ŞOV YAPMAYIN

Yerel seçimlerin ardından kamuoyuna yansıyan bazı haberler her halde dikkatinizi çekmiştir.

Kimisi muhtarlığı kazanamadığı için mahalledeki oyun parkına zarar veriyor, kimisi küçük bir ilçenin belediye başkanı seçilince makam koltuğunu yakıyor, kimisi elinde süpürge sokak temizler gibi poz veriyor, kimisi makam odasının kapısını söküyor, kimisi de bisikletle gelip gideceği sözünü veriyor.

Bir zamanlar ANAP Hükümeti döneminde muhafazakar kesim aleyhtarı haberleriyle gündem oluşturan sözde Hürriyet abidesi kesilen bir gazete ‘Bakanlar makam araçlarına binmesin’ benzeri bir başlık atmış, ertesi gün bazı bakanlar eşinin veya kızının arabasını makam aracı olarak kullanarak poz vermişlerdi.

Bunlar siyasi olarak mı yapılıyor, günü mü kurtarıyoruz, yoksa cahillikten mi yapılıyor, kime ne mesaj verilmek isteniyor bir türlü anlayamıyorum.

Ancak bu yapılanların içi boş ‘şov’ dan başka bir şey olmadığı da az bir zaman sonra ayyuka çıkıyor.

Yakılan koltuğun yerine mecburen yenisi alınacaktır. Sökülen kapı yine aynı yerine takılacaktır. Zarar verilen park onarılacaktır. Sokak süpüren başkan fotoğrafı yeni seçime kadar bir daha hiç görülmeyecektir. Kendi otomobilini bir gün makam aracı yapanlar üç gün sonra daha pahalı ve daha konforlu makam aracına binecektir.

Biz zaten millet olarak yerimizde sayıyorsak, biraz da bu şovlara borçluyuz. İlham kaynağımız ‘Gördün mü adamı’ dedirten, ama ne üretime, ne istihdama, ne de belediye bütçesine bir kuruş katkısı olmayan bu şovlardır.

Zaten bu şov ya bir gün sürer, ya da iki gün.

Makam araçları azaltılır, acil olmayan hizmet ve yatırımdan tasarruf yapılır, üretime ve istihdama yönelik projeler desteklenir, sanayilere ve mahallelere ulaşım kolaylaştırılır, insanın dar gününde yanında olunur. Bunlar hem belediye ye, hem de beldeye hizmettir. Bütçemize de katkısı vardır.

Bir başkan bunu yapıyorsa ‘Gördün mü adamı’ denir.

Size Hz. Ömer’in Şam yolculuğundan bir hikaye paylaşayım.

Şam yolculuğunda, Hz. Ömer ile kölesi tek deveye nöbetleşe biniyorlardı. Şehre girişte, sıra köleye gelince, Halife devesinden indi. Yerine kölesini bindirdi. Devenin yularından tuttu. Ancak şehrin girişindeki akar su yoğunlaştığı için Halife Ömer, ayakkabılarını çıkarıp dereden geçti. Uzaktan bakan; deveye binmiş köleyi halife, devenin yularını çeken Hz. Ömer‘i de köle zannediyordu.

Bunu gören ordu komutanı Ebu Ubeyde bin Cerrâh dedi ki: "Efendim, bütün Şamlılar, bilhassa Rumlar, Müslümanların halifesini görmek için toplandılar. Size bakıyorlar. Bu yaptığınızı nasıl izah edebilirsiniz?

Sizi köle zannedecekler, küçümseyecekler."

Hz. Ömer buyurdu ki: "Ey Ebu Ubeyde! Senin bu sözünü işitenler, insanın şerefini, vasıtaya binerek gitmekte ve süslü elbise giymekte sanacaklar. Biz daha önce zelil ve hakir bir kavimdik. Allah Teâlâ, bizleri Müslümanlıkla şereflendirdi. Bundan başka şeref ararsak, Allah Teâlâ bizi zelil eder, her şeyden aşağı eder."

Bu şekilde şehre girdiler. Bu hareketi, onun şerefini küçültmedi, aksine büyüttü.

Ey topraktan yaratılan insan!...

Kanadı kırık serçenin yarasını sar ki, senin iman kanadına da merhem koyan olsun… Acizlerin duasına mazhar ol ki, onların inleyişi Arş’ı titretir. Suyu kuruyan ırmağın kuğulara bir faydası yoktur. Sen ırmak gibi akamıyorsan da çeşme gibi gözünün yaşını akıt ki, acizler testilerini doldursunlar

Şovlardan kimseye bir hayır gelmez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet TURAN Arşivi