Tarım ve Ekonomi Üzerine -1

Tekrar görüştüğümüz bu gün de, sağlık ve bereketle selamlar.

Daha önce toprak ve bitkiler derken ekonomi üzerine diye söze başlasam da asıl amacım ekonomi politik gibi şeyler değil.

Daha öncekilerin uzantısı olarak daha sağlıklı, daha dengeli bir tarım yaparken bunun maliyet ekonomisini kendi cebimizle ve doğayla nasıl dengeleriz tarzı bir sohbet olacak bu yazıda.

Belki on yıl olmuştur anlatacağım olay. Hem akrabam hem abim diyebileceğim bir büyüğümle sohbet ederken laf lafı açıyor akışında konu köye, işlere tarıma geldi.

Söylediği şeyin biraz teknik de olsa ne demek olduğunu tam fark edememişti. Gübreydi, tarım tekniğiydi anlamında “neler kullanıyorsun” gibi bir soru sormuştum.

Verdiği cevap gerçekten üzücüydü. Azotlularda tabanda ilk attığı çinko nitratmış. Şimdi nitrat var. Güzel. Çinko dersen büyümeyi teşvik eder. O da güzel.

Bunun nesi kötü diyebilirsiniz. Belki bunu ona tavsiye edenlerde art niyetli değildi ama sağlıklı bir toprakta başlangıç gübresinin çinko nitrat olması bence çok iç açıcı değil. Çünkü iyi ve sağlıklı bir toprakta yeterince çinko olur. Çinko kendisi gidip bitkiyi büyütmez ama büyüme hormonlarının bitki içinde oluşmasındaki en büyük etkendir.

Hani piyasalarda hormon satılır ya. Üzerinde GAA yazar. Kimyasal adı giberalik asit. Genelde toprakta ve bitkide çinko normal düzeylerdeyse bitki o hormonu büyüyebilmek için zaten kendisi yapar. Oradan düşünün.

Benim kaygımsa toprağın eski gücünün kalmamasıydı tabanda çinko nitrat duyunca. Toprak  kendi kendini dönüştüren yenileyen canlı bir organizma özelliğini kaybetmiş de sanki saksı gibi kullanılıyor düşüncesiyle irkilmiştim.

Sağlıklı ve düzgün işleyen iki organizmayı yani toprağı ve bitkiyi sadece eksiklerini tamamlayarak, diğer canlılar gibi sadece beslenme ihtiyacını karşılayarak buluşturmak, sağlıklı, verimli bir tarımla uzun yıllar hem geçinebilmek hem de temiz bir hayat sürebilmek düşüncesi kesintiye uğramıştı birden aklımda.

Şimdi toprak analizi yapmadan, o toprağın geçmiş hikâyesini bilmeden karar vermek de haksızlık ama düşüncemi kendi içimde geriye sararken ekonomi ve uyum üzerine yazmamın hikâyesine dönelim.

Tarım da diğer iş kolları gibi gelir elde etmek için yapılan bir iş ve her iş kolu gibi yan sanayileri var onun da.

İlaç, gübre, makine traktör. Ektik biçtik hayırlısı gibi kendimize ait hikayenin arkasında aslında koca bir sektör yatıyor. Kötü olan ise hem üretici olarak bizlerin hem de yan sektörlerin biraz daha fazla kazanma isteği.

Yan sanayisi dememe kimse alınmasın çünkü eğer iş tarımsa, asıl ve esas güç tarladır, üretimdir ve üreticidir. Yani çiftçidir. Önemli olan bir ürün değildir.  Önemli olan çiftçidir ve topraktır.

Bu üretici  bu şartlarda ne kazanabilir ve bu toprak ne kazandıracak potansiyeldedir.  Bu şartların ikisini en mantıklı en akıllı şekilde kullanılacak ne alınabilir ne satılabilir. Toprak analizlerinizde toprağınızın fiziksel yapısı ve elimizdeki tarla ya da bahçe için diyelim ki 200 beygir traktör yetiyorsa neden gidip daha pahalı daha havalı diye 600 beygir traktör alalım.

Toprağınız zorludur 200 beygir zayıf kalıyordur anlaşılır belki daha güçlüsü  ama gereksizse niye 600 beygir

Bence çiftçimiz bu önceliğini kaybetti.  Ana işi olan  çiftçiliği tarım sektörünün  yan sanayisi gibi gördüğü için birazda sıkıntımız.

İşte tarım sektörü de her iş kolu gibi daha çok satmak ister. Çiftçide daha fazla ürün almak. Ve öyle bir yere gelir ki zamanla bu konu “yav faydası olur zararı olmaz. At dönüme bi çuval fazla”… bir düşünür müsünüz kaç yıldır bir çuval, 30 kilo ya da  ne biliyim ne kilo fazla attınız bu topraklara gübreyi. Kaç ton olmuştur. Kaç traktör arabası.

İşte o gübre dediğiniz şey dozunu aşınca toprağa atılan gereksiz ve fazla kimyasallara dönüşür. Siz hiç faydası çok olur diye bir yerine üç ilaç atar mısınız?

Piyasanın içinde olanlar için bir tanım vardır gübrelerde. ”Ticari gübre”. Yani göz boyar, uçar kaçar ama üründe ya da ürün kalitesinde bekleneni veremez. Basit ve en temel açıklamayla girelim.

Örneğin azot temel besindir. İnsan için ekmek neyse bitkide de azot kabaca odur. Yeşillendirir, azdırır ya da bu anlamda ne bekliyorsanız verir azot size. Ama dozunu aştığınızda ilk başlarda sizi rüya alemlerine çıkartır.

Maşallah bu sene iyi olacak dersiniz. Oysa azotu fazla attıkça bitkiler enerjisini sadece büyümeye yeşillenmeye verecektir. Ve o fazla azot bitki özsuyunu arttıracak bitkiler normalden biraz daha fazla uslu olabilecek bu da size sinek, böcek, haşereleri cezbetmek olarak geri dönecektir.

Diğer yandan bu doz aşımı mantar, küf gibi hastalıklara da kapı açacaktır. Düşünelim şimdi. Tarım diliyle. Bastık azotu, Yemyeşil oldu her şey. Ama böcek ilacı kullanımında artış olacak. Mantar ve küf ilaçlarında da ihtiyacınız artacak. Size üçlü bir maliyet artışı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Saim AÇIL Arşivi