Geçmişten günümüze "Sarayönü"-93

Geçmişten günümüze "Sarayönü"-93
KARAÇAY-MALKAR TÜRKLERİ’NİN SARAYÖNÜ BAŞHÜYÜK KASABASINA YERLEŞTİRİLMELERİKaraçay-Malkar Türkleri ve Yaşadıkları CoğrafyaGünümüzde Rusya Federasyonu sınırları içerisinde bulunan, batıda Karadeniz kıyılarından...

KARAÇAY-MALKAR TÜRKLERİ’NİN SARAYÖNÜ BAŞHÜYÜK KASABASINA YERLEŞTİRİLMELERİ

Karaçay-Malkar Türkleri ve Yaşadıkları Coğrafya

Günümüzde Rusya Federasyonu sınırları içerisinde bulunan, batıda Karadeniz kıyılarından doğuda Hazar Denizi’ne kadar uzanan ve idari olarak da otonom cumhuriyet ve bölgelere ayrılmış olan Kafkasya, çeşitli kültürlerin binlerce yıldır geçtiği ve karşılaştığı bir bölge olup dünyanın en eski ve sürekli yerleşik toplumlarını barındırmıştır. Kuzey Kafkasya’da yaşayan halklardan biri olan Karaçay-Malkar Türkleri bugün çoğunlukla bu bölgede Rusya Federasyonu’na bağlı Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti ile Kabardin-Balkar Cumhuriyeti’nde yaşamaktadırlar.

Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti’nin başkenti Çerkessk şehridir. Cumhuriyet sınırları içerisinde Karaçaylılar, Kabardeyler, Besleneyler, Abazalar, Nogaylar, Ruslar, Osetler ve Ukrayna Kazakları yaşamaktadır. Kabardin-Balkar Cumhuriyeti’nin Başkenti Nalçik şehridir.

Karaçaylılar yaklaşık 200 bin kişilik bir nüfusa sahip iken, Malkarlıların nüfusu da 130.000 yakındır. Karaçay-Malkarlılar Kafkasya dışında, 1943-1944 yıllarında sürgüne gönderildikleri Orta Asya’da, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan’da yaklaşık 20.000 kişilik bir nüfusa sahiptirler. 1886 ve 1905 yıllarında Türkiye’ye göç eden Karaçay-Malkarlılar da Türkiye’de yaklaşık 20.000 kişidirler. Türkiye’deki Karaçay-Malkarlılar, Ankara, Eskişehir, Afyon, İzmir, Bolvadin, Turhal ve Konya-Başhüyük’te kurdukları Karaçay-Malkar Kültür dernekleri etrafında örgütlenmişlerdir. Bunun dışında, Suriye’de Şam civarında 1.500, Amerika Birleşik Devletleri’nde de yaklaşık 5.000 Karaçay-Malkarlı yaşamaktadır. New Jersey-Paterson’da AKBA (Amerikan Karaçay Dayanışma Derneği) adı altında bir dernekleri vardır. Rusya’da Moskova şehrinde de yaklaşık 1.000 kadar Karaçay-Malkarlı bulunmaktadır ve Elbrusoid adlı bir kültür derneği etrafında örgütlenmişlerdir.

Türkiye’deki Karaçay-Malkar köyleri şunlardır:

Konya / Sarayönü: Başhüyük

Eskişehir/Han: Agasar(Akhisar)

Ankara / Gölbaşı: Yağlıpınar

Afyon / İscehisar: Doğlat

Eskişehir/Sivrihisar: Yakapınar

Kayseri / Pınarbaşı: Eğrisöğüt

Eskişehir / Çifteler: Belpınar

Tokat / Almus: Çilehane

Eskişehir / Han: Yazılıkaya

Tokat/Sulusaray: Arpacı Karaçay

Eskişehir/Han: Kilisa(Gökçeyayla)

Sivas / Yıldızeli: Emirler

Bunların dışında Yalova Çiftlikköy’de, Konya Ereğli’de, Tokat Turhal’da, Afyon Bolvadin’de Karaçay-Malkarlılar yaşamaktadır. İzmir’in Mehtap Mahallesi’nde de yoğun bir nüfusa sahiptirler.

