazılmıştır. Denilebilir ki ölüm temasını işleyen bu sözler kendisiyle ilgili bir tür edebiyatın oluşmasını da sağlamıştır. Bu durumun daha iyi anlaşılması için şiir şeklindeki örneklere aşağıda yer vermeye çalıştık.

Merhum Hasan Hüseyin Kula'nın (D: 08.01.1953 – Ö: 10.12.2011) mezar taşı sözlerinde Türk halk edebiyatının en önemli kaynaklarından biri olan Dede Korkut Hikâyelerinde gördüğümüz bir dua örneği karşımıza çıkmaktadır:

"Kıyamet günü yüzün ak, bineğin durak

Yedi cehennem senden uzak, sekiz cennet sana durak olsun"

Başka bir aile mezarlığında bulunan ve Yunus Emre'nin dizelerinden meydana gelen mezar taşı sözlerinde ölüm teması çok net bir bakış açısıyla ele alınmaktadır:

"Geldi geçti ömrüm benim

Şol yel esip geçmiş gibi

Hele bana şöyle gelir

Bir göz açıp yummuş gibi

Yunus Emre'm şu dünyada

İki kişi kalır derler

Meğer Hızır İlyas ola

Ab-ı hayat içmiş gibi" / Yunus Emre

Merhum Mustafa Aydın'a (D: 1910 – Ö: 1976) ait mezar taşı sözlerinde ise ünlü şairimiz Yahya Kemal Beyatlı'nın bir dizesi yerini almıştır:

"Baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş"

Değerli şair ve üstat Necip Fazıl Kısakürek'in dizelerinin de Sarayönü mezar taşı sözleri arasında yerini aldığı gözlerden kaçmamaktadır:

"Ölüm güzel bir şey, budur perde ardın haber

Güzel olmasaydı hiç ölür müydü peygamber"

Şiirimizde ölüm teması düşünüldüğünde edebiyatımızda akla gelen ilk şairlerimizden biri de Cahit Sıtkı Tarancı'dır. Şairin "35 Yaş" şiirindeki dizelerden bir bölüm de Sarayönü mezar taşı sözleri geleneğinde kendine yer bulmuştur:

"Kim bilir nerede nasıl kaç yaşında

Bir nefeslik saltanatın olacak

Taht misali o musalla taşında"

Saime Solak'ın (D: 29.12.1937 – Ö: 1.12.1985) mezar taşı sözlerinde ölen için mezar taşını okuyanlardan Fatiha isteği ve Yüce Allah'a edilen dua şiirsel bir söyleyişle dile getirilmektedir:

"Nihayet açıldı perde gördüm hakikati

Kur'an'da buldu ruhum bu sükûneti

Hüdâ nasip ede cenneti

Fatihasız geçip gitme ey Muhammet ümmeti"

Mehmet oğlu Ali Uçar'ın (D: 8.12.1963 – 24.9.1996) mezar taşı sözleri de Allah'tan ümit kesmemeyi öğütlemektedir:

"Fakri halin etme izhar, Halik'in bilmez mi hiç

Âleme ihsan eden Allah sana vermez mi hiç

Rabbına ağlar isen gözyaşı silmez mi hiç

Ta ciğerden ah edersen muradına ermez mi hiç"

Mehmet Dede Koçak'ın (D:1309 – Ö: 10.7.1964) mezar taşında ise şu dizeler yer almaktadır:

"Emretti Hüda, eyledi ferman

Erişti ecel, vermedi aman"

Ömer oğlu Ahmet Yaşar Kara'ya (D: 1950 - Ö: 10.2.1992) ait mezar taşında genç yaşta ölümü dile getiren aşağıdaki dizeler bulunmaktadır:

"Sessiz sakin Ahmet idim

Ne kalp kırdım ne kıybet ettim

Dünya durmaz döner

Koca değil genç de gider

4 yavrum emanettir Mevla'ya"

Halis Çelik eşi Bahriye Çelik'in mezar taşındaki iki dörtlükte ise ansızın gelen ölümden dolayı hayata olan sitem aşağıdaki dizeler halinde dile getirilmiştir:

"Ziyaretçi,

Elemsiz, kedersiz, lisan kalmadan

Evlat hasretiyle geçti hep günüm,

Çubuk yetiştirdim, üzüm almadan

Yetişti ansızın genç yaşta ölüm

Bin dokuz yüz kırk altı

Cuma vakti olmadan

Sekiz Kasım günüydü

Göçüp gittim dünyadan"

Ölümü acı bir hicran olarak niteleyen dizelerin bulunduğu Lütfi Küçüktaşkapu'ya (D: 1941 –Ö: 10.09.1966) ait mezar taşında şu dizeler kayıtlıdır:

"Hayatım dolu figan

Gençliğim oldu hezan

Ölümümün adını koysunlar: Acı hicran"

Uğur Kart'ın (D: 15.06.1963 – Ö: 05.01.2005) mezar taşında genç yaşta ölen bir babanın iki yavrusuna olan özlemi şu dizelerle işlenmiştir:

"Genç iken ölen

Gül iken solan

İki yavrusuna doymayan"

