PROBLEMİ TAŞIMAK

Cansu bir hastanede hemşiredir. İşini isteyerek severek yapar. Genelde ameliyat hemşiresidir. Riskli, çok zor, aynı zamanda mutluluk veren bir görevdir.

Cansu, çok yoğun bir hafta geçirir. Streslidir, yine bir ameliyat için hazırlanması gerekir. Hazırlıklarını yapar ameliyata girer. Ameliyatı yapan Beyin Cerrahı çok iyidir. Ama sosyal ilişkileri zayıftır.

Cerrah, ameliyat esnasında bir alet ister. Cansu aleti geç verir. Bu gecikmeden dolayı, cerrah herkesin yanında Cansu'ya hiçbir işe yaramadığını söyler.

Cansu, o anda gitmek ister. Ama, iş prensipleri onu orada tutar. Ameliyat bitmiş, akşam olmuştur. Cansu, gün boyu ve eve giderken cerrahın kendisine söylediklerini düşünerek çok üzülür.

Evde kocasına olanları anlatır. Bu cerrah beni deli ediyor. Kocası bu anlattıklarını daha önce de duyduğu için sakin dinler. Cansu'ya saat kaç diye sorar. Cansu 7 der. Kocası olay ne zaman oldu? Cansu, sabah 9'da der. Kocası seni delirten cerrah mı der ve gider.

Cansu, düşünmeye başlar. Cerrah, ne söylediklerini unutmuş, başka hastaları ile ilgileniyordur, arkadaşları da o anda söylenenleri unutmuş olabilir der. Cansu, o anda hemen bir karar verir. Bundan sonra hastaneden çıktığında orada yaşananlar orada kalacak. Asla hayatını mahvetme gücünü vermeyecektir. Problemi eve taşımaktan vazgeçer. (Fatih Gül)...

BİR YERLERE GELEBİLMEK İÇİN Gerçeği kabul edip, ondan yapıcı biçimde yararlanabiliyorsak, Değişikliği kabul edip ona uyabiliyorsak, Gerilim, üzüntü, korkuların oluşturduğu belirtilere karşı gerçek bir sahip olma yeteneğimiz varsa, Verirken almaktan daha fazla haz duyuyorsak, Başka insanlarla karşılıklı doyurucu, yardıma dayanan bir ilişki kurabiliyorsak, İnsanın içindeki içgüdüsel enerjiyi yaratıcı ve yapıcı amaçlarla kullanabiliyorsak, Sevme yeteneğimiz varsa duygusal olgunluğa erişmişizdir.

Kendimizi iyi ve keyifli hissettiğimiz zamanlarda hayat ve içindeki yaşadığımız herşey daha az yorucu, daha az can sıkıcıdır. Olumlu düşündüğümüz olaylarda herşeyin kolaylaştığını ve çabuklaştığını fark ederiz.

Bunun tam aksinde, bazen küçücük bir problemin ya da vesvesenin içinde boğulur gideriz. Hayat ile ilgili kararları almak, kişinin kendi sorumluluğundadır. İnsanlar, güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlar hayatı. Bir daha hiç olmayacakmış gibi dolu ve anlamlı.

Bazen bugünü unutup, dünü düşünüp, pişman olunuyor. Yarını düşünüp telaşlanılıyor. İşin ilginç tarafı tüm telaş ve pişmanlıklar güneş doğup batıncaya kadar yaşanıyor. Farkında olmadan bugünü rezil ediyoruz.

Oysa, yarın bugüne dün diyor. Dün de bugün için yarın diyor. Bir türlü beceremiyoruz bugünü yaşamayı. Bir elimizle yarına, diğeriyle düne yapışıyoruz. Mutsuzluklar çoğalıyor. Yarının telaşını da, dünün pişmanlığını da hep bugün yaşıyoruz. Bu yüzden sadece şu anı tutabilmeli.

Aslında hepimizin planları farklı farklı olsa da, yaklaşık olarak birbirine benziyor. En azından ihtiyaçlarımız aynı. İsteklerimiz birbirine yakın. Hayallerimiz ortak noktalarda buluşuyor. Hayatımızda köklü bir değişiklik yapmalıyız.

İnsanın kendine açtığı çukurdan ve yaralarından kurtulmasının bir yolu, kendini dinlemeyi bırakıp, problemi sürekli taşımamasıdır. Yaralı ve ihtiyaç içinde olan diğer yürekleri dinleyip onlara yardım etmeye çalışmasıdır. Bu davranış rahatlık verir.

SAYGILARIMLA...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mebruke BİCAN Arşivi

SEVGİ

28 Şubat 2024 Çarşamba 22:17