Kendimizi İyileştirme

Umut, bereket ve esenlikle selamlar. Aslında geçen haftalardan devam eden sezon başlarken in 3. Yazısıyla genel bir sohbetin ortaya karışık halini anlatmak istedim bu hafta.

Sezon başlarken dedik ama çoğumuz biliyor ki sezon aslında hasadı kaldırdıktan sonra başlıyor. Hasattan sonra ne yaptığımızla yeni tarım yılının kaderini belirliyoruz. Bunu az çok hepimiz biliyoruz. Peki bu sezon başlarken şöyle düşündük mü hiç; bu yıl yapacaklarım seneyi gerçekten etkileyecek. Toprağı nasıl işlediğim, ona gübre ya da destekleyici kimyasallar olarak neler attığım, ne sıkılıkta ektiğim yaptığım, sulu tarım yapıyorsak ne kadar suladığım ve  tüm her şey seneye kaderimi belirleyecek. Emin olun etkileyecek. Tarımın doğadan etkilenmemesi imkansız ama onun dışında bizim kontrolümüzdeki şeyleri düşünelim.

Fizikte 3 maddelik  termodinamik adıyla kanunları var. İkincisi belki hayatı anlatır. Kabaca der ki canlı ya da cansız hiçbir şey ürettiği enerjiyi %100 kullanamaz. Mutlaka enerji kaybı olur. Bu ise makinelerde eskimenin, insanlarda ya da canlılarda yaşlanmanın fiziksel mantığıdır. Yediğiniz şeylerin verdiği enerji kadar çalışamazsınız. Motora koyduğunuz mazot %100 hareket enerjisine gitmez. Ve demiştik ya doğa dengeden yanadır çünkü her şeyin bir kapasitesi vardır. O kapasiteyi korumak için dengede kalmaya zorlar kendini. Kendinizden yola çıkın çok iş yapmanız lazımdır ama 24 saat istesenizde çalışmazsınız. Bir yerde dinlenmelisiniz.

Gelelim toprak iyileştirmeye. Sezona başlarken 3 olsun. Hepimiz bir şekilde herhangi bir nedenle bir çok yardımcı malzeme kullanırız toprağı daha verimli hale getirmek için. Bunlar takviye olduğu kadar toprak iyileştirmedir aslında. En klasik ve ezber örneği hümik asit kullanımıdır. Özellikle Türkiye topraklarının genel yapısı kireçli olduğu ve ortalama organik madde oranı düşük olduğu için kullanılır. Yanlış anlamayın hümik asit firmasında değilim ama bu tür ürünler ya da hayvan gübresi, bitki küspeleri gibi organik yollarla sağlanmış toprak takviyelerini kullanmak kimyasal anlamda bu bölge için fayda sağlayacaktır. Her yıl bütçenize göre çok az bile olsa bu tür ürünler kullanmanız uzun vadede faydasını göreceğiniz şeyler. Dekara 1 kg bile hiç kullanmamaktan kat kat iyidir. Çünkü, sorun yıllar içinde birikince dekara uçuk miktarlar atmak zorunda kalabilirsiniz. Toprak iyileştirmenin kimyasal tarafı.

Başka bir örnekse azotlu gübreleri nitrat formunda değilde sülfat formunda kullanmak. Buna toprağın analizi ya da başta siz olmak şartıyla toprağın yapısını bilen karar verecektir ama örneğin son dönem gübre çuvallarında N-P-K nın dışında bir de S görmeye başladık. S kimya da kükürtün simgesidir. Bu kükürt Türkiye yada kendi özelimizde bölge toprakları gibi kireçli yapılarda toprağın asitlik derecesini düzenler. Kaba mantıkla kireçli diyebileceğimiz “bazik” toprakları “asidik” olmaya doğru yönlendirir. Kükürtlü gübre kullanmak ya da direkt toz kükürt kullanmak toprak iyileştirme anlamında etkilidir. Bunun dışında kükürdün etkisinden dolayı bazı toprak hastalıklarında da engelleyici rol oynar.

Şimdi başka bir dala atlayalım sohbette. Ben önceki yıllarda Ege bölgesinde çalıştım. Bağcılarla daha çok. Bağ ın özelliğinden dolayı o üreticilerde ürünle ilgilenme alışkanlığı olmuş zamanla. Baharda her gün ama ölü sezonda yani kışın bile haftada iki üç kez mutlaka uğrarlar bağa. Tek tek bakarlar asmalara. Arada toprağı avuçlar ya da eşeleyip kontrol ederler her şeyi. Çünkü üzüm gerçekten hassas bitkidir aslında. Ve ne olur derseniz, o bağcılar sezonda ne kadar su vereceğini, hastalık gelip gelmeyeceğini, baharda ki 2. Bazen 3. gübrenin ne kadar olacağını kıştan görürler. Çoğunun cep telefonuna indirilmiş hava tahmin sayfası yani tarımsal meteoroloji sayfası vardır. Çünkü pamuk, üzüm ya da bölgesel ürünler evde oturma gel bi bak der size. Değilse sezon sonu hüsran olabilir.

Belki bölge olarak ürettiğimiz ürünler buna uygun olmayabilir ama arada bir bile olsa sahaya inmek iyi gelir aslında. Hem bize hem yaptığımız işe. Toprağın, ürünün nereye gittiğini görebiliriz aslında. Düşünün ektik. Kış geldi. Koca kışı kahve de evde geçirdik. Ne kadar sağlıklı. İnsan olarak. Şimdi bunu işimize yansıtalım. Aylarca haberimiz yok . Gidip bir toprağı eşeleyip “ ya benim buğday tohumu ne alemde “ diye merak etmemişiz ve sezon geldiğinde bir koşturmaca. Hocam süne geldi, pancar külledi. Peki bu tür bir üretici alışkanlığımız olsa ne olurdu düşünsenize. Bu birikimi bu deneyimi sürekli yapsak. Emin olun o yıl neler olabileceğini artık yavaş yavaş tahmin etmeye başlardık. Bölgede kış sert geçiyor, ürün buna uygun değil anlaşılır ama söylemeye çalıştığım şey ekip bahara kadar neler yaşadığından haberimiz olmayan bir işimiz var düşünsenize.

Böylesi bir çalışma alışkanlığı bazen kimyasala, masrafa gerek kalmadan toprak iyileştirme öngörüsü kazandırabileceği gibi aslında biraz bizi de iyileştirebilir. Arada bir tarlaya bakmak bahanesiyle hava almak, yaptığı işi takip etmek, belik de olabilecekleri önceden görüp gereksiz masraftan, emekten kaçınmak, en kötü ihtimalle daha iyi ürün elde edebilmek için uğraş verebilmek.

Çok saçma gelebilir ama aslında yiyecek anlamında, her bir tarım ürünü bünyemize gerekli besinleri ya da kimyasalları hap gibi sentetik yollarla almak yerine yenilip yutulabilir hale gelmiş şeklidir.

Aslında tam da bu yüzden toprak iyileştikçe belki bizde iyileşiriz bu yolla. Başta demiştik ya termodinamik diye bir fizik kanunu var. Belki kayıplara karışan enerjimizi azaltırız aynı zamanda. Cebimizden, sağlığımıza, moralimize kadar her anlamda iyileştiririz zaman içinde birçok şeyi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Saim AÇIL Arşivi