Geçmişten günümüze "Sarayönü"-95

Geçmişten günümüze "Sarayönü"-95
KONYA’DA BİR KIRIM TATAR MUHACİR YERLEŞKESİ: SARAYÖNÜ KONAR KÖYÜOsmanlı İmparatorluğu’nun dağılma sürecine girmesi, sırf siyasî ve askerî gelişmelere yol açmamış, büyük toplumsal ve demografik değişimlere de neden...

KONYA’DA BİR KIRIM TATAR MUHACİR YERLEŞKESİ: SARAYÖNÜ KONAR KÖYÜ

Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma sürecine girmesi, sırf siyasî ve askerî gelişmelere yol açmamış, büyük toplumsal ve demografik değişimlere de neden olmuştur. Eski Osmanlı topraklarından Anadolu’ya yönelik kitlesel göçler, bu değişimin en belirgin noktasıdır. Bu bildiride, 19. yüzyılda ve 20. Yüzyılın başlarında Kırım'dan Anadolu’ya kitlesel göçler ve devletin muhacir iskân politikası kısaca ele alınmış, Konar köyünün bir Kırım Tatar muhacir yerleşkesi olarak ortaya çıkışına değinilmiştir. Konya ve Sarayönü'nün birer iskân bölgesi olmaları açısından önemleri, bir köyün nasıl inşa edildiği ve bu köyün kuruluşundan günümüzde dek sosyal, ekonomik ve demografik değişim ve dönüşümleri, arşiv malzemeleri ve Konar köyünde gerçekleşen sözlü tarih çalışması, gözlem ve mülakatlar eşliğinde irdelenmiş ve değerlendirilmiştir.

Alan araştırmalarında bulunan sosyal bilimciler çok iyi bilirler ki üzerinde çalışma yaptıkları yöreye gittiklerinde -algıda seçicilikten midir nedir, bilinmez çalışma konularına dair ibareleri çoğu kez kendilerinin yanı başlarında, diplerinde buluverirler. Elbette dikkat kesilen bir çift gözün bunda etkisi büyüktür; ancak farklı bir mimari özelliği olan eski bir yapı, yaşlı bir kadının üzerindeki rengi soluk yemeni, hatta oradaki kişiler tarafından özensizce kullanılmış tek başına bir sözcük dahi onları cezp etmeye yeter. Araştırmacı elbette belli bir birikimle ve daha öncesinde yöreye dek yapılan çalışmaları irdeleyerek oraya gitmiştir (belli ki dikkatini çeken şeyler o birikimin bir sonucudur) ve çalışma konusuna dair etrafta var olan kokuları takip ettikçe daha evvel okunan ve bellenen noktaların somut örnekleriyle orada karşılaşır. Ancak bunlarla karşılaştıkça da daha yenilerini bulmak üzere çalışmasını derinleştirir. Derinleştirdikçe yeni bulgular elde eder; fakat bazen eli boş gerisin geri döndüğü de olur, çünkü zaman zaman iğneyle kuyu kazmaya benzer bu iş. Alan araştırması bu yüzden risk içerir; (keyif almasını bilenler için) zevk de...

Alan araştırması için Konya’nın 50 km. kuzeyinde bulunan Sarayönü ilçesine gidildiğinde karşılaşılan durum yukarıda bahsedilenlerden hiç de farklı bir şey değildi.1 19. yüzyılın sonunda inşa edilen tren istasyonuyla kaderi çizilen ilçenin, “yerli” halkla2 birlikte Balkanlar, Kafkasya ve Kırım’dan gelen göçmenlere de ev sahipliği yaptığı ve dolayısıyla farklı altyapılardaki birçok topluluğun gözlemleneceği varsayılmıştı. İlçeye varıldığında, yolun kişiyi ister istemez sürüklediği kentin tek ana caddesinden geçilip görkemli tren istasyonuna doğru gidilirken, yerleşimcilerin birbirlerinden farklı fizyolojik özelliklerine (klasik Orta Anadolu insanının çizgilerinden Balkanların sarışın ve renkli gözlü yüzlerine, Kafkasya’nın ince uzun yapılı insanlarından Tatarların çekik gözlerine) rastlayıp, bir dilbilimci olunmamasına karşın İç Anadolu’ya has genizden gelen “gh” sesiyle fazla karşılaşmayınca, Sarayönü’ne yönelik göçün buranın toplumsal yapısını ne denli şekillendirdiğinin (ve hatta renklileştirdiğinin) farkına varılmış oldu.

