TOPRAK YAPILARI

Hep sevmişimdir aslında. Soğuk ya da yağışlı bir havada camın kenarına oturup çay kahve içerek dışarıya bakmayı. Düşündürür. Dinlendirir. Böylesi günlerde dinlenmek kadar düşünerek kendimizi bir adım daha ileri götürebileceğimiz günler umuduyla tekrar selamlar.

Geçen hafta dışarıdan bakarak, teknik imkanlar olmadan biraz hayat pratiği biraz mantık yoluyla ama “kabaca”, toprağımızı nasıl tanıyabiliriz diye ipuçları paylaşmaya çalışmıştım. Bu haftada benzer bir sohbetle devam edelim ama özellikle söylemek gerekir ki bunlar elimizde imkan olmadığında ya da kabaca bize fikir vermesi anlamında kullanılacak ip uçlarıdır. En azından ve kaba bir örnekle, asidik toprağa sülfatlı gübre ya da bazik toprağa kireçli gübre atmamamız gerektiğini anlarız. Tuzlu yemeğe daha çok tuz eklememek gibi yani.

Bu noktada yani teknik imkanlarımız olmadan bir fikir edinmek için kullanacağımız yöntemler aslında bilgiden çok mantığa dayalıdır.

Şimdi şöyle düşünün, kumu elinize alıp ovalarsanız ne hissedersiniz. Elinize sert bir fırça ya da zımpara sürtmüşsünüz gibi gelir. Kum çamurlaşmaz. Çamurlaşabilen daha yumuşak bir toprağı ele aldığınızda. Sanki daha yumuşak bir şeye bir kumaşa dokunuyormuşsunuz hissi uyanır. Bu mil dir. Peki bir hamuru ovaladığınızda. Bu da kil dir. Gördüğünüz gibi hepsi hissettikleriniz üzerinden bir akıl yürütme, mantık kullanma.

Şimdi elimize bir parça toprak alalım. Tavında denecek kadar ıslatalım ve parmaklarımız arasında ovmaya başlayalım. Kum kabadır, fırça yada zımpara hissi verir. Kum çamurlaşmaz ama mil kumdan ince hafif de olsa çamurlaşabilen bir yapıdır. Bir kumaşı ovuyormuş duygusunu alırsınız. Kil yapışkan tutucu bir yapıdır. Hamur hissi verir.

İşte bu akıl yürütmeleri toprağa yansıtın. Ovaladığınız nemli toprak ne hissettiriyor. Ne kadar hissettiriyor. Mesela elimi zımparalıyor ama çok değil. Aslında orta yumuşak çok hafif de yapışkan. Mesela milli hafif kumlu az killi. Bu sonuç değildir. Mantık, hissetme ve anlamaya çalışmaktır. Sadece bir ön fikir verir.

Öte yandan mutfağa girin. Karbonatlar dediğimiz şey kimyasal olarak aslında kireç sınıfına girer. Sirke, limon suyu gibi şeyler ise asittir. Mesela bir sirke adı asetik asit olan ve hafif sınıfında asittir. Limon suyu “sitrik asit”tir. Şimdi mutfaktaki karbonata “az miktarda” sirke dökün. Çünkü köpürecektir hatta aşırıya kaçarsanız fışkıracaktır. Bunun kimyada ki karşılığı; asit ve baz karıştırıldıklarında hızlı ve gözle görülür reaksiyon verir ve asit ile bazı karıştırırsanız köpüren ısınan reaksiyonlar sonucunda size tuz ve su bırakır.

Şimdi akıl yürütelim. Kirece asit dökersem de, aside kireç dökersem de köpürecek ya da gözle görülür reaksiyon verecektir.

Ve uygulamaya geçelim. Aynı yerden alınmış iki  avuç toprağı iki farklı kaba alın. Bu sefer tavında değil bulamaç olacak kadar sulandırın ve iyice karıştırın. Birine karbonat ya da kireç, diğerine sirke ya da asitli bir sıvı dökün. Bir süre onların karışmasını ve reaksiyon vermesini bekleyin. Diyelim ki karbonatlı toprakta kabarma yani reaksiyon gördünüz. Toprağınızın Ph ı asidiktir yani asitli. Sirke dökülen toprakta kabarma yani reaksiyon gördünüz ise de baziktir yani kireç vardır.

Nötr yani tarafsız denilecek Ph 7 kabul edilir. Altındaki değerler asidik, üstündekiler bazik, kaba mantıkla kireçli kabul edilebilecek topraklardır. Denediğinizde gördüğünüz reaksiyon yani kabarma köpürme hareketlerinin azlığı çokluğu size yaklaşık bir Ph tahmini verecektir. Hareket yoksa Ph 7 gibidir. Nötrdür.

Tarımda istenen Ph yetiştirilecek ürüne göre olmak şartıyla 5,5 - 6,5 aralığıdır. Çünkü hafif asidik toprakta ayrışma ve çözülme kolay olacağından besin alımı hızlı olur ve toprak sürekli aktif haldedir. Düzenli çalışır.

Toprak tuzluluğunun ise böyle gözle görülür basit bir yolu yoktur ancak yapılan bazı araştırmalar yağmur sonrası kaymak tabaka oluşumu ve sertliği yani kırılma direnci arasındaki ilişkilerle ilgilidir. Bunlardan biri Konya bölgesine aittir.

Genel araştırmalar da benzer şeyler  söylese de bölgeye özel olanını ölçü alırsak, toprak tuzluluğunu etkileyen farklı birkaç elementin varlığı arttıkça, oluşan kaymak tabakasının daha sert olduğu gözlemlenmiştir. Yani sulama ya da yağmur sonrası toprakta oluşan kaymak tabakası ne kadar güçlüyse toprağınızda tuzluluk var denilebilir. Bunu kilden oluşan kaymak tabakayla ayıran basit yol renktir.

Kaymak tabaka olmasında kil etkisi varsa griye kaçan bir renk, tuz etkisindeyse normal toprak rengindedir. Birçok teknik terimi ve formülü kenara koyarsak, toprak tuzluluğu arttıkça bitkilerin başta su olmak üzere besin maddelerini almaları zorlaşır. Ve bitkiler suya ulaşmak için daha çok enerji harcadıkları için zayıf ürünler verirler.

Ama bir şeyi unutmayalım. Tarım yapılan ilk 40 santimetrelik toprak 20-25 bin yılda oluşuyor. Bunu bilmek bekli de Ph tan, kumdan kilden önemli aslında. İnsanlık tarihinden de eski bir organizmayla çalışıyoruz. Gelin bunu acımasızca kullanıp toza dönüştürmeyelim.

Konuştuğumuz  her ne varsa onlardan daha önce, 25.000 yıllık bir doğa eseriyle çalıştığımızı unutmayalım. Ne bizim ne de insanlığın şu dünya şartlarında, “Bunu bozduk. Kusura bakmayın. 25.000 yıl sonra görüşürüz” deme şansı hiç yok gerçekten.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Saim AÇIL Arşivi