BATININ SAHTEKARLIĞI

Siyaset arenası kulis bilgileriyle kaynarken, biz son haftalarda köşemizde, genelde tarihi olayları sizlerle paylaşmaya çalışıyoruz.

Çünkü ‘Tarih tekerrürden ibarettir’ diye ibretlik bir sözümüz var ya!

Biz de, ‘Tarih tekerrür etmesin’ diye tarihi kaynaklardan elde ettiğimiz bilgileri sizlere aktarmaya çalışıyoruz.

Bugün Amerika ve Avrupa’nın para birimi ile bize yaptıklarını geçmişte de yapmışlar da onun için sık, sık tarihi bilgileri köşemize taşıyoruz.

Önce Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk kağıt parasına yaptıkları sahtekarlığı ve oyunu sizlere aktarayım.

KAYME DEĞERLİYDİ

Osmanlılarda kağıt para ilk defa imparatorluğun son dönemlerinde bastırılmıştı. Sultan Abdülmecit’in tahta çıktığı sıralarda devlet büyük bir para sıkıntısı içerisinde bulunmaktaydı.

1840 yılında 160 bin Osmanlı altını karşılığında “Kaime-i Mutebere” adı verilen kağıt paralar çıkarıldı.

Halk arasında bu paraya “Gayme” dendi. Ama Amerika’nın ve Avrupa’nın parasından daha değerliydi.

Bunların en büyüğü 500, en küçüğü ise 10 kuruşluktu. Aynı sene 400 bin Osmanlı altını karşılığında 50, 100 ve 500 kuruşluk olmak üzere daha küçük paralar basıldı.

Bu paraların üzerinde tuğra, altlarında Maliye Nazırı’nın mührü, arkalarında ise ‘Nezareti Celile-i Maliye’ damgası mevcuttu.

Lakin ne var ki, Türkiye de olmasa da dünya da kalpazanlık o dönemde de vardı.

Amerikalı ve Avrupalı kalpazanlar Türkiye ye sahte kaimeler sokmaya başlamışlardı. Sadece Amerika da basılan kaimelerin miktarı 12 milyon kuruşu geçiyordu. Bununla başa çıkılamadı ve 1852 yılında kağıt paraların imha edilmesine karar verildi.

1861 senesinin Ağustos ayı sonuna kadar piyasada bulunan kağıt paralar değiştirildi. Kaimeler de 1863 senesinde tedavülden kaldırıldı.

Şimdi gelelim Osmanlı Bankası’na

OSMANLI BANKASI adıyla bilinen yapı, bir İngiliz sermayesiydi. İsmi OSMANLI olması bizim olduğu anlamına gelmiyordu. Bankayı kuran ve yöneten ROTHSCHILD ailesiydi. 1856'dan sonra hayata geçti. Zaten bundan birkaç yıl önce de Osmanlı devlet olarak ilk dış borcunu alıyordu.

Borç alınca, parayı verenler hemen kapıdan, bacadan giriveriyordu. Bu değişmez kuraldı. OSMANLI BANKASI’nın Paris, Londra, Beyrut, Larnaka, İskenderiye, Port Said, Rusçuk, Filibe, Varna, Midilli, Manchester, İşkodra, Tunus, Ramallah, Kerkük, Tahran ve daha pek çok yerde şubesi var.

OSMANLI BANKASI devlet adına para veren, dağıtan, borç alan hatta basan bir kurumdu. Ama sahibi biz değildik.

İçimizdeki bazıları neden bunlarla uğraşıyorsunuz diye sorarlar. Oysa onlar bizimle uğraşıyor. Ülkemiz dahil, İslam coğrafyasına baktığınız zaman bunu hemen görürsünüz.

Bizim yaptığımız bir şey yoktu! İşte bu bankayı kuran aile BİRİNCİ BÜYÜK SAVAŞTAN hemen önce etkili bir ismi İstanbul'a gönderdi.

Gelen Walter Rothschild'ti...

Osmanlı İmparatorluğu'nu borçlandıran aile, bu ziyarette KIZGINLIĞINI hiç gizlemedi. Ziyaretin nedeni OSMANLI parasının değerli olmasıydı. Bu aile bunu istemiyordu. İstanbul'da 1 hafta kalan Walter Rothschild, Londra'ya döndü. Keyfi yerinde değildi. Ziyaretin yapıldığı tarihte bir OSMANLI Lirası neredeyse DOLAR ve STERLİN'den daha değerliydi. Ve pek çok ülke OSMANLI PARASINI kullanıyordu. Bu nedenle bankanın şubelerinden birkaçını yazdım. Durum ortadaydı. Ama ailenin planı başkaydı. Güçlü devletlerin parası değerli olurdu. O zaman bu devlet zayıflatılmalıydı. Rothschild, daha sonra kalkıp Amerika'ya giti. ABD Başkanı Thomas Woodrow Wilson ile 2 görüşme yaptı. Ardından Başkan Yardımcısı Thomas R. Marshall ile Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılması, parasının değerinin ve aktifliğinin yok edilmesi için planlar hazırlandı.

Yani eller orada kenetlendi...

Ne garip tıpkı şimdiki gibi... Derken savaş başladı... Savaş bittiğinde 50 ülkede değer gören Osmanlı Lirası pul olmuştu... Gücünü ve etkisini yitirmişti. Hazine altınları savaş nedeniyle elden çıkarınca, hem toprak hem de paranızı kaybediyordunuz... Bazıları geçmişte olan bu hadiselerin şimdi olmadığını ve hiç yaşanmayacağını düşünüyor!

Ama asla ve kat'a böyle bir şey yok!

Tam tersi, şimdi mücadele daha keskin ve karanlık bir şekilde gidiyor!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet TURAN Arşivi