MİLLET ‘OHHH’ DEMELİ

Padişahın biri, Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim!’ demiş. Yalancılar, hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana;

“Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü.’’

Padişah, ‘Bunun neresi yalan? Kuş kartaldır, aslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptı mı götürür tabii!’’

“Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!’’

Padişah, ‘Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını düşürmüş. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral odur tabii!’’

“Padişahım, ben gökyüzüne bir ok attım. Altı ay sonra geri döndü!’’

Padişah, ‘Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir.’’

Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş. Ama bir gün bir profesyonel dolandırıcı gelmiş;

“Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Şimdi geri

almaya geldim. Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde.

Şimdilerde bu dolandırıcılar bu hikayeleri iyi okumuşlar.

Öyle yöntem buluyorlar ki; hem insanı dolandırıyorlar, hem de dolandırdıkları parayı, aracı, eşyayı, gayri menkulü sahibinin değil, kendi malları haline getiriyorlar.

Şikayet ediyorsun.

Adli işlem aylar, belki yıllar sürüyor.

Bazen de öyle bir duruma düşürüyorlar ki; parasını ödemeden tapusunu veya kaydını almalarından dolayı adli işlem dahi yaptıramıyorsun.

Hayvan hakları yasa çalışması varmış. Bence hayvan hakları kadar şu dolandırıcılarla ilgili cezası çok ağır olan bir yasa çalışması da yapılmalı.

Canı yanan, ciğeri yanan, yuvasını yıkılan insanlar “Ohh” demeli.

Bir de sivil oluşumlar içinde vatanını, milletini satanlar türedi.

Yavuz Sultan Selim, tebdili kıyafet yapmış, Kuşlar Çarşısı’nı geziyormuş. Avcılar avladıkları kuşları, tuzakçılar yakaladıkları maharetli, eğitimli, güzelim kuşları satıyorlar.

Bir ara gözü kekliklere ilişiyor padişahın. Bir grup kekliğin üzerindeki kâğıtta, “Satış fiyatı: Tanesi 1 altın” yazıyor.

Hemen yanı başlarında asılı, adeta altın kafes içinde bir keklik daha var ki, fiyatı 300 altın. Padişahın gözü 300 altınlık kekliğe takılıyor. “Hayırdır” diyor satıcıya. “Bunun diğerlerinden ne farkı var ki, bunlar bir altın, bu 300 altın?”

Satıcı, “Bu keklik özel eğitimli, çok güzel ötüyor, ötmesi bir yana bunun ötüşünü duyan ne kadar keklik varsa hepsi onun etrafına doluşuyor. Tabii bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat avlıyorlar.” diyor.

“Satın alıyorum” diyor padişah, “Al sana 300 altın.”

Parayı veriyor; hemen oracıkta kekliğin kafasını kopartıyor. Adam şaşırıp, “Be adam! Ne yaptın? En maharetli kekliğin kafasını koparttın” diye dövünürken padişah gürlüyor:

“Bu kendi soyuna ihanet eden bir kekliktir. Bu gibilerin akıbeti er veya geç ölüm olacaktır.

Vatan hainlerine verilen cezaya da Millet, bir “ohhhh” demeli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet TURAN Arşivi