TARIM KOMPLE ELE ALINMALI

Tarım Bakanlığı yetkililerinden şöyle bir açıklama yapıldı.

Biraz uzun ama önemli bölümlerini sizinle paylaşayım.

“Koronavirüs nedeniyle kritik günler yaşandığı bugünlerde hem çiftçiye destek hem de üretimi artırmak için Tarım ve Orman Bakanlığı proje üstüne proje hayata geçiriyor.

Tohumun yüzde 75’ini çiftçiye hibe olarak verme projesini 21 ilde başlatan Tarım ve Orman Bakanlığı şimdi de atıl durumda olan, kullanılmayan ve tarıma uygun hazine arazilerini çiftçilere, yazlık ekime uygun stratejik bitkilere yönelik örnek amaçlı ekim için kira ve ecrimisil bedeli alınmadan kullandıracak.

Pilot uygulama olarak belli illerde başlayacak projede; hububat, baklagiller, yağlı tohumlar ve yazlık ekime uygun yem bitkiler başta olmak üzere stratejik ürünlerin ekimi için çiftçilere devlet arazilerinde kira bedeli alınmadan ekim izni verilecek. Arazileri kullanmada kadın ve genç çiftçiler daha avantajlı olacak. Pilot uygulama başarıya ulaşırsa tüm Türkiye genelinde de uygulanacak.”

Hazine arazilerinin ekime açılması doğru bir adım. Çünkü toprağın boş bırakılması, üretme düşünceli bir uygulama değildir. Bir karış ekilmeyecek yer bırakılmaması hedefi bu milletin yıllardır özlemle beklediği bir açıklamadır.

Şu konuda mutabık kalalım. Bizim çiftçimiz değil Türkiye’yi, dünyayı besleyecek üretim yapar

Ancak bizim çiftçimizin özellikle kıraç alanlarda ekim yapanların arazi değil, su sorunu önceliklidir. Mısır, yonca, ayçiçeği, pancar, baklagiller gibi bitkiler susuz yetişmezler. Örneğin Konya’nın büyük bölümü kıraç alandır. Sulama imkanı olan yerlerde de enerji fiyatının yüksekliğinden şikayet edilir. Mazot ve gübre fiyatı da bu eleştirinin içerisindedir.

O zaman tarım parça, parça değil komple ele alınmalı. Em de zaman geçirilmeden

Türkiye de ekim için arazi değil, girdi maliyeti sorunu vardır.  Bazı bölgelerde de küçükbaş hayvan yetiştiricileri için mera, Büyükbaş hayvan yetiştiricileri için de yem ücreti sorunu vardır. Pazarlama sorunu vardır.

Bilinsin istedim.

Konuyla ilgili değil ama şöyle bir fıkra anlatılır.

Bir gün ormanda araştırma yapan Fizikçi, Matematikçi, Kimyacı, Jeolog ve Antropologdan oluşan bir grup yağmura yakalanınca, hemen yakınlarındaki bir orman evine giderek yardım isterler. Ev sahibi bahçıvan misafirlerine ikram hazırlamak için mutfağa geçerken, odada kalan araştırmacı grubun gözüne soba borusu takılır.

Yerden bir metre kadar yukarı konularak, altına taşlarla destek yapılan sobayı gören ekiptekiler bu konuda kafa yormaya ve yorumlamaya başlamışlar.

Kimyacı, “Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış” der. Fizikçi, “Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş” diye yorumlar. Jeolog, “tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın ihtimalini azaltmayı amaçlamış.” der.

Matematikçi, “Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış.” derken; Antropolog, “Adam ilkel topluluklarda görülen ateşin kutsallığından dolayı saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş” diye değerlendirir.

Bizimkiler aralarında böyle konuşurken orman köylüsü içeri girer ve hep birlikte ona sobanın böyle yukarıda olmasının nedenini sorarlar.

Bahçıvandan çok manidar bir cevap gelir :

– Boru yetmedi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet TURAN Arşivi