“Sarayönü’nde esnaf olmak zor”

“Sarayönü’nde esnaf olmak zor”
Esnaf köşesinin bu haftaki misafiri berberlik sektöründe faaliyet gösteren Serhat Kısa. İlçemizin genç esnaflarından bir tanesi olan Serhat Kısa, okuyarak bir yere ulaşamayacağını düşündüğü için ortaokuldan sonra berberlik...

Esnaf köşesinin bu haftaki misafiri berberlik sektöründe faaliyet gösteren Serhat Kısa. İlçemizin genç esnaflarından bir tanesi olan Serhat Kısa, okuyarak bir yere ulaşamayacağını düşündüğü için ortaokuldan sonra berberlik mesleğine yönelmeye karar vermiş. Tıraş olmanın zaruri bir ihtiyaç olmasından dolayı krizlerden çok fazla etkilenmediklerini dile getiren Kısa, diğer esnaflar için şu dönemin çok zor geçtiğini söyledi. İlçenin önde gelenlerinin dedikodu yapmayı ve çekişmeleri bir kenara bırakıp ilçeyi kalkındırmayı düşünmeleri gerektiğini kaydeden Serhat Kısa, ilçede çalışan insanların ilçede yaşamamasından dolayı sosyal hayatın gelişmediğini ifade ediyor.

İşte Serhat Kısa’nın hayatı, görüş ve düşünceleri:

Okumayı bırakıp mesleğe yöneldim

1988 Sarayönü doğumluyum. Ortaokul mezunuyum. Okul bitince direk berberliğe başladım. Okul bitmeden öncede yaz tatillerinde rahmetli Cafer Can’ın yanında çalışıyordum. Okul bitince de onun yanında devam ettim. O zaman iş sıkıntısı vardı. Meslek edinelim elimizde bir meslek olsun diye berber olmayı tercih ettim. Ayrıca bu işi vermemin de etkisi var. Okumuyordum, ders çalışmıyordum. Okuyarak bir yere ulaşamayacağımı bildiğim için meslek edinmeye karar verdim. 2000 yılından 2004 yılına kadar Cafer ustanın yanında çalıştım. 2004 yılında Cafer ustanın yanından ayrılıp aynı yıl Nihat abinin yanında çalışmaya başladım. 2012’ye kadar Nihat abiyle beraber çalıştık.

2012’de kendi dükkanımı açtım

Askerlik dönemimiz var tabi bunun arasında. Acemi birliğini Aydın’da, usta birliğini Muğla Fethiye’de turizm jandarması olarak yaptım. Askerde de berberlik yaptım. 2012’nin aralık ayında kendi dükkanımı açmak için Nihat abinin yanından ayrıldım. Önceleri birinin yanında çalışmak daha mantıklıydı. Evlenmeyi düşününce kendi işimin olması gerektiğine karar verdim. Kızılay binasının altında şimdi bisikletçi Sallı’nın olduğu yerdeydi dükkanım. Dükkan sahibiyle anlaşmazlığa düştüm. 2015 yılında ordan çıkıp çarşı camiinin yanında şimdiki dükkanıma geldim. Dört yıldır burada hizmet veriyorum. 19 yıldır berberliğin içindeyim.

Eskiye göre maliyetler arttı

Kendi işim olduğu için istediğim gibi esnek çalışabiliyorum. Kazancımız güzel. Eskiye bakarak maliyetler yüksek. Eskiden makineye vurup ya da sakalı kesip gönderiyorduk. Şimdi bir sürü bakım malzemesi çıktı. Ağda isteniyor. Jöle, sprey, parfüm kullanılıyor. Her müşteriye ayrı ayrı jilet kullanılıyor. Eskiden ustura vardı. Ağzı keskinletilip herkes aynı usturayla tıraş edilirdi. Berberlik iletişimi güzel bir iş. Her gelen müşteri bir şey anlatır. Olan biten her şeyden haberiniz olur. Berberden alacaksın haberi yani. Her gelen doğru anlatacak diye bir şeyde yok. Yalan anlatan da çok olur.

