EBABİLE TARMİHİM

Orduyla birlikte Ebrehe, yıkmak için Kâ'be'yi,

Mekke üzerine yürüme saatleri gelmişti,

Şirk ordusuna Mekke'ye yürüyün emrini vermiş,

Bu koca fil ordusunun önünde Mekke'ye girmiş.

Hani demişlerdi ya Peygamberimizin dedesi,

Abdu'l Muttalib Ebrehe'den isterken devesini.

Ben develerin sahibiyim, onları istiyorum,

Kâ'be'nin sahibi var o korur ben karışmıyorum.

İşte burada, beklenmedik büyük hadise olmuş,

Allah tarafından ebabil denen kuşlar oluşmuş.

Ayak ve ağızlarında taşıdığı ufak taşlar,

Ebrehe'nin askerleri üzerine salıyorlar.

Kızıldeniz tarafından uçan, ebabil zuhretmiş,

Mercimek tanesi kadar taşlar, kaya gibi sertmiş.

Ağızlarında ve pençelerinde olan sert taşlar,

Her birisinin büyüklüğü ise mercimek kadar.

Orduda askeri Habeşi'ye isabet ettiği,

O küçük taneler, sanki hepsi bir mermi gibiydi.

Benek ve çiçek misali, sivilceler zuhur etmiş,

Hemen helâk eder, anında tesirini verirmiş.

Ebrehe'ye de isabet etmiş, azası bozulmuş,

Allah tarafından gelen bu kuşlara,mağlup olmuş.

Ordunun kırıldığını görmüş ve geri çekilmiş,

Askerlerinin çoğu orada, yolda ölüp gitmiş.

Ebrehe ise, vücudu yolunmuş bir tavuk gibi,

Yemen'e geri döndü ve orada geberip bitti.

Kâ'be'nin bu kutsiyetliği, bu hadiseden sonra,

Büsbütün artmış oldu, tüm arapların nazarında.

Kur'an-ı Kerim bu hadiseyi bize anlatmıştır,

Peygamberimize vahiyle, şöyle aktarılmıştır:

''Elemtera keyfe feale Rabbüke biashabi'l fîl,

Elem yec'al keydehüm fî ta'zlîl,

Ve arsele aleyhim tayran ebâbîl,

Tarmîhim bi hıcarati'm min siccîl,

Fece alehüm keasfi'm me'kûl. ( Fîl süresi)

Sen görmedin mi, Rabbin fil ashabına neler yaptı,

Onların fenalıklarını boşa çıkarmadı mı?

Onların üzerlerine sürü sürü kuşları saldı,

Onlara tuğla parçalarından taş atıyorlardı.

Derken Ashab-ı fil'i (darmadağın) bir mahsül gibi,

( O koca şirk ordusunu) Delik deşik kılıverdi.''

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi