YARATMAK - ÜRETMEK

Kelimeler kullanış biçimiyle halkın zihninde bir anlam kazanır. Her kelimenin karşıladığı bir olgu, bir anlam vardır. İnsanların birbiriyle anlaşması bu anlam zincirinin kuvvetine bağlıdır. Mesela ben, yazı yazan alete kalem diyorum ve birçok kişi bu hususta ittifak ediyor. Yani hepimiz yazı yazan alete kalem diyoruz. O halde kalem deyince anladığımız mana aynıdır.

Fakat her kelimenin akıbeti aynı değil. Mesela ‘yaratmak kelimesi. Asıl manası yoktan var etmek olan bu kelime, bugün üretmek anlamında da kullanılıyor. Yanlıştır. Üretmek, hayal etmek fiilleri yaratmaktan farklıdır. Bizler yeni bir şey icat etmiş olabiliriz. Yeni bir şey hayal etmiş olabiliriz. Buna üreticilik denir. Yaratmak denmez. Yaratmak farklı bir fiildir.

Bazıları da kendini çokbilmiş sayıp olayı öyle bir çarpıtıyor ki, kendi yaptığı kusuru marifet görüp başkasına iftiralar atıyor. Durum şöyle oluyor: eleman diyor ki; ‘ biz yaratıcı olmalıyız, düşünmeliyiz, üretmeliyiz… Ama İslam da Allah tan başka yaratıcı olmadığı söyleniyor… Olmaz böyle şey… ‘

Şimdi bu zihniyetin neresinden tutalım. Adam sadece Allah a mahsus olan yoktan var etme fiilini ‘üretmek anlamında kullanıyor. Bir de kalkıp İslam da üretmek yok, hayal etmek yok diye dinimizi suçluyor. Hak Teâlâ akıl fikir versin.

Yaratıcılık demek, olmayan bir şeyi meydana getirmek demektir. Bizler yeni bir şey icat ettik. Mesela uçak… Uçağı yarattık mı hayır. Demirden ürettik. Hammaddeyi yeryüzünden aldık. Peki, o hammaddeyi yoktan var edebilir miydik(!)?

Dinimize ağır suçlamalar atıldı son zamanlarda. Müslümanı düşünmeyen, hayal etmeyen, tüketen biri olarak tanıttılar. Hepsi iftiradır. Asıl Müslüman sürekli merak eden, düşünen ve üretici olandır. Bu şekilde başkalarına faydası dokunandır. Bütün bu hususlar Hadis i Şeriflerde tek tek ele alınmaktadır.

Bu arada 18 Mart geldi, geçti. Şehitlerimizin yazdığı destan akla geliyor. Her bir şehidin bir destanı var.

Okullarda bilmiyorum üzerinde ne kadar duruluyor bu zaferin, ama anlatmak için az gayret sarf ediyoruz. Hikâye gibi geliyor, ancak dünyanın en güçlü deniz ordusuna karşı galip geldik. Dünyanın en büyük zırhlı gemisi sulara gömüldü. Gelen düşman İstanbul da kullanacağı parayı bile basmıştı. Akşam Topkapı da kahvelerini içeceklerdi. Ama bilmiyorlardı ki bu millet Çanakkale de destan yazacaktı. Yazdı. O destanı kendi kanıyla imzaladı.

Bugün özgürlüğümüzü 1915 te destan yazan ecdadımıza borçluyuz. Esir olarak ta dünyaya gelebilirdik. Ama böyle değiliz çok şükür. Onların hatırasını sürekli diri tutmalı, onların destanıyla şuurlanmalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi