Tarımsal kalkınmada yeni modeller şart

Tarımsal kalkınmada yeni modeller şart
Selçuk Üniversitesi Sarayönü Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Bağcı, “Türkşeker ülke tarımı için çok olumlu işler yaptı. Fakat tarımsal kalkınmada daha başarılı olmak yeni modellerin ortaya konulması...

Selçuk Üniversitesi Sarayönü Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Bağcı, “Türkşeker ülke tarımı için çok olumlu işler yaptı. Fakat tarımsal kalkınmada daha başarılı olmak yeni modellerin ortaya konulması gerekiyor” dedi

Selçuk Üniversitesi Sarayönü Meslek Yüksekokulu Öğretim Üyesi Prof. Dr. S. Ahmet Bağcı, Türkşeker modelinin geçmişte tarımının kalkınması için önemli rol oynadığını belirterek, son günlerde tarımda bir arayışın ve çabanın neticesinde Türkşeker’in üzerinden geliştirilmesi düşünülen modelin konuşulduğunu kaydetti.

“Düşünülen model yıllardır ülkemizde başarılı bir şekilde sözleşmeli yetiştiricilik ve münavebe sistemini uygulayan Şeker Şirketi modelini bazı ürünler için de düşünülmesi veya Türkşeker’e bu ürünlerin yetiştirilmesi ve pazarlanması için görev verilmesi şeklinde olacak” diyen Prof. Dr. Bağcı, şunları söyledi: “Bugünlerde üç bakanlık Maliye ve Hazine, Tarım ve Orman ve Ticaret Bakanları bu konuyu görüşecekler. Türkşeker; sulama, gübreleme, zirai mücadele, sözleşmeli yetiştiricilik, münavebe ve tarımsal alet modernizasyonu konularında ülke tarımına ilkleri yaşatmış ve ülke tarımının gelişmesine önemli katkılar sağlamış bir kuruluştur. Konya örneğine bakacak olursak Konya Şeker Fabrikasının kurulmasında ve Konya tarımının bugünkü güçlü yapısında katkısı olan Bahri Dağdaş’ı rahmetle anmamak olmaz. Belli bir dönem içinde çalışma imkânı bulduğum ve ekmeğini yediğim bu Türkşeker’in bu sisteminin uygulanması ve çalışma düzeni; hiçbir zaman ve mekân mefhumuna bağlı kalmadan önceliği hizmete ve üretime veren ve uygulamada sanki askeri bir disiplin titizliğindeydi. Pancar üretimi, Bölge Şeflikleri vasıtası ile yapılmaktaydı. İşin yoğun olduğu “ekim/söküm sezonlarının/kampanyaların” başladığı zaman mesailer çiftçinin mesaisine göre ayarlanırdı. Normal mesai sabah 8.00’de başlar ama çiftçi sabah namazından sonra ekim için mibzer, tohum, gübre, lastik, pulluk, şekere vb. veya temlik “kredi”yi veya tesellümde söküm için, teslimattan sonra ise pancar parasını almak için sabahın körü dediğimiz saatte Bölge Şefliğine gelirdi ve böylece şef ve şef yardımcıları için mesai başlardı. Gündüz köy köy, tarla tarla gezdikten sonra genellikle akşam bazen çavuş ile bir grup başkanın, çiftçinin evinde ya da başka bir yerde yemek yenir ve yatsıdan önce eve zor gelinirdi. Bu sistemde çalışan bir arkadaş böyle yoğun bir günde “Ben babamın tarlasında, bahçesinde böyle çalışsam kendimi rahat geçindiririm.” demişti ve o gün istifasını vermişti. Şimdi önemli ve başarılı bir tohum firmasının başında. Şunu demek istiyorum Türkşeker böyle çalışma sistemi ile başarıyı yakalamıştır. Fakat bugün baktığımızda bütün sektörler bir değişim içinde olduğu gibi eskiye kıyasla atıl bir duruma gelen ha kapandı kapanacak ya da satıldı satılacak beklentisine giren Türkşeker’de ne o eski sistem ne de o eski dinamizm kaldı.”

 

PANKOBİRLİK ÖNEMLİ İŞLER YAPTI

Gerek Türkşeker’in gerekse de Pankobirlik’e ait tesislerin çok önemli işler yaptığını dikat çeken Prof. Dr. Bağcı, “Birçok fabrikada şeker pancarı tarımı ve toprak verimliliği ve zirai mücadele açısından en önemli uygulamaların başında gelen münavebe maalesef uygulanmaz oldu.  Bu süreçte Pankobirlik’e ait olan (Konya, Kayseri, Amasya, Kütahya ve Adapazarı) beş adet fabrika ve özelleşen diğer Türkşeker Fabrikalarından bazıları gerçekten başarılı olurken bazıları yönetim hatasından kaynaklanan sıkıntılar yaşadı ve yaşamaktadır. Burada Konya Şeker’in mevcut durumu ile bölgedeki Türkşeker’in mesela Ilgın ve Ereğli Şeker Fabrikalarının bölgeye etkisi ve katkısı kıyaslandığında Türkşeker’in ne kadar atıl bir yapıda kaldığını görebiliriz. Ben, burada salt özelleştirmeyi teşvik için değil kooperatif birliklerinin yönetiminde özel sektör şartları ile çalışmanın olumlu neticesini vurgulamak istiyorum. Elbette, kooperatifçilik bizim en başarısız olduğumuz bir alan olarak yönetim kademelerinde keyfilikler yaşanmasına rağmen özelleştirilen bazı fabrikalarda hem çiftçiye her alanda (yetiştiricilik, ürün çeşitliliği, destekleme ve pazarlama) hem bölge ekonomisine katkı açısından önemli gelişmeler sağlanmıştır. Evet, şimdi gelelim atıl hâle gelmiş bir Türkşeker’in yapısından birçok alanda tıkanma noktasında olan tarıma “can suyu” modeli olmasını beklemek ne kadar gerçekçi?” diye sordu.

ÇİFTÇİYE DESTEK VERİLMELİDİR

Bağcı, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Düşünülen modelde Türkşeker’in çiftçisine, ektiği şeker pancarı karşılığında gübre, tohum, kredi vb. desteği vermek gibi belki. Çiftçiye üç yıllık ürün münavebesi çerçevesinde şeker pancarı ekim yılı haricinde başka bir ürün (tahıl baklagil vb.) ektirilerek tarımsal girdi (ayrıntılar belirgin değil) ve ürün alım garantisi vererek çiftçiye destek olabilir. Türkşeker’in yeterli kaynağı ve elemanı var ise üç yıllık kredi ve girdi desteğini şeker pancarı karşılığı veya her yıl ektireceği ürün karşılığı verebilir. Fakat bunun için elemanların mevcut çalışma sistemi ile özel sektör gibi hareket etmelerini beklemek zordur. Tarım dinamiktir özellikle üretim ve alım/pazarlama konularında anlık kararları hızlı bir şekilde piyasayı takip ederek almanız gerekir. Merkezi bir yapı ile böyle bir sistemi yönetmek zor olabilir. Birçok fabrikanın sahip olduğu altyapı pasifken ya da elden çıkartılmışken mevcut altyapı yeterli olacak mıdır veya yeniden geliştirilmesi mi gerekecektir? Düşünülen sistem sadece şeker pancarı ekim alanları ile mi sınırlandırılacak yoksa çiftçilerin sahip olduğu kuru alanlar da bu destek kapsamında mı olacaktır? Çünkü Türk tarımının özellikle tarla tarımının yüzde 80’i yağışa dayalı kuru (kıraç) sistemde yapılmakta ve en çok desteği de tamamen doğal şartlara bağlı tarım yapan bu kesim ihtiyaç duymaktadır. Bugün şeker pancarı eken çiftçi sayısının 106 bin civarında olduğu ve bunun yaklaşık 40 binin Türkşeker’in çiftçisi olduğu bildirilmektedir.