İşimi seviyorum

Ben berberliği iki senede örendim. Usta tıraş yaparken baka baka, usturayla dizimizde antrenman yapa yapa öğrendik zaman içinde. Anlatarak, dinlenerek öğrenecek bir iş değil yani. Tecrübe ede ede öğreniyorsun. Çocukları tıraş ederek, ihtiyarları tıraş ederek öğrenip kendimi geliştirdim. Berberlikte çevrenin önemi büyük. Güler yüzlü, hoş sohbet olmak gerekir. Seversen berberlik güzel iş. Halk ile iç içeyiz. Müşterilerimizi bakımlı güzel yakışıklı bir hale getirmek keyif verici. Diğer meslekler beni çok fazla cezp etmedi. Sanayicide olabilirdim mesela ama bu mesleğe daha yatkın olduğumu düşündüm. Berberliğin çok fazla bir zorluğu yok. Mesleğini sevince her türlü zorluğu aşarsın. Zor olsa bile zor gelmez. Bunun yanında sürekli ayakta durmayı gerektiren bir iş.

Riskli bir meslek

Hastalık kapma riski fazla. Berber hastalığı diye bir hastalık var mesela. Varis hastalığına yakalanma riski yüksek. Enfeksiyona açık bir meslek. Gelen her müşterinin hasta mı sağlıklı mı olduğunu bilme şansımız yok. Kaldı ki hasta insanlarında tıraş olması gerekiyor. Her türlü insan geliyor tıraş olmaya. Kan yoluyla bulaşan birçok hastalığa yakalanma riski yüksek. Hepatit bunların başında geliyor mesela. Bu şekilde hastalıklardan korunmak için elimizden geldiği kadar dikkatli çalışıyoruz. Bu işte hijyen çok önemli. Titiz olmak gerekiyor. Müşterilerden berbere hastalık geçebileceği gibi müşteriden de müşteriye geçebilir. Bir insanın hayatını karartabilecek riskte bir iş yaptığımızın farkında olarak bunun sorumluluğuyla çalışıyoruz. Jileti, fırçası, havlusu, peştamalı hepsinin son derece hijyenik olması gerekiyor.

Krizden pek etkilenmeyiz

Berber olarak çok fazla krizlerden etkilenmeyen bir mesleğimiz var. Çünkü tıraş olmak zaruri bir ihtiyaç. Saçın sakalın uzadığı sürece tıraş olmak zorundasın. Sakal tıraşını vatandaş evinde de olabilir ama saç tıraşı için mutlaka berbere gitmek zorunda. Yalnız bizim Sarayönü’nde her sektörde olduğu gibi bizim sektörde de veresiye işi var. Veresiyede geri dönüşler bazen oluyor bazen olmuyor. Sarayönü’nde 12 tane berber var. Kötü niyetli müşteri her ay birine gidip yazdırsa bir seneyi çıkarır. Kolay kolay da kimse 13 lirayı istemez zaten. Berberlik çok maliyetli olmayan bir iş. El emeğine dayanıyor. Bir yerde sanat ta diyebiliriz. Sonuçta bu işin içinde şekil verme ve estetik görüntü var. Direk asker tıraşı gibi makineye vurup geçmiyoruz.

Dedikodu bırakılıp icraat üretilmeli

Şu aralar ekonomi tamamen durma noktasına geldi. Vatandaşın cebinde para yok. Millet çay söylememek için birbirinden kaçıyor. Kışın çarşı tamamen duruyor zaten. O anlamda Sarayönü’nde esnaf olmak çok zor. Çarşıdaki diğer esnaflara bakıyorum, gerçekten herkese Allah kolaylık versin. İş artık öyle bir noktaya geldi ki millet karnını doyurduğuna şükrediyor. Sarayönü’nün gelişmesi için iş sahası lazım. Siyasetçiler bu iş sorunlarını çözmeye yönelse çok daha iyi olacak. Herkesin dedikoduyu bırakıp şu ilçeyi nasıl kalkındırabiliriz diye düşünmesi lazım. Sarayönü bir şeyler kazanıyor ama çabuk kaybediyor. Sahip çıkılmıyor. Son zamanlarda yeni yatırımlar da yapıldı ama çoğu ölü yatırım. Bizim Sarayönü’nde millet dedikodudan, birbirisinin kuyusunu kazmaktan başka bir şey yapmıyor.

