Geçmişten günümüze "Sarayönü"-33

Geçmişten günümüze "Sarayönü"-33
YOK OLAN BİR SANAT: LADİK HALISI (1)Konya-Afyon karayolunun 43. kilometresinde bulunan ve Antik Çağ'da Laodicea (Combusta) olarak bilinen Lâdik Kasabası, Sarayönü ilçesine bağlıdır.Son yapılan idarî değişiklikle beraber kasaba...

YOK OLAN BİR SANAT: LADİK HALISI (1)

Konya-Afyon karayolunun 43. kilometresinde bulunan ve Antik Çağ'da Laodicea (Combusta) olarak bilinen Lâdik Kasabası, Sarayönü ilçesine bağlıdır.

Son yapılan idarî değişiklikle beraber kasaba hüviyetini kaybetmiş ve Sarayönü’nün bir mahallesi olmuştur. Bu beldenin bir ara adı, ‘Halıcı’ olarak değiştirilmek istenmiş ise de bu gerçekleşmemiştir. Ancak, bu bağlamda, bazı okulların adlarında ‘Lâdik’ yerine ‘Halıcı’ ismi kullanılarak “Halıcı İstiklal İlköğretim Okulu”, “Halıcı Cumhuriyet İlköğretim Okulu” vb. gibi isimlendirmeler yapılarak bugün bile kullanıldığını görmekteyiz.

Sonuç olarak, antik dönemdeki Lâdik ismi, şehir, kasaba veya mahalle şeklinde de tanımlansa, kullanılmaya devam edilmektedir. Halıcı isminin verilmesinden de anlaşılacağı üzere Lâdik, halısıyla meşhurdur. Kendine has özellikleriyle tanınmış olan Lâdik halısı, aynı zamanda kalitesiyle de ünlüdür.

Lâdik'te halıcılık, bölge insanının Atçeken yükümlülüğünden yerleşik ve tarım toplumuna geçişin bir tezahürü olarak ortaya çıkmış olmalıdır. Buradaki insanlar halıcılığı, önce kendi ihtiyaçlarını karşılamak için yapmışlar, daha sonra çevreden gelen talebe bağlı olarak giderek artan bir oranda üretimlerini artırmışlar; yanı sıra kalite ve kendilerine özgü birer tarz da yaratmışlardır.

Bu çizgi, Osmanlı’dan Cumhuriyete intikal etmiş1; 1960’ların sonunda ve yetmişlerin başında ‘Lâdik Halısı’, tüm Türkiye’de tanınır bilinir hale gelmesiyle bir üretim patlaması yaşamıştır. Bu üretim patlaması 2000’li yılların başına kadar devam etmiştir. Bu artış, devletin de politikasıyla orantılı olarak, küçük üreticilerin teşvikiyle açıklanabileceği gibi, bölgedeki halıcığın öneminden dolayı buraya, yine halısıyla ünlü bir başka bölgeden, Isparta’dan bazı kişilerin gelerek profesyonelce üretim işini organize etmesiyle de açıklanabilir.

Bu çalışmada, Lâdik’in sadece ekonomik değil aynı zamanda önemli bir kültürel değeri olan Lâdik halısı ele alınmıştır. Lâdik halısı, tarihî devirleri bir yana, son dönemlerde nasıl bir süreç geçirmiştir? Üretim artışı neden meydana gelmiştir? Nasıl bir coğrafyada yayılmıştır? Üretim tezgâhlarını insanlar nerelere koymuşlardır? Bu halıların dokunuşlarıyla ilgili teknikler nelerdir? Halılar daha çok hangi boyutlarda dokunmaktaydı? Başka bir ifadeyle hangi boyutlardaki halılar talep edilmekteydi? Böyle bir tarihî ve kültürel değeri olan halıcılığın son yıllarda maruz kaldığı durum nedir? Bununla ilgili olarak yapılabilecek bir şeyler var mıdır? Kimlere ne gibi görevler düşmektedir? Bu gibi sorunlar bu çalışmanın ele alacağı ve çözmeye çalışacağı hususlardır.

Üretildiği Yerler

Sarayönü'nün kültür tarihine ilmek ilmek dokunan Lâdik halısının zirve dönemi, XX. yüzyılın son çeyreği olmuştur. Osmanlı döneminde de genel üretim modeli olarak söyleyebileceğimiz şekliyle, ‘her bölge kendi ihtiyaçları için üretim yapmalıdır’ düşüncesi, burası için de geçerli olmalıdır. Lâdik halısının, XX. yüzyılın son çeyreğinde patlama yapmasının, talebin bölge sınırlarının dışına taşmasıyla büyük orantılı olduğu düşünülebilir.

Lâdik halısına olan talep arttıkça da üretim sadece Lâdik kasabasıyla sınırlı kalmamış, bunun dışında Sarayönü ve köylerinin birçoğuna kadar genişlemiştir. Hatta batıda Akşehir ve Doğanhisar'a, doğuda Konya merkeze ve kuzeyde ise Cihanbeyli'ye kadar uzandığı bile söylenebilir. Bu ilgi aynı zamanda bölgeye üreticileri de çekmiştir. Isparta bölgesinde halıcılıkla meşgul olan, dokuma işlerini organize eden kimi üreticiler, Lâdik halısının gördüğü ilgi üzerine bazıları geçici olarak bazıları da daimi olarak bölgeye gelerek yerleşmiş ve bölge halkının halıcık üretimini ve pazarlama işini Türkiye çapında yürütmeye çalışmışlardır.

Bu ailelerin önde gelenlerinden Karadoğan ailesinin2 bu konuda önemli bir rol oynadığı söylenebilir. Sarayönü’ndeki dokumacılık, merkez ve ona bağlı köylerinde yoğunlaşmıştır.