TÜRK TARIMI İÇİN YENİ MODELLER TARTIŞILMALI

Hâlbuki ülkemizde kayıtlı 2 milyonun üzerinde çiftçi vardır. Aksayan tarım sistemimizde sadece yüzde 2-3’lük bir çiftçi kesimine çözüm aramak adil olmaz. Bir başka konu da aynı köyde bütün çiftçiler şeker pancarı ekmemektedir. Eğer bu sistem şeker pancarı ekene bir avantaj sağlayacaksa diğer çiftçilerin bu konudaki mağduriyeti ve yaşayacağı eşitsizlik nasıl giderilecektir. Düşünülen yeni sistemde girdi tedariki tekelleşecek olursa örneklerinde yaşadığımız gibi özellikle gelişmeye çalışan yerli tohumculuk sektörünün bundan olumsuz etkilenmesi muhtemeldir. Elbette, bu düşünülmelidir.  Avantaj ve dezavantajları ile bir tarım ülkesi olan Türkiye’yi ve Türk tarımını geliştirmek için yeni modeller tartışmalı ve geliştirilmelidir, buna itirazımız yok elbette. Fakat korana virüsün getirdiği sıkıntıları dikkate aldığımızda uygulanması zaman alacak yeni modeller üzerinde çalışılmasının ötesinde tüm çiftçilere destek olacak tüm çiftçilerin özellikle tarla sahibi olanın değil üretimi yapanın faydalanacağı tarımsal girdilere acil destek verilmelidir. Mesela Amerika’daki gibi üretimde kullanılan ucuz yakıt ve elektrik desteği ve bunun yanında tohum, sulama, gübre gibi girdilerde ise belli bir oranda (mesela yüzde 50) destek sağlanmalıdır. Özellikle gübre konusunda hayvan gübresi destek kapsamına alınarak ticarileştirilmelidir ve kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. Bu, hem hayvancılığa hem de toprak verimliliğine katkı sağlayacaktır. Sistem ve yeni modeller üzerinde çalışılırken mevcut kooperatifler ve birlikler gerekirse yeniden düzenlenmeli ve sistemin içine çekilerek üretim, destek ve pazarlama konularında çalıştırılmalıdır. Devlet buralarda yönetici değil sıkı ve tavizsiz bir denetleyici olarak yer almalıdır.

TÜRKŞEKER VE ÖZEL ŞEKER SEKTÖRÜ ÇEŞİT ISLAHINDA SINIFTA KALDI

Türkşeker’in başarılı modelinin diğer ürünlere uygulanmasını konu aldık. Evet, Türkşeker bizim de hemfikir olduğumuz gibi ülke tarımı için çok olumlu işler yaptı fakat bir konu hariç: Tohumculuk, şeker pancarı çeşit ıslahı. Gelişen ülke tohumculuğu içinde en zayıf olduğumuz alan üretimde yerli ve millî bir şeker pancarı çeşidimizin olmamasıdır. Türkşeker bünyesinde 1932 yılında kurulan Şeker Enstitüsüne ve Pancar Ekicileri Kooperatifleri Birliği bünyesinde 1963 yılında kurulan ilk özel sektör tohumculuk kuruluşu olan BETA Tohumculuk varken ve yıllık yaklaşık 250 milyon TL bir tohum pazarına rağmen bir tek yerli şeker pancarı çeşidimiz mevcut değildir. Tohum üretimi yerlidir fakat çeşit yerli değildir. Bu konu değişik toplantılarda gündeme getirilmesine rağmen bu alanda geliştirilen birkaç üniversite-TAGEM-TÜBİTAK projesi haricinde ciddi bir çalışma yoktur. TÜBİTAK ve TAGEM bu konuya özel çağrılı proje kapsamına almalıdır. Bu konuda çalışan başta BETA olmak üzere özel sektör konuya daha fazla sahip çıkmalıdır. Bu konuda söylen fakat bir türlü açığa konmayan, görünmeyen birtakım engeller var ise bu engeller ortadan kaldırılmalıdır. Türkşeker ve özel şeker sanayi bu konuya daha fazla destek vermelidir. Ülkemizde 2,3 milyon ton şeker üretimi varken, önemli bir şeker pancarı ekonomisine sahip olan ne Türkşeker ve ne de ülke şeker piyasasının yaklaşık yüzde 20’sine sahip ve birçok alanda tarım için önemli çözümler üreten hatta enerji alanlarına bile yatırım yapan Konya Şeker şeker pancarı üretiminin çeşit ıslahı konusuna ciddi bir adım atmamıştır.”