Yaşlanmayan deniz canlıları kanser ve yaşlanma tedavisinde ilaç ham maddesi olabilir

Yaşlanmayan deniz canlıları kanser ve yaşlanma tedavisinde ilaç ham maddesi olabilir
Yaşlanmayan ve haftalık olarak tüm vücut onarımı yapan ilkel omurgalı ascidians grubu deniz canlıları üzerinde çalışmalar yürüten ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Arzu Karahan, "Yeni tanımladığımız...

Yaşlanmayan ve haftalık olarak tüm vücut onarımı yapan ilkel omurgalı ascidians grubu deniz canlıları üzerinde çalışmalar yürüten ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Arzu Karahan, "Yeni tanımladığımız metabolitleri 2 yıllık bir süreçte duyuracağız ve bir kısmının antibiyotik, antikanser veya yaşlanma karşıtı olarak kullanılabileceğini düşünüyoruz." dedi.

Karahan, yaşlanmayan ve kendi kendini onarabilen ilkel omurgalı deniz canlıları olan ascidians grubu üzerinde 2017'den bu yana ekibiyle birlikte çalışmalar yürütüyor.

Antalya, Mersin ve Hatay'da 8 ayrı istasyonda yaptıkları çalışmaların ardından canlıların kültür ortamında yaşayabilmelerini sağlayan Karahan ve ekibi, bu canlılardan sağlık ve endüstri alanlarında kullanılabilecek ham madde arayışına başladı.

Canlıların kendi kendilerini onarabilme ve yaşlanmama özellikleri üzerine yürütülen projelerde kanserden yaşlanmaya kadar birçok alanda kullanılabilecek ilaç ham maddeleri elde edilmesi hedefleniyor.

AA muhabirine konuşan Karahan, üzerinde çalıştıkları canlının ascidians grubu ilkel omurgalılar olduğunu ve bu türler üzerinde biyoçeşitlilik tespiti, yaşlanma çalışmaları, tüm vücut onarımı çalışmaları ve bu canlılardan tıp ve endüstride kullanılabilecek ilaç ham maddelerinin tanımlanması olmak üzere 4 ayrı çalışma yürüttüklerini bildirdi.

Yurt dışında bu alanda araştırmalar yapılsa da Türkiye'de hiçbir araştırma olmadığını görünce kıyılarda tür tespiti çalışmasına başladıklarını anlatan Karahan, "Türkiye'de çok farklı türler olduğunu gördük. Bu türlerin üzerinde çeşitli popülasyon genomiğini ve türlerin yapısal ve işlevsel yönlerini incelemeye başladık. Sistem biraz altyapı ve canlıyı yaşatmak için çaba gerektiriyordu. Şu anda yaşatmayı da başardık. Ardından da tüm vücut onarımı çalışmaları başladı." diye konuştu.

- "Biyoçeşitliliğin yüzde 50 ila 80'i denizlerde bulunuyor"

Tür üzerinde, dünyada belirli ve az sayıda enstitünün çalıştığına, Türkiye'de ise sadece kendilerinin ilk kez bu alanda çalışma yürüttüğüne dikkati çeken Karahan, şöyle devam etti:

"Dünyada artan antibiyotik direnci ve kanser vakalarından dolayı yeni ilaç ham maddesi dediğimiz metabolit arayışına girildi, bunların başında denizel canlılar var. Dünyanın yüzde 71'ini denizler kaplıyor ve toplam biyoçeşitliliğin yüzde 50 ila 80'i denizlerde bulunuyor. Bu kadar muazzam çeşitlilik içerisinde muazzam kimyasallar var. Dünyada birçok sektör ve üniversite bunların keşfi için denizlere yönelmiş durumda. Bu canlılarda (ascidians grubu) tüm vücut onarımının farklı aşamalarını dünyadaki diğer enstitülerle birlikte çalışıyoruz. Yaşlanma çalışmaları da aynı şekilde sürüyor. Şu ana kadar yapılan çalışmaların sonuçları, bu canlıların yaşlanma belirtileri göstermediği şeklinde olunca biz de bunun üzerine çalışmaya başladık."

