Karbon, Azot, Organik Madde

Hep diyorum ya sohbet ama biraz tek taraflı olsa da kast ettiğim okuyana akıl vermek, ders anlatmak değil. Bu yüzden sohbet demek daha uygun geliyor. Birilerini bilinçlendirmek ise kendini ondan daha bilinçli sanmak anlamı taşır. Bu da benim harcım değil açıkcası. Böyle anlaşılmaktansa, elindeki bilgileri, orayı burayı karıştırarak bulduğu araştırma sonuçlarını ya da bu anlamda her ne varsa insanlarla, dostlarla paylaşarak ve onlardan da kendi bilmediklerini öğrenerek bir yol almak ya da bir paylaşım yolculuğu yapmak olarak bakılsın isterim aslında.

Size farklı bir örnek. Aydın Söke de denemeler yapan bir üreticiden öğrenmiştim. Sonraları zamanla başkaları da yavaş yavaş öğrendi. Pamukta ortalama yani çok farklı bir durum olmazsa genelde üç sulama yapılır. Pamuk da ikinci sulamayı 21 Haziran gün dönümüne çok yakın ama o tarihten önce yaparsanız, beklenmedik şeyler olmadıkça pamuk üçüncü suyu ya istemiyor ya da çok az istiyor ve lif uzunluğu, lif dayanımı artıyor. Bunu kitaplarda bulamazsınız. Her ürün geçerli olur mu, onu da araştırmak lazım.

Manisa Salihli. Çok kötü yani kirli bir yağmur. Resmen çamur yağıyordu sanki. Üretici dalgamı geçiyorsun dese de yağmur kesilir kesilmez sulama yapmasını istemişti bölgeyi bilen biri. Sonuç mu? Diğer bağlarda ortalama verim kaybı %5-10 yağmura rağmen sulama yapanda kayıp yok.

Böyle anlaşılmak umuduyla organik diyerek başlayalım sohbete. Organik canlıların  sentezlediği yani eldeki malzemeleri birleştirerek oluşturduğu buradan düşününce mecburen organlarca elde edilmiş ve hayat için gerekli anlamı taşır. İnorganik ise yine hayat için gerekli ama canlıların sentezlemediği yani organlarınca yapılmayan mesela su gibi yapıları anlatır.

Velhasılı organik maddenin oluşması için canlı organizmalar ya da organlar gerekir. Kimya da ki karşılığı ise organik kimya olarak geçer ve pratik adı ise “karbon (C) kimyası” olarak adlandırılır. Çok kaba ve pratik olarak karbon (C) etrafında oluşan yapılardır.

Tarım için bunları ise toprakta tutan, oluşmasını ya da devamını sağlayan onlarca iyi ve bir o kadarda kötü bakteri vardır. Bunların iyi olmasını sağlayan en önemli özellik su ve hava, kötü olmasını sağlayan özellik ise havasızlık ve susuzluktur genel anlamda. Toprağa giren suyun buharlaşmasını veya yerçekimi etkisiyle dibe gidip işe yaramaz hale gelmesini yavaşlatan şey toprağın yapısıdır. Bu yapının suyu tutma gücü genel olarak “su tutma kapasitesi” olarak adlandırılır ve toprak organizmaları toprak su tutma kapasitesinin %50-70 arasındaki suya ihtiyaç duyar. Yani her şey paylaşım. Toprak iyiyse organik iyi, organik iyiyse toprak iyi.

Konu tarım ve toprak olunca ister istemez bir de Azot(N) var. Topraktaki hava boşlukları ve kimyasal yapılar kadar azotu bağlayan mikroorganizmaların olması, yaşayabilmesi. İşte tam da burada farkında olmamız gereken şey toprak işlemenin önemidir. Toprağın havasının, suyunun eldeki imkanlarla en iyi nasıl sağlanabileceğinin cevabı ise toprak işleme yöntemlerinden geçiyor.

Çünkü toprağımız ne kadar olumsuz olsa da işleme teknikleri ve kullanılan ekipman bunu biraz daha iyileştirebilir.

Anız ya da bitki artıklarının gömülerek sürülmesi, malçlama, hayvan gübresi, hümik asit takviyesinden önce, problemimiz toprağı iyi işlemek, hava ve su tutma kapasitesini fiziksel olarak iyileştirmeye çalışmak, bu etkiyle toprak ısısına da katkı sağlayıp faydalı mikroorganizmalar için yaşama şartları oluşturabilmek.

Aslında tam da burada çoğumuzun es geçtiği ama önemli bir konu var. Toprakta ki C/N yani Karbon/Azot oranı. Topraktaki organik madde varlığını etkileyen bir oran. İşte bu önemli oran için de dikkat edilmesi gereken şey yine toprak işleme. Çok işlenen topraklarda organik madde parçalanarak yok olabilir ve bu oran düşer. Hem toprak mikroorganizmalarının hem de bitki hücrelerinin yapısına bakıldığında %50 karbon (C), %5 Azot(N) varlığı görülür ki bu da dengenin korunabilmesi için C/N nin en az %10 olmasını gerektirir. Kimyasal ve teknik konuları kabaca kısaltırsak dengenin iyiden yana  olması için ortalama %14 ün altında olmaması tavsiye edilir.

C/N yani karbon/azot oranının ortalama bir toprakta 8 ile 17 arasında değiştiği kabul edilir. Bu oran toprak kalitesi için önemlidir. Yükseltilip düşürülmesi, topraktaki, hava su, ısı ve katkıların etkisine bağlıdır. Kısaca iyi, doğru ve daha az toprak işleme, bitki kalıntısından hayvan gübresine, hümik gibi takviyelere, doğru sulamaya gibi farklı uygulamalara bağlıdır değiştirilebilmesi. Bu oranın 20-30 arasında kalması ise besinlerin taşınamaz ve parçalanamaz formda sabitlenmesi anlamı taşır. Bu ifade doğru olur mu bilmem ama 20-30 değerleri arasında besinler kilitlenir denilebilir. 20 nin altına düştükçe ise mineral azotun serbest kalmasıyla ayrışmalar başlar.

Bu oran tarımın ya da toprağın şifresimidir. Kesinlikle hayır ama toprak kalitesi, organik madde miktarını etkileyen ve analizlerde tespit edilebilecek bir orandır. C/N oranınız iyileştikçe toprak Ph ınız yani asitlik dereceniz düzelecek, kireçlenmede zayıflamalar başlayacak, toprağın organik madde ve hümik asit oranında artışlar olacak ve besin maddesindeki birikimlerin artması yanında dengeli kullanımı da iyi yönde etkilenecektir.

En başa dönerek toplamaya çalışırsak. Toprağınızın yapısı, bu yapıya göre en doğru ama en az toprak işlemeyle onun havasını, suyunu, ısısını koruyarak içindeki faydalı mikroorganizmaların yaşamasını sağlayacak hava/su oranını oluşturabilmek. Bu sayede de C/N oranını daha iyi derecelere çekerek organik madde artışını sağlayabilmek. Toprağınızdaki bu tür kritik değerler düşükse de teknik destekle ve takviyelerle arttırmak. Anız ya da bitki artığı, hayvan gübresi, hümik ya da fulvik takviyeleri ya da birçok pratik yöntemle bunu yapmak.

Amaç kafa karıştırmak değil elbette. Sadece üreticinin pek dikkat etmediği ama önemli ve etkileyici ayrıntıları biraz daha görünür hale getirebilmek. Biraz daha dikkat, biraz daha ayrıntıyı yakalamak derken daha olumlu üretimler umuduyla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Saim AÇIL Arşivi