EĞİTİMDEN BEKLENTİMİZ

Okullar başladı.

Hayırlı uğurlu olsun inşallah.

Konya da eğitim öğretim Ankara, İstanbul, İzmir gibi nüfusu 4 milyondan fazla olan illere nazaran daha rahat.

Okul sayımız, derslik sayımız minik yavrularımızı sabahın köründe okula göndermeyecek kadar yeterli oldu.

Bundayüzde 100 eğitime destek kampanyası ile hayırsever iş adamlarının, belediyelerimizin çok katkısı oldu.

Allah onların hepsinden razı olsun.

Geçtiğimiz hafta içerisinde Çumra Türkmen Karahüyük’e 8 derslikli yeni bir ilkokul binası yapımı için Valilikte protokol imzalandı.

Kampanyaya katılan hayırsever Kamil Türk Hırdavat İnşaat Malzemeleri Şirketi sahiplerini tebrik ediyorum.

Millet olarak eğitimden ‘Vatanını ve milletini seven, ahlaklı, haramı ve helali bilen, kul hakkına riayet eden, edepli ve namuslu, çalışkan’ gençlerin yetiştirilerek topluma kazandırılmasını bekliyoruz.

Artık sokaklar insanları rahatsız etmeye başladı.

Bir insanın özgürlüğü, başka insanın özgürlüğünün başladığı yerde biter.

Bu kuralı niye öğrenemiyoruz?

Ya da öğretemiyoruz?

Bu kadar imkanları olmamasına rağmen 1930’lu, 40’lı, 50’li li yıllarda yetişen gençler aileleri ve öğretmenleri tarafından böyle yetiştirildi.

Öğretmenler de aileler de, öğrenciler de sorumluluk taşır, her kim uygun olmayan bir davranış yapmaya teşvik edilse ‘bir duyan veya gören olsa ne der’ diye çevrenin kendisi hakkındaki düşüncesini dikkate alırdı.

Topluma huzur getiren bu davranışlar 2 binli yıllarda özellikle bazı medya organları tarafından kasıtlı olarak ‘ Mahalle baskısı’ adı altında suç gibi gösterilerek gençlerin aile, komşu ve okul terbiyesinden uzaklaştırılması sağlanmaya çalışıldı.

Bunda da hayal ettikleri kadar başarılı oldular.

Gayri meşru yaşantıyı özendire, özendire aile yapısını sarstılar.

Dizileri programları hep bunlara göre uyarladılar.

Okullarda ders çalışma, edep ve terbiye ölçüsünde öğrenci olma davranışını değil, kız erkek arkadaşlığında aşırılığa kaçmayı teşvik ettiler.

Onlar bunu yaptı ama doğrusu bizlerde seyrettik.

Nişanla başlayan ve ölünceye kadar saygı ve sevgiye dayalı evlilikler, elektrik aldım diye başlayıp, sigorta attı diyerek bitiyor.

Büyüklerde elini taşın altına koymalı. Gençlerde, büyükleri ve öğretmenlerinin nasihatına kulak vermeli.

Bu şehir bizim, bu ülke bizim, bu insanlar bizim.

Zarar verdiğimiz eşyalar bizim.

Yaraladığımız, üzdüğümüz insanlar bizim.

Karakollar dolu, cezaevleri dolu.

Nereye kadar bu yolun sonu.

Para üstünü kuruşu kuruşuna kadar veren Ankaralı taksicinin hikayesini bilmeyeniniz yoktur.

Bakanlıklarda işi olan birisi aceleyle taksiye biner. Taksici onu dolaştırmadan en kısa yoldan götürüp indirir.

Ancaktaksimetre 9.75 kuruş yazar.

Müşteri 10 lira verir ve üstü kalsın der.

Taksici bozuğu olmadığı için bir dakika diyerek koşarak büfeden parayı bozdurup para üstü olan 25 kuruşu geri verir.

Adam ne gereği vardı deyince biz kimsenin hakkını yemedik. Değil 25 kuruşu hakkımız olmayan 10 kuruşu dahi evimize götürmedik diyerek ticaretteki ahlak dersini hatırlatır.

Dünya insanının gıpta ettiği yaşadığımız ve yaşattığımız o günleri çok özlemeyiz inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet TURAN Arşivi