Zeliha BÜYÜKCENGİZ

Zeliha BÜYÜKCENGİZ

ÜÇ AYLARIN BAŞLANGICI VE REGAİB KANDİLİ

Rabbimizin bize sunduğu en büyük nimetlerden biri zamandır. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadan hızla ömür geçiyor. O halde zamanın kıymetini çok iyi bilmeliyiz. Zamanımızı ebedi hayatımız için sermaye yapmamız biz müminler için en büyük sorumluluktur. Yüce Rabbimiz bizlere kulluk şuurumuzu yeniden hatırlamak, O’na yönelmek için özel ve seçilmiş vakitler bahşetmiştir.

Üç aylar, kameri takvime göre Recep, Şaban ve Ramazan aylarıdır. Bu aylar, rahmet dalgalarının başladığı, manevî huzur ve sükûnun kalplere doğduğu, ilâhî rahmetin coştuğu aylardır. Peygamberimiz (s.a.v.) Receb ayı girdiğinde şöyle dua etmiştir: َ“Allah’ım! Receb ve Şâban’ı hakkımızda mübarek eyle, bizi Ramazan’a ulaştır...”. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 259; Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat, IV, 189)[1]

İşte önümüzdeki 2 Şubat Çarşamba günü Üç ayların başlangıcı ve Receb’in ilk günü, bu ayın İlk Cuma gecesi olan 3 Şubat Perşembe akşamı da Regaib Kandili’dir.

Üç aylar ve Mübarek geceler, kendimizi denetleme, değerlendirme Bakımından önemlidir. Bir kere daha geçmişimizin muhasebesini yapıp, geleceğe hazırlıklı olmanın tedbirlerini almalıyız. Bütün bunları kendimize sorup bir durum değerlendirmesi yapmak, bu mübarek günlerin, gecelerin ve ayların şuuruna varmalıyız.

Bu aylar her an günah lekeleriyle kirlenen gönülleri dergâha, duaya yöneltmek için verilmiş olan büyük bir fırsattır. İnsanların hayat defterine hayırların kaydedilmesine, hataların affedilmesine, sevapların verilmesine vesile teşkil eden bir nimettir.

Mücibe el-Bahili'nin babası veya amcası, Resulullah (s.a.v.)'ı ziyaretinden bir yıl sonra tekrar onu görmeye gelince, fazla zayıflamış olan Bahili'yi tanımayan Allah Elçisi, ona kim olduğunu sormuş:”- Ey Allah'ın Elçisi, ben, bir yıl önce sana gelmiş olan Bahilliyim”, demiş.

Allah Elçisi:” - Sen yakışıklı idin, sana ne oldu böyle? “demiş. Adam:” - Ey Allah'ın Elçisi, senin yanından ayrıldığımdan beri, bir gün dışında hep oruç tutuyorum”, demiş.

Allah'ın Elçisi: “- Neden kendine işkence ettin? Sabır ayında (Ramazanda) ve her ay bir gün oruç tutsan, yeter”, buyurmuş.

Adam, güçlü olduğunu, daha fazlasını yapabileceğini söyleyince Allah'ın Elçisi, her ay iki gün; adamın artırma isteği üzerine her ay üç gün oruç tutmasını söylemiş.

Adam yine artırmasını isteyince Allah'ın Elçisi: Üç parmağıyla işaret edip üç kez: "- Haram aylarından kah oruç tut, kah ye" diyerek, haram aylarından her birinde üçer gün oruç tutmasını öğütlemiştir.

Haram aylarında oruç tutmak mendubdur. Receb de haram ayı olduğu için Recebde de zaman zaman oruç tutmak mendub (güzel)dir.

Üç ayları değerlendirmek için kısaca yapılacaklar;

1- Nefis muhasebesi yapmalı. Kulluğumuzda nasılız? sorusunu kendimize sormalıyız.

2- Günahlarımızdan tevbe etmeliyiz.

3- Hayat kitabımız Kur'ân-ı Kerim okunmalı, anlamaya çalışmalıyız.

4- Namaz muhasebemizi yapıp, kaza ve nafile namazlar kılmalıyız.

5- Mü'minlerle helalleşilmeli; küs ve dargın olanlar barıştırılmalı; gönüller alınmalı; kederli yüzleri güldürmeye çalışmalıyız.

6- Ailemize, kendimize ve diğer mü'min kardeşlerimize hayır dualar etmeliyiz.

7- Ramazan ayında tutacağımız bir aylık oruçtan başka sıhhatli olanlar Recep ve Şaban aylarında da zaman zaman oruç tutmaya özen göstermeli.

8- Bu günlerde, tevbe, dua, niyaz ve istiğfarlarımızla Allah’a yaklaşmaya ve kendimizi affettirmeye çalışmalıyız. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'e salât ü selâmlar getirilmeli; O'nun sünnetine uyup, ümmetinden olma şuurumuzu tazelemeliyiz.

İbadetlerimizi yalnız bu aylara hasretmek de yanlıştır. Üç Aylar, yaşantımızda kalıcı değişiklikler meydana getirmediği sürece tam anlamıyla idrak edilmiş olamaz. İnsanlarımızı ayrımcılığa tabi tutmadan ve yargılamadan anlamaya, kendimiz ve çevremizle barışık olmaya, paylaşmaya, ümitlerini yitiren ve ahlaki değerlerini kaybedenleri kazanmaya çalışmalıyız.

Bunun için de üç aylarda sadece namaz, oruç, Kur’an okuma ve dua etmek değil geniş anlamıyla ibadet sayılan her türlü yararlı işe yönelmemiz gerekir. Kur’an’ın ifadesiyle gerçekte kalıcı olan, işleyeceğimiz yararlı amellerdir.

Öyleyse, bu rahmet günlerini sadece kendimiz için değil yakınlarımız, çevremiz, muhtaç ve garipler, yuva ve yetiştirme yurtlarındaki çocuklar, huzurevlerindeki yaşlılar ve kimsesizler, özürlüler, tutuklu ve hükümlüler, küçük yaştaki çalışan çocuklar, velhasıl toplumun bütün kesim ve grupları için yararlı olacak, onlara bir ışık ve umut götürecek çaba ve katkılarla dolduralım.

Birbirimizi sevdiğimizi ve kardeşliğimizi sadece sözlerimizde bırakmayalım, davranışlarımızla gösterelim. Toplumumuzda boynu bükük, gözü yaşlı, dışlanmış kimse varsa onun derdine çözüm bulalım.

Her ayı Ramazan ve her gün ve geceyi Kadir Gecesi gibi yaşamaya gayret etmek, dargınlık, kırgınlık, kin ve nefretin yerine; sevgiyi, merhameti, dostluk ve kardeşliği hâkim kılmak, yetimlerin, kimsesizlerin, fakir ve muhtaçların yüzünü güldürmek şiarımız olsun.

[1] MENEKŞE ,Ömer,”Maneviyat İklimi: Üç Aylar “s.1-18

Önceki ve Sonraki Yazılar
Zeliha BÜYÜKCENGİZ Arşivi