YA CENNET, YA DA VATAN BİZİM

Şanlı ecdadımız Osmanlı İmparatorluğu’nun Sultanı Yavuz Sultan Selim Han, Mısır seferinde durgun olan yakın dostu Hasan Can’a niye düşünceli olduğunu sorar.

Sırdaşı Hasan Can sultana kısık bir sesle “Aylardır yollardayız. Çok çok yorgun ve moralsiz” deyince Sultan can dostuna şu tarihi cevabı verir.

“Hasan Can sıkıntı ettiğin şeye bak. Biz seferdeyiz. Şehit olursak cennet bizim. Zafer olursa vatan bizim.”

Şehitlerimiz ciğerimizi yakıyor.

Şehitlerimizi cennete gönderirken duygusallığın zirvesini yaşıyoruz.

Kolay değil.

İnanın bu ateş millet olarak hepimizi yakıyor.

Biz Çanakkale de 250 bin şehit verdik.

Allahüekber dağlarında 90 bin şehit verdik.

Kurtuluş Savaşı’nın tüm cephelerinde binlerce şehit verdik.

Hepimizin sülalesinde ya bir şehit vardır, ya da bir gazi.

Vatan söz konusu ise zaten hepimiz hazır askeriz.

Selçuklu devletinden günümüze kadar bu özelliğimizi tüm dünya görmüştür.

Ama unutulmasın ki; hepimizin evinde bir askerlik hatırası vardır.

Öyle güzel askerimiz, öyle güzel komutanlarımız var ki.

Anılarda hep onlar anlatılır.

Sadece bir örnek.

Kıbrıs Barış Harekatı’ndan bir anıyı paylaşayım.

Beşparmak dağlarındayız...

Bir komutanımız var ki, şeker gibi. Tüm asker onu bir baba gibi görüyor. 2.5 saattir harekattayız.  Bir yerde duruyoruz. İçimde de sanki saldırıya uğrayacakmışız gibi bir his var.

Elim, otomatik tüfeğin tetiğinde, sağa sola bakınıyorum. Güvenli yer arıyoruz. Tam yürürken komutanımızın ayağı takıldı. O esnada komutanımız öne doğru eğilince, kurşun başının hizasını yalayıp geçti.

Takdiri ilahi işte. Öne eğilmese kurşun ona isabet edecekti.

Peşinden şiddetli bir çatışma başladı. Bu çatışmada, dört arkadaşımız şehadet şerbetini içti. Komutanımız, şehit olan askerlerin kimliklerini tespit ederken, birinin cebinden çıkan notu okuduktan sonra bize döndü ve Kayserili kim diye sordu.

Kendi aramızda bir birimize öyle hitap ederdik.

Hiç ses çıkmadı. Çünkü Kayserili arkadaşımızda şehit olmuştu. Komutanımız o askerin de cebine baktı ve notu buldu.

Komutanımız ağlıyor. Biz de ağlıyorduk. Sonra sakinleşip dedi ki:

- Şehadet şerbetini içen arkadaşlarınızın sırrını ifşa ediyorum... Yozgatlı arkadaşımız, yazdığı nota: "Komutanım, bir sırrımı size yazıyorum. Eğer şehit olursam, Kayserili arkadaşımdan borç aldığım 20 lirayı ödeyebilirmisiniz. Ahirete borçlu gitmek istemiyorum." diyor. Benim için bundan daha şerefli görev olurmuydu 'Bir şehit askerin borcunu ödeyecektim. Onun için, alacaklının kim olduğunu sordum. Merak ederek O'nun da cebine baktım. Onun notunu da okuyorum: "Komutanım Yozgatlı arkadaşımın borcunu helal ettiğimi, mahçup olur diye söyleyemedim. Eğer şehit olursam, bana olan borcunu ödeyemedim diye üzülmesin, Siz ona, hakkımı helal ettiğimi söyleyiverin."

İşte biz böyle bir milletiz.

Ya cennet bizim. Ya da vatan bizim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet TURAN Arşivi