MİLLİ SERVET

Şehri gezince gözünüze çarpan atıl binalar var.

Bir de yeni yapılanlar var.

Atıl binaları herkes görüyor.

Sanki kaderlerine terk edilmiş cansız gibiler.

Ne kadar kıymetli malzemeleri varsa çalınmış. Koruyanları da yok gibi.

Hiç birisi de tek şahsa ait değil. Ya çok ortaklı şirket yeri, ya kamunun, ya da kamuya devredilmiş.

Şehir içinde olduğu gibi şehir dışında da varlar.

Görüntüleri insanın içini sızlatıyor.

Konya-İstanbul yoluna çıkın.

Şehrin bitiş noktası Selçuk Üniversitesi Kampüsü karşısında okul olarak kullanılan binalar gözünüze çarpar.

Uluslararası İmam Hatip Ortaokulu olarak planlanmış diye duymuştuk.

Çok eski bir yapı da değiller.

İçi talan edilmiş.

Terk edilmiş. Ya da kaderine boyun eğmiş.

Yüksek olduğu için her halde çatısını sökememişler.

Ya da kiremit çok para etmez diye uğraşmamışlar.

30- 35 kilometre İstanbul yolunda ilerlerseniz yine yolun kenarında Kurşunlu Mahallesi yakınında büyük bir fabrika binasını görürsünüz.

Seramik fabrikası olarak inşa edilmiş.

Milletin parası ile yapılmış.

Anlatılanlara bakılırsa makinaları gümrükten geçememiş.

Sonra burası da kaderine terk edilmiş.

Derdi olan görüyor.

Kıymetli malzemeler hep aynı kaderi paylaşıyor.

Çalınıyorlar.

Kimse de koruyamıyor.

Çatı üst malzemeler çoktan gitmiş. Şimdi demirden oluşan çatısı çalınmaya başlamış.

Üretim- istihdam- ihracat diyoruz. Dövizle uğraşıyoruz.

Bir fabrikayı kökünden söküp atıyoruz.

Buraya bir el atılsa. Hatta, Konya Şeker sahip çıksa. Gıda ve enerji yatırımları var.

İnşaat alanına da girse.

Seramik en fazla müşterisi olan bir ürün.

Sadece bizde değil, Irak, Suriye, Libya gibi çevremizde de müşterisi var.

Buralar milli servet. Görenlerin yüreği değil, gözleri sevinçten ağlasa.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet TURAN Arşivi