DOĞAL AFETLERLE YAŞAMAK

Deprem, sel, fırtına, yangın yeryüzünde önceden tahmin edilmesi güç doğal afetlerin başında gelmektedir. Hemen her gün dünyanın bir köşesinde bu tür felâketlerin haberlerini basın ve yayın organlarından öğreniriz.

Ülkemizde 6 Şubat 2023 Pt. yaşanan büyük depremde can ve mal kayıpları, yıkımlar çok oldu. Millet olarak büyük bir üzüntü yaşadık.

Yetkililer ve konunun uzmanları ısrarla bu olaylara hazırlıklı olmamızı ve bunlarla birlikte yaşamamızı söylüyorlar. İnanan her insan biliyor ki, kâinat bir denge üzerinde yaratılmıştır.

Kutsal Kitabımız Kur'an-ı Kerim'de birçok ayette Yüce Allah (c. c.) bizleri uyarmış ve bu dengenin korunmasını istemiş. Aksi durumlarda olacaklara hazır olmamızı emretmiştir.

O halde bu felâketler tamamen tesadüf ve kader değildir. Biraz da biz insanlar buna davetiye çıkarıyoruz. 21.  yüzyıl bilgi ve teknolojinin en üst seviyeye ulaştığı bir çağ. Bu felâketlerin olmaması için gerekli tedbirleri alamıyorsak önleyemeyiz. Zararın en aza indirilmesi için gerekli alt yapıları hazırlayabiliriz.

Aslında sorun belli, çözüm de belli. Uyarıların üzerine dikkatle gitmek gerekir. Bilim adamları dünyanın üzerinde bulunduğu konumu itibariyle, özellikle geri kalmış ve doğal kaynaklarını sorumsuzca harcamış, kanun ve yönetmeliklere uymayarak plansız kentleşme, yapılaşma, sanayileşme ve nihayet çevre değerlerini tüketme sınırına dayanmış ülkeler, bu tür felâketlerle birlikte yaşamaya alışmalıdırlar şeklinde uyarıda bulunmaktadırlar.

Verimli tarım topraklarını amacına uygun kullanmayıp, üzerine çok katlı binalar yapılırsa, sanayi bölgeleri yanlış yerlere kurulursa, su toplama havzaları ve dere yataklarına yerleşim yerleri inşa edilirse, yeşil alanlar katledilirse, sağlam yapı teknikleri kullanılmazsa, malzemeden çalınırsa, zemin etüdü yapmayıp jeolojik, meteorolojik, hidrolojik ve ekolojik verileri, uzman görüşlerini almadan gelişme ve yerleşme planları yapılırsa doğal afetlere davetiye çıkarılıyor.

İşin kötüsü bu doğal afetlerde zarar gören vatandaşlar sorumlu değiller. Sadece günü kurtarmak isteyen, geleceği göremeyen, daha çok para ve kâr peşine düşen, çıkarlarına öncelik tanıyan yetkili ve sorumlu kişi, kurum ve kuruluşların hatalarının cezasını masum insanlar ve diğer canlılar çekiyorlar. Afetler insanı öldürmüyor. Yanlış yerleşimler öldürüyor. İnşallah bu son acımız olur. (Yük. İnş. Müh. Kemal Kaya)...

MARANGOZ: Yaşlı bir marangozun emeklilik yaşı gelmiş. İşverenine çalıştığı konut yapım işinden ayrılmak istediğini söyler. İşveren iyi işçisinin ayrılmak istediğine üzülür. Ondan son bir ev yapmasını rica eder.

Marangoz kabul eder ve işe başlar. Ama gönlü yapmak istemediği için, baştan savma bir işçilikle ve kalitesiz malzeme kullanır. Kendini adadığı mesleğine böyle son vermek talihsizliktir.

İşini bitirdiğinde işveren evi gözden geçirmek için gelir. Dış kapının anahtarını marangoza uzatır. Bu ev senin der. Sana benden hediye. Marangoz şoka girer. Çok utanır. Keşke yaptığı evin kendi evi olacağını bilseydi, böyle hileli yapar mıydı?

Tekrar yapabilseydi çok daha sağlam yapardı. İsteksiz çalıştığı evde kendi yaşayacağı için çok üzgündü. Yaptığı hatayı düşündükçe kahroluyordu. Geriye dönüşü yoktu. Hâlbuki çok iyi marangozdu. Yıllarca hep iyi işler yapmıştı. (Hasan Yılmaz)...

Deprem bölgesindeki binalar da hilesiz yapılmasaydı, zemin iyi seçilseydi, bu kadar yıkım ve can kaybı olmayacaktı.

Her insan, kendisi, ailesi, sevdikleri için, topluma faydalı bir birey olmak için hayatın her alanında uğraştığı iş ne olursa olsun büyük bir çabayla tedbirli çalışmalı.

Aksi halde hesabımız alt üst olur zararını biz çekeriz. Her zaman doğru davranış, mücadeleci, azimli olursak zaferle sonuçlanır...

SAYGILARIMLA...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mebruke BİCAN Arşivi

SEVGİ

28 Şubat 2024 Çarşamba 22:17