ASIK SURATLAR ÇOĞALDI

Gençlik yıllarımızda nereye gitsek, kiminle konuşsak hep gülen yüz görür, işin de, sohbetin de başlangıç ve sonucu moralli biterdi.

Yaya trafiğini bırakın, araç trafiğinde bile sürücülerin bir birine saygısı görülmeye değerdi.

Bir birine yol verenlerin araç içinde beden hareketi ile teşekkür edişlerini bir görmeliydiniz; sadece iki araç sürücüsünü değil, kavşakta veya güzergahta bulunan tüm araç sürücülerini rahatlatırdı.

Şimdi araçların içi de, insanların asık suratı gibi kimse kimseye gözükmüyor.

Bırak yol vermeyi, önündeki aracı sıkıştırmaktan vaz geçmiyor.

Şehir içi otobüs duraklarında, tramvay biniş ve inişlerinde, kaldırımlardaki yaya, karayollarındaki araç trafiğinde bu aceleciliği ve sonrasındaki sabırsızlığı artık iyice kabullendik. Hatta yaşam felsefesi hoşgörü kurallı olan millet olmamıza rağmen bu asık suratlılığı ve aceleciliği bırakın kabullenmeyi davranış biçimi olarak hazmettik.

Siyasi bir konu mu var. Tartışma değil, kavga ediliyor zannedersiniz?

Apartmanla ilgili yapılacak bir hizmet mi var. Toplantı yapılan yerde birkaç dakika sonrasında sandalyelerin yer değiştirdiğini hatırlarsınız.

Kavşakta rölantide mi seyretmek istersiniz? Önce korna sesleri, ardından el kol işaretleri ile birlikte küfürlü saniyeler başlamıştır.

Ne oluyoruz?

Nereye gidiyoruz?

Bilen varsa açıklasın.

Bu ne ya.

Böyle bir toplumun yarını nasıl planlanacak?

İftira, fitne her yerde var.

Dolandırıcılık, hırsızlık, yalancılık ayıp olmaktan çıkmış. Dürüstlük suçmuş gibi algılanmaya başlamış. Herkes her şeyi çok iyi biliyor. Üç kuruşluk malı 13 kuruşa satmaya (kakalamaya) çalışan çoğalmış.

Memleketin hayrına işler yerine, millete kazık atan akıl almaz yöntemler oluşmuş.

Eskiden kör tuttuğuna zarar verir diye bir söz vardı. Şimdi yoldan geçene zarar verilmeye çalışılıyor.

Gençler biraz yumuşamalı. Büyükler terk edildikleri yerlere dönmeli. Bizi biz yapan değerleri hayatımıza, evimize almalıyız.

Özledik artık tebessüm dolu yüzleri.

Özledik artık neşe dolu sözleri.

Hem de çok özledik. Hatta hepimiz özledik.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet TURAN Arşivi