- "Her hafta vücudunun tamamı yenileniyor"

Söz konusu canlıların ürettikleri maddelerin, vücutlarının içinde bulunduğunu ve yaşam döngülerinin çok ilginç olduğunu ifade eden Karahan, şunları söyledi:

"Her hafta vücutlarının tamamı yenileniyor, bu yüzden yaşlanma yok ve kan hücrelerinden tüm vücut onarımı yapıyorlar. Düşünün, insanın kan hücrelerini izole ediyorsunuz, oradan tüm bir insan çıkıyor gibi. Bu canlılar hem eşeyli hem de eşeysiz bir şekilde ürüyor. Bizim bildiğimiz anlamda bir yaşlanmaları yok. 'Kök hücre yaşlanması' dediğimiz bir yaşlanmadan dolayı ölüyorlar. 3 yıllık ömürlerinin son 3 haftasında yaşlanma belirtileri gösteriyor ve ölüyorlar. Bunu 80 yaşında bir insan olarak düşünürsek 75 yaşına kadar hiçbir yaşlanma belirtisi göstermeden yaşıyor, son 4-5 yıllık bir süreçte yaşlanıyor ve ölüyor."

Çalışmalarda geldikleri son durum hakkında bilgi veren Karahan, biyoçeşitlilik anlamında Akdeniz kıyılarında ascidians grubundan DNA barkotlama yöntemiyle 8 tür tanımladıklarını, bunlardan birinin yeni tür olduğunu, birinin ise yeni tür olma potansiyeli bulunduğunu aktardı.

Yaşlanma konusunda çalışmalarının başlangıç aşamasında olduğunu, tüm vücut onarımı çalışmalarında ise güzel sonuçlar bulduklarını vurgulayan Karahan, "Şu ana kadar yaptığımız çalışmalarımızla daha önce dünyada hiç tanımlanmamış olan yeni metabolitlerimiz var, bunların hangi amaçla kullanılabileceğini araştırıyoruz. Ayrıca daha önce tanımlanmış ve antibiyotik olarak kullanılan, kolesterol üzerine dolaylı ya da direkt olarak etki ederek damar sertliği tedavisinde kullanılan metabolitler tanımladık." diye konuştu.

Türkiye kıyılarında üzerinde çalıştıkları ascidians grubunun oldukça farklı türlerinin olabileceğini belirten Karahan, kendilerinin sadece Akdeniz kıyılarına bakabildiklerini, diğer kıyılara da açılmayı planladıklarını kaydetti.

- "Yeni tanımladığımız metabolitleri 2 yıllık bir süreçte duyuracağız"

Söz konusu canlıların kansere çare olacağını söylemenin çok iddialı olacağı yorumunu yapan Karahan, "Ama belli tipler için kullanılacak birtakım metabolitlerin ya da kişinin konforlu yaşamasını sağlayacak olanların keşfi, önemli bir aşama olacaktır. Günümüzde yaşlanma geciktirilmiş durumda ama konforlu yaşlanma dediğimiz olay için bunlar oldukça faydalı olacaktır. Gen yolaklarının tam olarak tanımlanması daha uzun soluklu bir çalışma. Bulunan bir gen yolağının birtakım manipülasyonlarla kapatılması söz konusu olabiliyor, bu şekilde yaşlanmadan sorumlu olan genin kapatılması ve kişinin daha konforlu yaşlanması söz konusu olabilir." değerlendirmesinde bulundu.

Doç. Dr. Karahan sözlerini şöyle tamamladı:

"Biz olaya bütünleşik bakıyoruz. Hızlı bir şekilde ilaç sektöründe kullanılabilecek metabolitlere de bakıyoruz, aynı zamanda uzun soluklu olarak canlıların neden yaşlanmadığını, nasıl tüm vücut onarımı yaptığını genetik olarak anlamaya çalışıyoruz. Yeni tanımladığımız metabolitleri 2 yıllık bir süreçte duyuracağız ve bir kısmının antibiyotik, antikanser veya yaşlanma karşıtı olarak kullanılabileceğini düşünüyoruz. Bu canlıyı üretmek gerekiyor, biz kültür ortamında bunu yaşatabiliyoruz. Büyük tesislerde bu canlının yetiştirilmesi söz konusu. Öte yandan kıyılarımız çok zengin, canlıları yetiştirmesek bile kıyısal alandan oldukça fazla miktarda toplamamız mümkün." (AA)