DİLİN ÖNEMİ

Dil, birarada yaşayan insanların birbirleriyle anlaşma ihtiyacından doğmuştur.

DİLİN TARİHİ insanlık tarihinin henüz aydınlanmamış çağlarına kadar uzanır. İlk çağdaki insanlar el, kol hareketleriyle istediklerini anlatmaya çalışıyorlardı. Bu insanlar dillerini zamanla daha da ilerlettiler.

DİL toplumdaki insanların anlaşmalarını yazı ile sağlayan işaretler sistemidir. En önemli ve en etkili iletişim aracıdır. Acıları, sevinçleri, tutkuları, heyecanları, düşünceleri, insanın serüvenini anlatmıştır.

DİL, düşünceyi yaratır. Söze dayalı bütün sanatların temel aracı dildir. Öğrenme ve öğretme bir iletişim işi olduğundan dinleme, konuşma, okuma, yazma gibi temel beceriler toplamı dildir.

DİL, toplum kültür ve millet açısından büyük önem taşır. Dil olmadan insanların birlikte yaşamaları, anlaşabilmeleri, bir toplumu oluşturmaları söz konusu değildir. Topluluğun topluma dönüşmesini dil sağlar.

DİL, milli kültürün temel öğesidir.

KÜLTÜR ise, birarada yaşayan insanların birbirleri ve doğa ile etkileşimleri sonucu oluşan, her türlü yaşayış, düşünce, sanat ve manevi değerlerin toplamıdır.

DİL, milleti tanımlarken kullanılan en önemli ögedir. Milletlerin dil adları millet adları ile anılır. (Türklerin dili Türkçe, Fransızların dili Fransızca gibi)DİL, mantıklı düşünme aracıdır. DİL, milli değerleri gelecek kuşaklara aktarma aracıdır.

TÜRKÇE çok eski köklü ve zengin bir dildir. Zamanla çeşitli kollara ayrılmış, çeşitli yazı dilleri oluşturulmuştur. Bugünkü dilimiz, Batı Türkçesinin son dönemi olan Türkiye Türkçesidir.

TÜRKÇE devlet dili olarak köklü bir tarihe sahiptir.

ATATÜRK "Türk dili dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki,  bu dil şuurla işlensin, ülkesini yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk Milleti dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır demiştir. Kişinin başarılı konuşup yazması için, anadilini iyi kullanması gerekir. Anadilini etkili bir biçimde kullanmak isteyen her insan, anadiline saygıyla sevgiyle bağlanmalıdır.

DİLİN devlet ve millet hayatı bakımından taşıdığı önem konusunda, büyük Çin Filozofu KONFÜÇYÜS dilin önemini kendisine sorulan soruyla çok güzel anlatmıştır.

Konfüçyüs'e sorarlar. -Bir milleti yönetmeye çağrılsaydınız yapacağınız ilk iş ne olurdu?

Büyük filozof şöyle cevap verir. -Hiç şüphesiz dili gözden geçirmekle işe başlardım. Dinleyenlerin hayret dolu bakışları karşısında, sözlerine devam eder. –

DİL kusurlu olursa, kelimeler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa, adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değildir.)

Kişinin çevresiyle olumlu ilişkiler kurmasında ona yardımcı olan en büyük etken dildir. Bilgilerimizi, öğrendiklerimizi, başkalarının düşüncelerini dil yoluyla elde ederiz. Kendi düşüncelerimiz de dilin yardımıyla oluşur, olgunlaşır. Düşünür ulaştığımız yeni düşünceleri yine dil biçiminde ortaya koyar ve başkalarına ulaştırırız.

DİLİMİZİ kullanırken noktalama işaretlerine dikkat etmeyince KAYBETTİKLERİMİZ Birgün insan virgülü kaybetti, o zaman zor cümlelerden korkar oldu. Basit ifadeler kullanmaya başladı. Düşünceleri de basitleşti.

Bir başka gün ünlem işaretini kaybetti. Ancak bir sesle ve ses tonunu değiştirmeden, konuşmaya başladı. Artık ne bir şeye kızıyor ne de seviniyordu.

Bir süre sonra, soru işaretini kaybetti ve soru sormaz oldu. Hiçbir şey, ama hiçbir şey onu ilgilendirmiyordu. Ne kendisi ne dünya umurundaydı.

Birkaç yıl sonra iki nokta üst üste işaretini kaybetti. Davranış sebeplerini başkalarına açıklamaktan vazgeçti.

Ömrünün sonuna doğru, elinde yalnız tırnak işaretleri kalmıştı. Kendine has tek düşüncesi yoktu. Sadece başkalarının düşüncelerini tekrarlıyordu.

Son noktaya geldiğinde düşünmeyi de okumayı da unutmuş durumdaydı... (Ümidini kaybetmiş olanın başka kaybedecek şeyi yoktur. Boise)...

(Kelimelerin kuvvetini anlamadan insanların kuvvetini anlayamazsın Konfüçyüs)...

(Konuşma sanatını bilen adam düşündüklerinin hepsini söylemez. Fakat söylediklerini düşünür ve söyler. Aristo)...

Noktalama işaretlerinin bir yazıdaki görevi, yol kavşaklarındaki trafik memurlarının görevlerine benzer. Paragraflar okuyucunun dağa tırmanmadan önce geçmesi gereken yamaçlardır...

SAYGILARIMLA...

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mebruke BİCAN Arşivi

SEVGİ

28 Şubat 2024 Çarşamba 22:17