Kırk iki yaşında rahmana kavuşmayı dile getiren Gazi Kiraz'ın (D: 12.3.1922 – Ö: 22.2.1964) mezar taşı sözleri ise şu şekildedir:

"Sabahleyin kalktım gafletle

Yola düştüm acele

9'u aştım eceli ka???? ulaştım

Ben 42 yaşımda Rahman'a kavuştum"

Aile özlemini dile getiren Nuri Köstekli'nin mezar taşında da aşağıdaki dörtlük bulunmaktadır:

"Sessiz sakin Nuri idim

Bir kuş gibi hicret ettim bu fani dünyadan

Hüda aldı beni aileme doymadan

Ruhuma Fatiha bağışla ayrılmadan"

Ak Hoca lakaplı Mevlevi Hasan Hüseyin Köstekli'nin (D: 1305 – Ö: 11.11.1959) insanı tebessüm ettirecek kadar ilginç mezar taşı kitabesi ise aşağıdaki gibidir:

"Hüvelhay

Seyretmek için dost yüzün yerde kaldırdı perde

Çekti maksut yelkenini kenarı firkate

Söyler sorarsan sana nay Ak Hoca nerde

Bu dünyadan sır olup, serdi postu cennete"

Hafız İsmail Vural'ın (D: 1318 – Ö: 1953) ölümü unutmamayı öğütleyen mezar taşı sözleri aşağıda verilmiştir:

"Hüvelbaki

Dün ben de senin gibi idim, unutma Hüda'yı

Yarın sen de benim gibisin, oku Fatiha'yı"

İlgimizi çeken isimsiz iki mezar taşı sözünü de şiirsel değeri olduğu için aşağıya alıyoruz:

"İmanımla kaderime bağlandım

Bir zalime keklik gibi avlandım"

"Eski bir dost gibi hatırla beni, bir selam ver yeter

Unutmuş olsan da eski günleri, bir Fatiha oku yeter"

SONUÇ

Bir şehrin tarihine ve kültürel hayatına dair araştırmalar ve çalışmalar yapılırken birtakım yazılı belgeler ve eserlerin verdiği bilgilerden faydalanılır. Bu kapsamda yapılan çalışmalar sırasında ikinci plana atılan hatta unutulmaya yüz tutan ve üzerinde pek de durulmayan belgeler bulunmaktadır ki; bunların başında da mezar taşları gelmektedir. Mezar taşları bir nevi geçmiş hayatın günümüzdeki şahitleri ve belgeleridir.

Mezar taşları sanat değeri ihtiva etmeleri bakımından da birer açık hava müzesi olarak nitelendirilebilir. Dolayısıyla bir şehrin tüm sosyal, ekonomik, edebi ve tarihi çalışmalarında o şehirdeki mezarlıklarda bulunan mezar taşları incelenmelidir. Çünkü mezar taşları ait olduğu şehrin hem tapusu konumunda hem de geçmişle günümüz arasında köprü kuran bir belge niteliğindedir. Bu sebepledir ki düşman saldırılarında yok edilen mekânlar ve eserler arasında mezarlıklar ilk sıralarda yer almaktadır. Verdiğimiz bilgiler ışığında Sarayönü mezar taşı sözlerine genel olarak baktığımızda bu sözlerin gerek sanatsal yönleri gerek edebi anlamda incelenmesiyle Sarayönü'nün hem kültürel yapısı hem de yaşam koşullarıyla ilgili daha detaylı bilgilere ulaşılacağı yadsınamaz. Ayrıca Sarayönü mezar taşlarındaki sözler edebiyat, tarih, arkeoloji, sanat tarihi, etnografya, felsefe, sosyoloji gibi bilim dallarıyla ilgili olduğu gibi, Türk dili ve edebiyatının önemli bir kolu olan halk bilimini de doğrudan

ilgilendirmektedir. Bu çalışma için Konya'nın Sarayönü ilçesine bizzat gidilerek ve geniş bir saha araştırmasıyla dört farklı mezarlıktan 900'ün üzerinde mezar taşı fotoğrafı çekilmiştir. Ardından bu fotoğraflar tek tek incelenmiş ve üzerinde edebi değeri olan sözlerin konularına göre sınıflandırması yapılmıştır. Taşlara yazılan ve kazınan bu tarihi belge değerindeki bilgi yüklü ve ibretli sözler ile şiirsel metinler; tasnif ettiğimiz konu başlıklarıyla birlikte bildirimizi şekillendirmiştir.

Sonuç olarak; bildirimizde incelediğimiz Sarayönü mezar taşı sözlerinin Sarayönü kültürü, sanatı ve tarihi ile ilgilenen akademisyenlerimiz, araştırıcılarımız ve bilim adamlarımız için önemli bir kaynak olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca bu bildirimiz ile Sarayönü'nün hem tarihi hem de edebi kültürüne önemli bir katkı yaptığımız kanaatindeyiz. Dileğimiz, Anadolu'daki mezar taşı sözleriyle hem Konya hem de Sarayönü mezar taşı sözleri arasında daha mukayeseli ve geniş kapsamlı çalışmaların yapılarak bilim dünyasına kazandırılmasıdır.