Bunlar arasında özellikle Zengi, Özkent, Karatepe, Başhüyük, Kurşunlu, Dağdere, Bahçesaray, Ertuğrul, Konar ve Kökez'de halıcılık uzun süre devam etmiştir. Sarayönü dışında halının fazlaca dokunduğu yerlerin başında ise, Konya'nın diğer bir ilçesi olan Kadınhanı gelmektedir. Kadınhanı'na bağlı olan ve halı üretiminin uzun yıllar yapıldığı köyler arasında Osmancık, Çeşmecik, Tahsin, Kındras, Hacı Oflazlar, Pireliev, Kestel, Şahören, Güneypınar ve Mehdilli gelmektedir. Ilgın ilçesinin merkezi, Argıthanı ve Zaferiye köyleri de önemli üretim alanları arasındadır.

Halıcılığın parlak olduğu dönemlerde Yunak ilçesinde, özellikle Yeğar ve Kıllar köyleri başta olmak üzere, Yunak’a bağlı diğer köylerde de pek çok halı tezgâhı bulunmaktadır. Bunlara ek olarak, Sızma ve Konya’nın merkezinde de uzun yıllar Lâdik halısı dokunmuştur.

Konya'da Lâdik halısının dışında ‘Sille Halısı’ gibi çeşitli türden halıların dokunduğu halı tezgâhlarının en çok toplandığı yerler ise, Sille, Araplar, Hacı Kaymak ve Tepeköy olmuştur. Bu bölgelerdeki tezgâhlarda zaman zaman Lâdik halılarının da dokunduğu bilinmektedir. Yukarıda belirtilen köylerin her birinde 20 ile 80 arası halı tezgâhı bulunmaktadır. Bu rakamların daha da artabileceği, bir köyde, zaman zaman, 150-200 arası halı tezgâhının bulunabildiği görülmektedir. Bu rakamlardan da anlaşılacağı üzere, bu köylerin en önemli gelir kaynaklarından birinin, halı dokumacılığı olduğu rahatlıkla söylenebilir. Hem üreticileri tarafından görevlendirilen halı öğreticilerinin (halı ustalarının) hem de tezgâhın başında oturanların büyük bir kısmının kadın olduğu dikkate alındığında, burada yaratılan değerin, dolayısıyla kadınların yarattığı değerin, kadınların hane bütçelerine katkıları açıkça görülmektedir.

Halının Dokunduğu Mekânlar

Halı, dokunmak için imal edilmiş ağaç, demir gibi malzemelerden oluşmuş bir tezgâhta dokunmaktadır. Bu halılar, boylamasına yaklaşık 1 metre eninde ve 2,5-3,5 metre yüksekliğindeki tezgâhlarda üretilmektedir.

Tezgâhın bu boyutu, ona çok geniş bir alanda kullanılabilme ve her yere yerleştirilebilme fırsatı tanımaktadır. Halı ustalarının iş yerleri olarak kabul edilebilecek halı dokuma mekânlarını, iki gruba ayırmak mümkündür. Bu mekânlar genel itibariyle, tezgâhların bulundukları veya kuruldukları yere göre adlandırılmışlardır. Bunların birincisi ‘Halı evi’ adı verilen atölyelerdir.

İkincisi ise, bu işle ilgilenmek isteyen evlerin, halı için ayrılmış odalarıdır. Lâdik'teki halılar genellikle halı evlerinde imal edilmektedir. Bu halı evleri, genel olarak o dönemde Lâdik’in her mahallesinde bulunmaktadır. Bunlar genellikle tezgâhları kurmak için tek göz olarak sonradan inşa edilmişlerdir; boyutları genelde 50 ile 100 metrekare arasındadır. Bu halı evlerinin içerisine de, en az 2, en fazla da 10 ayrı tezgâh kurulabilmektedir. Böylelikle komşu, akraba veya herhangi bir yabancı, aynı halı evinde çalışma imkânı bulabilmektedir.

Yukarıda adı geçen köylerin neredeyse tamamında dokuma, köyün ortasına bir bina inşa ederek toplu olarak imal etmek yerine, iştigal etmek isteyenlerin her birisinin evine birer tezgâh kurularak gerçekleştirilmekteydi.

Malûm olduğu üzere köy evleri, bugünkü köylülerin yeni yeni yaptıkları evlerden bile oldukça farklıdır. Eski köy evleri, şimdiki 3 oda 1 salon tanımının ötesinde ya bir sofanın kenarında veya merkezinde odaların yer aldığı düzende inşa edilirdi. Bunlar bazen 2 katlı olsalar da veya oda sayısı 4 olsa da, köylünün temel olarak kullandığı oda 1 idi. Diğer odalar her zaman ekstraya girmekte veya bugünkü anlamda müstakil olarak kullanılmamaktaydı. Dolayısıyla, ekstra bir iş veya ihtiyaç olduğunda, o odalardan biri kısa zamanda ihtiyaca göre hemen şekil değiştirebiliyordu.

Halıcılar tezgâh getirip kuracak yer aradıklarında, köylü, o odalardan birisini hemen halı tezgâhı için ayırıveriyordu. Halılar bazen de, belki de uzun ve soğuk kış gecelerinde daha çok kullanabilmek ve yakıttan tasarruf edebilmek için, oturmakta oldukları odanın uygun bir köşesine de kurulabilmekteydi. Dolayısıyla halı dokuyanlar da, genelde aynı hane üyelerinden, yakın komşulardan veya akrabalardan oluşuyordu. Böylece hem daha rahat ve sıcak bir çalışma ortamı hem de verimli bir üretim gerçekleştiriliyordu.

Etiketler :