Bu gün Karaçay-Malkar Türklerinin etnik bir topluluk olarak Kafkasya’da ne zaman ve nasıl ortaya çıktıkları sorusunun cevabı, bilim dünyasında hala net olarak verilmemiştir.

Karaçay-Malkar halkının etnogenezi şöyle bir yapıya dayanmaktadır, MÖ 3.000 yıllarında Koban Kültürünü oluşturan Orta Kafkasların yerli kabilelerinin kurdukları temel üzerine Kimmer-İskit-Alan kavimleri ikinci katmanı, Miladın ilk yüzyıllarından sonra Hun-Bulgar ve Hazar kavimleri üçüncü katmanı, X. yüzyıldan itibaren Kıpçaklar da son katmanı oluşturmuşlardır. Dolayısıyla Karaçay-Malkar Türkçesi ana hatlarıyla Kıpçak Özelliği taşırken, onda Hun, Bulgar, Hazar, İskit izlerini ve eski Kafkas dillerinin söz varlığının kanıtlarını da bulmak mümkündür.

Kafkasya’dan Anadolu’ya Yapılan Göçlerin Sebepleri

1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nın Kafkasya’dan Anadolu’ya yapılan göçler üzerinde çok önemli etkisi vardır. Doksanüç Harbi de denilen bu savaş sonrası imzalanan Berlin Anlaşması sadece Osmanlı’nın geniş topraklar kaybetmesine yol açmamış, Kafkasya Müslümanlarının da üzerinde büyük etkisi olmuştur.

Savaş esnasında Osmanlı güçlerini desteklemeleri veya Ruslar’a karşı ayaklanma çıkarmaları yüzünden, savaş Rus galibiyetiyle sonuçlanınca bu topluluklara göç etmekten başka çare kalmamıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak 1920’lerin başlarına kadar süren Kafkasya’dan Osmanlı topraklarına göç olayı bütün Kafkasyalıları olduğu gibi Karaçay Türklerini de etkilemiştir. Özellikle de 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında ve 1905 civarında Karaçay göçlerinin yoğunlaştığı bilinmektedir. Rusya, tebaasını tek millet, tek devlet ve tek bir görüş yani Panislavizm, çarlık ve Ortodoksluk çatısı altında toplamayı amaç edinmişti.

Rusya savaş esnasında bu politikasını hayata geçirerek işgal ettiği bölgelerde Müslümanlardan topladığı silahlarla, Kafkasya’daki Hıristiyanları saldırmıştır. Savunmasız duruma düşen Müslüman köyler Rus subaylarının gözleri önünde ve hatta onların emir ve talimatlarıyla Rus ordusuna mensup askerler ve Hıristiyan ahali tarafından yağmalanmış, camiler, evler ve okullar kapatılmıştır.

18. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Rusya’nın egemenliği altındaki topraklardan yapılan göç hareketlerinin sebepleri temelde hep aynıdır. Dolayısıyla konumuz olan 1878-1908 yılları arasında yapılan göçlerin sebeplerini bu tarihten önceki göçlerin sebeplerinden ayrı düşünmek mümkün değildir.1Rusya’nın işgalinde kalan topraklardan Anadolu’ya yönelik göçlerin ana nedeni bu devletin genişleme amacına uygun olarak takip ettiği baskı politikasıdır. Bu nedenle 1878 sonrasındaki göçlerin sebeplerini söz konusu baskı politikasının uygulamaları üzerinden şu şekilde sıralayabiliriz.

a) Asimilasyon Faaliyetleri: Daha önce bahsettiğimiz tek millet, tek devlet ve tek bir görüş politikası doğrultusunda eğitim konusu öncelik taşımaktaydı. Ruslar, Müslüman nüfusu Ruslaştırmak ve dillerini ve dinlerini değiştirmek için Türk-İslam kültürüne karşı iki cepheden taarruza geçmişlerdir. Biri mektepler diğeri de camilerdir. Fakat Rusya’nın topraklarında yaşayan Müslümanlara karşı başlattığı baskı yönetiminin bir sonuç vermediği ve bunun sonucunda Müslümanların Ruslara yaklaşacak yerde daha da uzaklaştıkları, nitekim Türkiye’ye göçe devam ettikleri görülmektedir.

