Hacer DAĞBAKAN

Hacer DAĞBAKAN

Özlem

Dört duvara sıkıştırılmış hayatlar!

Çiçekler saksıda, kuşlar kafeste.

Doğal hayata özlem duyanların sayısı gittikçe fazlalaştı.

Beton binalar çoğalırken, tarlayı takkayı satıp, koşa koşa daire almaya giderken aklınız neredeydi?

Aklınızı kiraya vermişsiniz demek ki.

Şikayet etmeye hakkınız yok şimdi.

“Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar” derken

Rezidanslar vadisine nasıl teslim oldunuz?

Nefes alamadınız.

Hobi bahçelerinden bir yer kaptınız hemen.

“Orada bir köy var uzakta” o köy sizin değil!

Betondan yeni köyler kuruldu.

Yeşilin rengi soldu.

Yağmur yağdığında kokusunu bile hissedemediğiniz, toprağınızın üstüne!

Köylü, ne şehirli olabildi, nede köylü kalabildi.

Şehirlerden bir ses:

“Ben köyümü özledim”

Türküsü çığırır olmuş şimdi diller.

Kuşları kafese, kendinizi beton yığınlarına hapsettiniz.

Bir evle yetinmediniz, bir daha, bir daha olsun, fazla mal göz çıkarmaz dediniz.

Aç gözlülüğün kurbanı…

Müebbet mahpusluğa mahkum edildiniz.

Yüksek binalar gökyüzüne yakın diye özgürleşeceğinizi mi sandınız?

Doğanın hamuruna yapay maya kattınız!

Yaşamın dengesini bozuldu.

Yaşamın sadece size ait olduğunu mu sandınız?

Bencilliğiniz ile “erk” kuyusuna su taşıdınız.

Şimdi;

Balkona çıkın karşıdaki binaya bakın derin bir nefes alın.

Kazanırken kaybedilen bir savaşın.

Muhasebesini yapmaya var mısınız?

Mutsuzluğunuzun sebebi neydi sahi?

********

Eski günler! Eskimeyen günler,

Hepimizde bir özlem, eskiye dair ne varsa, bağrımızda yara,

Uzun iç çekişlerle anlatıyoruz birbirimize.

Eski günlerden bahsederken gözlerinin içi bir başka gülüyor insanların, dikkat ettiniz mi?

Sonra mı? Sonrası yok, buruk bir özlem...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hacer DAĞBAKAN Arşivi