Hayvan kreşi yapılabilir

Sarayönü tarım memleketi ama iki üç un fabrikasından başka tarıma dayalı endüstri yok. mesele bir bisküvi, makarna veya bulgur fabrikası yok. Bir hayvan kreşi yapılabilir mesela. Bu Çumra’da denendi başarılı da oldu. Şimdi üç tane hayvan kreşi var. Hayvana bakacak yeri olmayan 3-5 hayvan alıp oraya koyuyor. Orada çalışanlar bu hayvanlara bakıyor. İsteyen sütünü kendi kullanıyor, isteyen satılınca parasını alıyor. Hem vatandaşa bir ek gelir oluyor hem de iş sahası oluşturuyor. Nafiz başkan kendisi veteriner. O daha iyi bilir bu işleri.

Burada çalışanların buraya faydası yok

İnsanlara sosyal alanlar oluşturmak gerekiyor. Aileyle gidip oturulabilecek bir yer yok. gençlerin oturup zaman geçirebileceği bir yer yok. Gidersen sadece kahveler var.  Sarayönü’nde sosyal aktivite yok deniyor. Bu ilçede sosyal aktiviteyi yaşayacak insan yok ki zaten. Geçenlerde bir akşam Konya’ya gittim. En az 20 tane Sarayönülü gördüm. Oturup kalkacak bir yer için millet Konya’ya gidiyor. Bu ilçede çalışanların bu ilçede yaşaması gerekiyor. Burada çalışan yüzlerce kişi işten çıkıca Konya’ya gidiyor. Alışverişini oraya yapıyor. Kirasını orada ödüyor. Sarayönü’ne hiçbir fayda sağlamıyor. Burada bir potansiyel olsa sosyal hayat burada da gelişir. Sanayimiz de çok yetersiz. Yapılan işlerde pahalıya yapılıyor. Burada 30 liraya yapılan iş Ladik’te 20 liraya yapılıyor.

Millete bir yer göstersinler

Üç aydır bir alkol meselesi var. İnsanlar içki içmese çok güzel olur ama ne yazık ki içiyor. Bizim memleketimizde bu işten neden bu kadar korkuluyor anlamıyorum. İlçenin dışında bir yer belirlensin. Alkol kullanılmak istenenlere bir yer yapılsın. Hatta tekel bayilerde kapatılıp oraya taşınsın. İçmek isteyen gitsin orada içsin. Sonra başka her yerde yasaklansın içene de cezası kesilsin. Gözü kapalı faiz yiyenler, samanın altından her türlü suyu yürütenler bu konuya gelince kıyameti koparıyor. Bu işe bir düzen getirilsin artık. Hiç olmazsa millet sağda solda kıyıda köşede arabaların içinde içmez artık.

Herkes kendine çalışıyor

Sarayönü’nde herkes kendine çalışıyor. Kimse birbirinin olduğunu istemiyor. Lafa gelince herkes memleket sevdalısı ama biri göreve geldi mi karşısındaki rakip beraber çalışalım memleketimizi bir yere taşıyalım diyeceğine köstek olmaya çalışıyor. Kimse birbirinin iyiliğini istemediği içinde bir arpa boyu yol alamıyoruz. İlçemizin yeri de çok yanlış ne yazık ki. Konya’ya yakınlığımız iyi bir şey bu bize avantaj sağlar ama ana yoldan yedi kilometre içerde olmamız bizim gelişmemizi engelliyor. Bu ilçe İstanbul yolu üzerinde olsa çok daha farklı olurdu.