Sarayönü gelişime çok açık

Sarayönü gelişime çok açık
Esnaf köşesinin bu haftaki konuğu gözlük sektöründe faaliyet gösteren Metin Kocaoğlu. Sarayönü Devlet Hastanesi’ne göz polikliniği açılmasıyla birlikte ilçenin ilk optikçisini eşi Oya Kocaoğlu ile birlikte açan Metin Kocaoğlu...

Esnaf köşesinin bu haftaki konuğu gözlük sektöründe faaliyet gösteren Metin Kocaoğlu. Sarayönü Devlet Hastanesi’ne göz polikliniği açılmasıyla birlikte ilçenin ilk optikçisini eşi Oya Kocaoğlu ile birlikte açan Metin Kocaoğlu 2012 yılından beri Sarayönü’ne hizmet veriyor. Gözlük sektörünün çok hassas ve hata kaldırmaz bir iş olduğunu kaydeden Kocaoğlu, merdiven altı üretim gözlüklerden uzak durulması gerektiğini söylüyor. Sarayönü’nün gelişmeye açık bir ilçe olduğunu belirten Kocaoğlu, halkın Konya yerine ilçe esnafını daha çok tercih etmesi gerektiğini söylüyor.

Optisyenlik ailemden geliyor

1968 Doğanhisar doğumluyum. İlkokul, ortaokul ve liseyi Doğanhisar’da okudum. Liseden mezun olduktan sonra polis oldum. Beraberinde iki yıllık işletme okudum. 25 yıl polislik yaptım. 2016 yılında emekli oldum. Ankara, Şırnak, Konya illerinde çalıştım. Emniyet teşkilatının hemen hemen tüm birimlerinde çalıştım. Optisyenlik bizim aile mesleğimiz. Bu sektöre ağabeyim ve dayımlarla girdik. Normalde İstanbul’da toptancılık yapıyorduk. Daha sonra perakende satışa geçtik. Ben 2002 yılında optisyenlik sektörüne dahil oldum. Başkent hastanesi, Kızılay hastanesi, eski Netgöz hastanesinde şubelerimiz vardı. Şu anda perakende satışımız sadece Sarayönü’nde var. Yine toptancılığa ağırlık vereceğiz. Bu sektöre dahil olduğum yıldan beri eşim Oya Kocaoğlu ile birlikte faaliyet gösteriyoruz. Ben memur olduğum için işyerlerini eşim işletiyordu. Bu yüzden eşim benden daha tecrübeli ve bilgili diyebilirim.

İlk açılan biz olduk

Sarayönü Devlet Hastanesi’nde dönemin başhekimi Gükhan Gül’ün göz doktoru olmasından dolayı hastaneye göz polikliniği açılacağını öğrendik. Bunu öğrenince oluşacak talep ve ihtiyaçları karşılamak için hemen işyerimizi Sarayönü’ne açmayı düşündük. Sarayönü’ne açılan ilk optikçi biz olduk. Bizden sonra gelenler de oldu ancak talep yetersizliğinden dolayı kapattılar. Burada ilk muayene başladığı gün hizmet vermeye başladık ve halen tep optikçi olarak hizmet etmeye devam ediyoruz. İlk işyerimiz hastanenin tam karşısındaydı. Şimdiki yerimize daha sonra taşındık.

Üniversitede bölümünü okuyorum

Bu işi yapıyorsam okulunu da okumam gerek diye düşündüm. Ailemde bu işi yapan herkeste diploma var. Yenilikleri, teknolojik gelişmeleri daha yakından takip edip daha iyi hizmet verebilmek için üniversite okumak istedim. Ayrıca kendi işletmemizin mesul müdürü olmak daha güzel. Bilgimi ve tecrübelerimi arttırmak adına geçen yıl başladım okula. İstanbul Ataşehir Üniversitesi’nde eğitim almaya başladım. Bu yıl bitirip diploma almayı hedefliyorum. Optisyenliğin dört yıllık bölümü de var ama Türkiye’de yok. Dört yıllığını bitirenlerin muayene ve gözlük yazma yetkisi de oluyor.

Ezbere yapılacak iş değil

Optisyenlik çok dikkat gerektiren ve ezbere yapılamayacak kadar önemli bir iş. Çünkü bu insan sağlığıyla alakalı bir şey. Doğru malzemeyi, doğru camı kullanmadığın zaman hasta rahatsız olabilir. Rahatsızlığı artabilir. Mesela renkli gözlü insanların gözü daha hassastır. Renkli gözlü hastalara kolormatik cam öneririz. Hastaları bilgilendirmek bizim sektörde çok önemli. Hastaların birçok uygulamadan yeniliklerden haberi olmayabilir. Müşteriye her konuda bilgi veririz sonra kararı yine müşterinin kendisine bırakırız.

Hassas bir işimiz var

Bu sektörün zor diyebileceğimiz, hata kabul etmeyecek tarafı atölye bölümü. Hassas ve dikkatli bir şekilde çalışmak gerekiyor. Bunun yanında sürekli artan cam ve çerçeve fiyatlarını müşteriye anlatmakta çok zorlanıyoruz. Kullanılan malzemenin kalitesi çok önemli. Ucuza mal edebilirsin, bunu müşteride anlamaz ama bu sahtekarlık olur. Astimat için yazılan camlar çok hassas işleme gerektiriyor. Bu camlar hata kabul etmez. Astimat demişken, toplumumuzda gözünü sağlam sanan birçok insan doktora gitmiyor ama gözündeki astimattan haberi yok. Sonra başım ağrıyor diyor.

