Entel Dantel İşler

Başlığı inanarak yazmadım. Geçmişle günümüz arasında bazen nasıl anlık düşündüğümüzü anlatabilmek için böyle başlamak istedim. Öğrencilik yıllarında bazen ekosistem, ekoloji ya da bağlantılı olarak tarımla ilgili konuşmaya çalıştığımda aldığım cevaplardan biriydi: “Len bunlar entel dantel işler. Eliniz boş gönlünüz hoş uğraşıyorsunuz.”

Şimdi o entel dantel konular canımızı yakmaya başladı. Su kaynakları kuruyor. İklim değişiyor   Aslında uzun yıllardır çabalar gösterilse de bıçak kemiğe dayanınca ilgimizi çekmeye başlayan farklı tarım felsefeleri.  Üreticinin başını döndürüp hangisinin doğru olduğunu seçemediği bir çok tarım akımı, kağıt üzerinden çıkıp uygulamaya, denemelere geçti.

Organik, iyi, sürdürülebilir, ekolojik, onarıcı, permakültür ve sayılamayacak tarım felseleri.

Bence kilit nokta, üreticiye ne vaad ettiği.  “Bunu bunu alırsan verim artar, daha çok kazanırsın” Kazanaç… kazanç… kazanç… Belki zamanında daha çok kazandınız. Sonra. Bu kazançları elde etmek için sonuçta toprağı ve doğayı kullandık.  Geldiğimiz nokta da kirlenmiş ve zorlanan bir toprak. Kurumuş su kaynakları. Kirlenmiş bir hava. Bunun tek sorumlusu tarım üreticisi değil elbette ama tarımın topu sanayiye, sanayinin tarıma atıp kurtulacak noktaları geçeli epey oldu.

Şu tarım iyidir şu tarım kötüdür demektense bize sunulan modelin ne kadar endüstriyel olduğudur kritik nokta. Çünkü endüstri şimdiye kadar kardan yana oldu. Doğayı öteledi. Herkes geçinmek için üretim yapıyor ama bu üretimin boyutuna bakmalı. Şu an hala toprağın vereceğinden daha çok verim artışı vaad eden ama doğadan yana olduğunu iddia eden seçenekler var.

En temeldeyse bir özeleştiri yapmak lazım biraz da. Eski adıyla kendimizi tenkid etmek yani. Ne kadar kazanırsak yeterlidir sorusuna cevap aramak. O kadarı kazanmak için ileride ne bedeller ödemeliyiz. Yıllarca at gitsin faydası olur zararı olmaz denilerek atılan gübreler bize şimdi nasıl döndü. Yav su değil mi diye bastığımız gölleme sulamaların suyu şimdi nerede.

Burdan baktığımızda yeni yada yeni yeni tanınmaya başlayan eski tarım yöntemleri ve felsefeleri bize önce neyi vaad ediyor buna bakmak lazım. İyi tarımcı organikçiyi, organikçi iyi tarımcıyı, permakültürcü hepsini beğenmez derken bir eleştiri yumağında gidiyoruz.

Daha çok demek aslında olandan daha fazla kullanmayı da gerektirir. Doğa hep dengeden yanadır. Dengesini bozarsanız her şeyi başa alır ve o şartları tekrar sağlayana kadar kendini savunmaya başlar. Kendimizden yola çıkalım.

Dengelerimizi bozana kadar çalışırsak, beslenme şu bu derken her şeyi alt üst edecek bir yaşam tarzımız olursa eni sonu varacağımız yer hasta yatağıdır. Eğer bu kendimize acımamayı, dengelerimizi göz ardı etmeyi daha çok kazanmak için yapıyorsak bir gün bir yerde o çok kazanılan parayı da doktorlara, ilaçlara, tedavilere harcarız. Kazanç nerede? Ve tarımda şu an bunu yaşıyoruz.  Hasta oldu tarım ve kurtarmaya çalışıyoruz aslında.

Kendimce kritik noktanın o tarım felsefesinin neyi vaad ettiği. Sadece kazanmak mı. Doğayı korumak mı. İkisini dengede tutmak mı. Tüm bunlar için yöntemi nedir?

Tarımın ticari boyutunun en can alıcı ve en kar bırakan iki temel kolu gübreler ve ilaçlardır. Bizi ilgilendirmesi gereken şeyse tam da bu kritik nokta da hangi tarım felsefesinin bunlara ne kadar izin verdiği, kullanılacaksa bunların içeriğinin ne kadar gerçekçi ne kadar topraktan ya da doğadan yana olduğudur. Kalanı ise aslında bizim ne kadar kazanma isteğimizin olduğuyla ilgilidir. Geçinebilmek, birazda birikim yapabilmek gibi normal olan kazanma isteğinin dışında ki her “daha fazla” isteği tarım adına uzun vadede kaybetmenin biraz süslü adıdır.

Basit bir örnek. Yeni tip gübreler çıkana kadar attığımız gübrelerden  ve  mesela en yüksek oranlı,  en çok kullanıldığı için örnekleyelim. Üre %46 Azot. Kalan % de bilmem kaçı neyle doldurmuşlar kaç üretici merak etti. O dolgu maddesini zaten kireçli Anadolu topraklarına attıkça uzun vadede başımıza ne gelecekti kaç üretici merak etmiştir bunu.

Burada şunu da yapmak doğrumudur bilmiyorum. Şu tarım böyledir, o tarım öyledir. Siz şu tarım modelini kullanın. Çünkü tüm tarım yöntemleri, doğayla, toprakla barışmaya çalışıyor

Önceki ve Sonraki Yazılar
Saim AÇIL Arşivi