Buraya dair ikinci dikkat çeken noktaysa, terk edilmiş hanelerden, kapanmış küçük işyerlerinden ve iki-üç dükkanda bir camlara yapıştırılan “eleman aranıyor” yazılarından ilçenin göç verdiği, genç nüfusunu kaybettiği ve giderek tenhalaştığıydı.3 Çevrede görüşülen kişiler, bahsedilen ana caddeye paralel ve yine tren istasyonuna çıkan bir başka caddenin, yani “Tuz Yolu Caddesi”nin zamanında önemli bir güzergâh olduğunu aktardılar. Atların çekmiş olduğu ve “Tatar arabası” denilen tuz yüklü arabaların onlarca kilometre uzaklıktaki Tuz Gölünden gelip de istasyonda yükü indirecekleri depolara varış noktası bu caddeydi ve bu cadde sırf Sarayönü kent merkezinin değil çevre yerleşimlerinin (ve Konar köyünün de) ekonomi tarihi açısından simgesel değerdeydi. Kaldı ki Sarayönü’ne geliş amacımız da zaten Kırım göçmenlerinin yerleştirildiği ve yakın geçmişe dek Kırım Tatarlarının kültürel etkinliklerin yapıldığı İç Anadolu’daki en önemli yerleşke olan Konar köyüydü. Sarayönü’ndeki bu yüzeysel gözlemin ardından, ilçe merkezinin 6 km. doğusunda bulunan, deniz seviyesinden 1080 m. yükseklikteki Konar köyüne düz bir arazideki tek gidiş-geliş yönlü, pek de düzgün olmayan asfalt yol takip edilerek, köy ile ilçe merkezi arasında toplu taşı aracı bulunmadığından özel araçla ulaşıldı. Uzaktan bakılınca ilk göze çarpan şey, minaresiyle birlikte köy camiiydi. Betonarme olan bu binanın ve tek katlı muhtarlık binası gibi bir-kaç yapı haricindeki hemen tüm yapıların kerpiçten olduğu köyün şaşırtıcı tenhalığı, günümüzden tam 110 yıl öncesindeki Osmanlı kayıtlarının toplam 309 kişiyle hayli canlı tarif ettiği yerleşim birimiyle tezatlık oluşturuyordu. Oysa ilk izlenimdeki tüm bu olumsuz tabloya karşın Konar köyü, yakın tarihin en önemli nüfus hareketliliğinden biri sonucunda Anadolu’ya sığınan Kırım Tatarlarının iskân edildiği ve onlar için inşa edilen İç Anadolu’daki en önemli köylerden biriydi.

Kırım Tatarları Anadolu’ya farklı zaman dilimlerinde gelmişlerdir. Onların göç ediş nedenlerinden, anavatanlarındaki sosyo-ekonomik durumlarına; göç yollarından iskân biçimlerine; gelen topluluğun ve bireylerlerinin Türkiye’deki tecrübelerine değin birçok farklılık mevcuttur. Dolayısıyla tek tip bir Kırım göçmenliğinden bahsedilemez. Bu çalışmada, 20. yüzyılın başında Kırım Tatar muhacirlerinin iskân edildiği Konya kırsalındaki bir köyün genel hatlarıyla kuruluşu, geçmişi ve bugünü üzerinde durulmuştur. Böyle bir araştırma için de Konya uygun bir coğrafyadır, çünkü Konya ili dâhilinde 14 Tatar ve Nogay yerleşim yeri bulunmaktadır (Kırımlı, 2012, s. 485-526). Konya merkez İhsaniye Mahallesi ile Sarayönü merkez Selimiye Mahallesi de eklendiğinde bu rakam 16’ya çıkmaktadır ki bundan anlaşılacağı üzere Konya, Anadolu’daki Kırım muhacirlerinin yerleştiği en önemli bölgelerden biridir. Nüfusunun Kırım göçmenlerinin oluşturduğu ve bu kültürün tipik taşıyıcısı özelliğine sahip, Sarayönü ilçesine bağlı Konar köyü de örnek olarak seçilmiştir. Bu yüzden bu çalışma, Kırım’dan göçü genel esaslarıyla ele alan bir çalışmadan ziyade, Sarayönü ilçesine bağlı Konar köyüne odaklanan ve buradaki muhacir köyünün inşasına ve sonraki gelişmelere yönelik bir çalışmadır. Gelenek ve görenekleri, kültürel kimlikleri ve kültürel değişimleri ile gündelik yaşam uygulamaları -bunlara genel hatlarıyla değinilse de- araştırma kapsamında değildir.