b) Ekonomik ve Sosyal Baskılar: Rusların Müslüman vatandaşları göçe zorlayarak, yerlerine Rus göçmenleri iskan etme politikası Kafkasya’da yaygın bir şekilde uygulanmıştır. Kafkasya savaşları sırasında gösterdikleri başarılar nedeniyle Rus Kazaklarının subay ve memurlarına dağıtılmak üzere kuzey Kafkasya toprakları geniş ölçüde müsadere edilmiştir. Kuzey Kafkasya’nın geniş ormanlık sahaları da Rus hazinesine devredilmiştir. Bu da en verimli toprakları Rus yerleşimcilere tahsis edilen halkın iktisadi gücünü düşürmüş ve önemli oranda nüfus azalmasına neden olmuştur.

c) Sürgün ve Katliamlar: Rusya’dan Anadolu’ya yapılan göçlerin en önemli nedenlerinden biri de sürgün ve katliamlardır. Her ne kadar göçlere yukarıda belirtilen asimile politikası ve ekonomik baskılar daha geniş ölçüde yol açmışsa da bunlar göçlerin bir anlık sebepleri değildir. Oysa sürgün ve katliamlar anında göçü meydana getiren en önemli etken olmuştur. Bu sebebe bağlı olarak canını ve namusunu kurtarmak amacıyla göç etmek zorunda kalanların durumları içler acısı bir manzara arz ediyordu. Bu göçler ‚emsali görülmedik bir surette vuku bulmaya başlamış ve nüfus-u vürûdanın ekseriyeti nisvan ve sıbyan, halleri tarif olunmaz derecede perişan olması hasebiyle haklarında (Osmanlı Devletince) şefkat-ı insaniyeye layık olacak muamelât icra olunmuştur.

d) Psikolojik Baskılar: Kafkasya’daki Müslümanların topraklarını terk etmeye zorlayan sebeplerden biri de psikolojik baskılardır. Psikolojik baskı yöntemlerinden biri, Müslümanların Rusya ordusunda askere alınacakları diğeri de yeni vergilere maruz kalacakları yönünde idi.

III. Osmanlı Devleti’nin Göçmenleri Kabul Etmesi ve 1878-1908

Döneminde Yapılan Göçlerin Genel Özellikleri

1877-78 Savaşı’nın kaybedilmesinden sonra Kafkasya’da daha önceden elden çıkmış toprakların yanı sıra şimdi de Kuzeydoğu Anadolu’nın bir kısmının ve Rumeli’nin büyük oranda kaybedilmesiyle Osmanlı Devleti’nde Müslüman nüfusa ihtiyaç artmıştır. Yani Müslüman nüfusun işgal altında kalan topraklarda terkedilmesi, bu ülkelerden orduya katılan asker sayısını da alıp götürmüştür. Bu nedenle Osmanlı Devleti göç olayını sadece ziraat erbabı kişileri çoğaltmak için değil, orduya katılacak asker sayısını artırmak için de teşvik etmiştir. II. Abdulhamid, Avrupa Devletleri’nin Osmanlı Hıristiyanları lehinde müdahalelerde bulunmaları ve Rusya’nın izlediği‚ Panslavist politika nedeniyle, Halifelik unvanından yararlanarak‚ Panislamist fikrini hayata geçirmek için çalışmakla tanınır. Dolayısıyla Osmanlı Devleti’nin göçmenlere, özellikle de Kafkasyalı göçmenlere gösterdiği özel ilgiyi dönemin padişahı II. Abdulhamid ve onun yürütmeye çalıştığı politikayla açıklamaya çalışanlar da vardır.

Ancak bunların yanı sıra özel bir nedenin varlığı da dikkat çekmektedir. O da II. Abdulhamid’in Kafkasyalılarla olan akrabalık bağlarıdır. II. Abdulhamid’in annesi de Abdulmecid’den sonraki tüm padişahların olduğu gibi bir Çerkes kızıydı.

Araştırma: Merve Karaçay TÜRKAL

Kaynak: Sarayönü Sempozyumu Kitabı