Ladik halısını son örnekleriyle yaşatmaya çalışıyor

Ladik halısını son örnekleriyle yaşatmaya çalışıyor
Ladik mahallesinin son kalan halıcısı Mustafa Karadoğan, Ladik halısını, son örnekleriyle yaşatmaya çalışıyor.On yıl öncesine kadar mahalledeki dokuma tezgahlarında, yün ipler kullanılarak, kendine has renk ve motifleriyle...

Ladik mahallesinin son kalan halıcısı Mustafa Karadoğan, Ladik halısını, son örnekleriyle yaşatmaya çalışıyor.

On yıl öncesine kadar mahalledeki dokuma tezgahlarında, yün ipler kullanılarak, kendine has renk ve motifleriyle dokunan Ladik halısı görselliği ve kalitesiyle biliniyordu.

Her metrekaresi tek tek atılmış 200 bin düğümden oluşan Ladik halısı, kalite olarak Hereke halısından sonra Türkiye’de ikinci sırada geliyordu.

Anadolu'nun önemli kültürel değerleri arasında yer alan Ladik halısı, endüstriyel üretimin yaygınlaşması ve el işçiliği maliyetinin yüksek oluşundan dolayı satışı yapılamadığı için zaman içerisinde tezgahlardan indi.

Ladik halısının elinde kalan son örneklerine gözü gibi bakan Mustafa Karadoğan, sahip olduğu halıları koruyarak Ladik halısı ismini yaşatmaya çalıştığını söyledi.

Makine halısı kadar değer görmüyor

El dokuması halıcılığını 40 yıl sürdürdüğünü ifade eden Karadoğan, “Ladik halısı çok değerli ve kıymetli bir halıydı ama bugün makine halısı kadar değeri yok. Makine halısına verildiği kadar, el halısına değer verilmiyor. Artık ayda bir siftah yapmayı geçtim, yılda bir kere siftah yaptığımı bile hatırlamıyorum. Bütün malzemeler, ipler, yünler, tezgahlar, modeller elimde kaldı. Bunların hepsi hurda haline geldi.” dedi.

Pazar bulunamadığı için üretimin bittiğine değinen Karadoğan, şöyle konuştu:

“Eskiden Sümerbank vardı. Halılar en son orada birikirdi. Sümerbank bize hazır bir pazardı. Sümerbank’ın Türkiye içinde ve yurt dışında birçok satış yeri vardı. Önce Sümerbank kapandı. Sonra yavaş yavaş bizim imalatlar da bitti.”

Dört işçinin bir ayda dokuyabildiği altı metrekarelik bir halının günümüz şartlarında sigorta ve işçilik ücreti dahil 20 bin liraya mal olabileceğine değinen Karadoğan, böyle bir halıyı 10 bin liraya satmanın bile mümkün olmadığını ifade etti.

 “Tamamen ölse de ismini yaşatıyorum”

Bitmesine rağmen mesleğini halen çok sevdiğini aktaran Karadoğan, “Bittiği için içim yanıyor. Ekmeğini yedik. Zevkli, güzel bir meslekti. Bu meslek tamamen ölse de, ismi silinse de ben Konya-Afyonkarahisar yolu üzerindeki binamda bu halının ismini yaşatıyorum. Dünyaya duyuruyorum. Benin binamı burada Türkiye görüyor. Bütün araçlar önümden geçiyor.” dedi.

“On misli para verseler de bulamayacaklar”

Ladik halısının artık son demlerini yaşadığını ve yakın bir zamanda tamamen kaybolacağını belirten Karadoğan şunları söyledi:

“Halıcılığı sevdiğim için bu halıları elimde tutuyorum. Bazen satanlar oluyor. Alıp buraya koyuyorum. Para kazandığımdan falan değil. Sadece sevdiğimden. Gelecekte insanlarımız “el dokuması halı da mı varmış” diye merak edecek. Nasıl bir şeymiş diyecek. Şimdi zaten bu halıyı dokuyan kadınlar yaşlanıyor. Onlar da öldükten sonra, arkadan yetişen kimse olmadığı için tamamen unutulacak. Dokuyabilecek kimse olmayacak. Benim elimde bulunan halılar belki yarın olmayacak. Bir kişi “bana şöyle bir modelde halı lazım” diye geldiğinde, istediği kadar para vaat etse de o halıyı alamayacak. On misli para verseler de bulamayacaklar.”

“Bunun değeri sağlıkla ölçülür”

Karadoğan, el dokuması halıların sağlık açısından faydasına değinerek, “Her şey naylona, plastiğe döndü. Bugün makine halısında hiçbir el emeği yok. Yün yok. Bunun en büyük değeri sağlıkla ölçülür. Yüzde yüz yün olduğu için tamemen sağlıklıdır. Görüştüğüm üniversite profesörlerinin “El dokuması yün halılar gitti, makine halıları geldi. Bronşit, astım gibi hastalıklar dünya çapında bu yüzden çoğaldı” dediğine birçok kez şahit oldum.” diye