Nüfusunun niceliği, coğrafî konumu ve ekonomi gibi aynı özellikteki birçok köyden Konar köyünün farkı, kuruluşu, nüfusunun sosyo-kültürel niteliği ve bir “hikayesi”nin varlığıdır ve bundan dolayı da birkaç çalışmada kendisinden bahsedilmiştir: 19. yüzyılın ortasından 20. yüzyılın başına dek Konya civarındaki muhacir yerleşmeleri üzerine en kapsamlı çalışmayı gerçekleştiren Yılmaz (1996), Türkiye’deki tüm Kırım Tatar ve Nogay köy yerleşimleri üzerine çok kapsamlı ve doyurucu bir eserin sahibi Kırımlı (2012) ve metodolojik sorunları olsa da “içeriden tarih"e örnek olarak gösterilebilecek Konar’ın (2003) makalesi ile mahalli kapsamda hazırlanan broşür, dergi gibi bir kaç küçük yayın, Konar köyü hakkında günümüze dek gerçekleştirilen çalışmalar arasındadır.

Arşiv malzemeleri ile saha çalışmasındaki gözlem ve mülakat sonucu elde edilen veriler bu çalışmanın temelini oluşturmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Osmanlı Arşivi ve izin alınabildiği kadarıyla nüfus müdürlüğü arşivi de kullanılmıştır. Osmanlı Arşivinde bu çalıma kapsamında bulunamamış ve/veya henüz tasnif edilmemiş belgeler arasında Konar’a iskân edilenlere dair bir belgeye daha sonra rastlanma ihtimali mevcuttur. Belki de o belge ya da belgelerle, bu çalışmada çıkarılan sonucu etkileyici verilere de rastlanılabilir; ya da Osmanlı’nın dönemin şartlarından dolayı her iskânı belgelemiş olduğu iddiasında bulunmak da sakıncalıdır; yani ileride Konar köyüne dair bir belge de çıkmayabilir. Sonuçta Konar, Anadolu’nun ücra bir noktasındaki küçük bir köydür. En nihayetinde bu çalışmanın, gerçekleştirildiği dönemin şartlarının ve yazan şahısların niteliklerinin bir ürünü olduğu unutulmamalıdır. Bu iki arşiv haricinde, köy muhtarlığı arşivi de taranmış ancak yakın dönemin (bu çalışma kapsamında olmayan) bir-kaç önemli kaydı haricinde bir belgeye rastlanılmamıştır. Evlerde saklanması muhtemel eski belgeler de bulunmaya çalışılmış, köy camiinde bulunan eski eserler üzerine inceleme yapılmıştır. Bir yerleşim biriminin ve oradaki yerleşimcilerin özelliklerine dair önemli bilgiler verebilecek bir diğer veri kaynağı da mezarlıklardır. Özellikle mezar taşları bir yerleşim biriminin kimliği ve geçmişine dair bilgi kaynağıdırlar. Köy mezarlığındaki Arap ve Latin alfabeleriyle yazılan mezar taşları da incelenmiştir. Konar köyünde günümüz mezarlığının kuzeydoğu duvarlarında yapı taşı olarak kullanılmış dört adet sağlam, bir adet de günümüze yarısı ulaşmış toplam beş adet “eski yazı” ile yazılmış mezar taşı bulunmaktadır. 1950’li yıllarda mezarlığın sınır duvarları yapılırken oldukları yerlerden çıkarılıp buraya dikildiğini bir kaynak kişinin verdiği bilgilerden öğrendiğimiz günümüzde hayli tahrip olmuş bu beş mezar taşı haricinde, eski yazı ile yazılmış başka bir esere köyde rastlanmamıştır.

Araştırma: Tuncay Ercan Sepetçioğlu- Necat Çetin

Kaynak: Sarayönü Sempozyumu Kitabı