Merdiven altı gözlüklere dikkat

Reçetedeki numaraya göre uygun camın siparişini veririz. Odaklamasını, ölçümünü yaparız doğru cam gelmiş mi diye. Kesim ve kalıp işini bilgisayarlı dijital makinemiz yapar. Her şey dijital makine ile bitmiyor. Çerçevesine göre gerekli bazı el işçilikleri de yapmamız gerekiyor. Kullandığımız camların büyük bölümü yerli üretim ve garantili. Bursa’da ve İstanbul’da üretiliyor. Yurtdışından kaçak yollarla getirilen camlarda var. Vatandaşımızın bunlara dikkat edip gözlüğünü tanıdık yerlerden alması gerekiyor. Marketlerde, tezgahlarda, sağda solda satılan güneş gözlükleri insanların gözü için çok tehlikeli. Bundan sonra tezgahlarda güneş gözlüğü satılamayacak. Çıkan yasa ile merdiven altı üretilen bu gözlüklerin satışı yasaklanacak. İnsanlarımız ucuzluğuna inanmasın. Bu yıl başından itibaren uygulama başlayacak.

Esnaflık çok zor

Ben hem memurluk hem esnaflık yaptım. Esnaflık daha zor diyebilirim. Esnaflık hem gerçekten özveri istiyor hem de tüm gelişmeleri yakından takip etmeyi gerektiriyor. Maliyetlerin yükselmesi zorluyor. Bir ürünü ikinci defaya aynı fiyata alamıyoruz. İnsanlarla uğraşmak dünyanın en zor işi. Herkesimden insanla alışveriş yapıyorsun. Müşteri ile sağlıklı bir iletişim kuramadığınız sürece esnaflıkta başarılı olma ihtimaliniz çok düşüktür. Müşterinin frekansını tutturmanız gerekiyor. İlk kez gözlük kullanacak hastalar bazı şeyleri anlamıyor. Doktora muayene olmadan gelip gözlük almaya çalışanlar bile oluyor. Camlardan dene olanı ver diyor adam. Ama bir şekilde ikna edip doktora gönderiyoruz.

Sattığımız gözlüğün arkasındayız

Gözlüğü satmakla kalmıyoruz. Sattığımız gözlüğü onun garantisi bitse de aradan beş yıl geçse de kullanımı bitene kadar ücretsiz bakım onarım ve tamirini yapıyoruz. Gözlük kullanıldığı sürece güven veriyoruz. Benden alınmayan gözlükler gelirse garantisi devam ediyorsa alındığı yere gönderirim. İşyerimizi ilk açtığımız dönemde 5-6 ay tamirat yaptık. İnsanlar bilmediğinden ya da Konya’ya gidemediğinden gözlüklerini yaptıramamış. İple sarılmış, bantlanmış gözlükler geliyordu. Bir hayli bunların tamiratıyla uğraştık. Vatandaş bize burada velinimetimizsiniz, Konya’ya gitmek zorunda kalmıyoruz diyor. Bize sahip çıkıyorlar. Bizde tek optikçiyiz diye farklı bir anlayışla davranmıyoruz. Bizde onlara sahip çıkıyoruz.

Gelişime açık bir ilçe

Sarayönü benim gözümde gelişmeye çok elverişli bir ilçe. Gelecek vaat eden bir ilçe. Arazi bakımından, hayata geçirilmesi planlanan projeler açısından ilçemizin kaderinin değişebileceğini düşünüyorum. İlçe esnaflarıyla sohbetlerimizde arkadaşların en büyük dert yandığı konu insanlarımızın Sarayönü esnafı dururken gidip Konya’dan alışveriş yapması. Öte yandan bizim sektörde dahil olmak üzere her sektörü etkileyen ekonomik bir durgunluk var.

İlçe esnafı tercih edilmeli

Konya’ya yakınlık avantaj ama bilinçsiz tüketici yönünden dezavantaj. İlçemizde bulabileceği bir ürünü insanlar gidip Konya’dan alıyorsa bu bir dezavantajdır. Bu yüzden esnaflarımız imkanlarını ve kendilerini geliştiremiyorlar. Yenilikler yapamıyorlar. Ne kadar talep olursa esnaf kendisini o kadar geliştirir. Müşterilerin Konya’ya kayması kısır bir ticarete neden oluyor. Ben mesela, Konya’da oturmama rağmen ilçeye katkısı olması açısından Sarayönü’nde bulabileceğim ürünleri Sarayönü’nden alıp götürüyorum.

Sarayönülü olduk

2012 yılından beri bizde Sarayönü’nün bir bireyi olduk. İnsanları sıcakkanlı. Adapte olmakta sıkıntı çekmedik. Bugüne kadar da bir olumsuzluk yaşamadık. Yabancısın diye hiç kimse dışlama ve öteleme yapmadı. Sarayönü’nün en önemli problemi koku. Bu koku sorununa bir çözüm üretilmesi gerekiyor. Bunu dışında problemli bir ilçe değil. Birçok ilçede olduğu gibi sosyal faaliyetler açısından yetersiz. Ama Konya’nın yakın olması bunun çok fazla hissedilmesinin önüne geçiyor.