YIKILAN EV

Bir adam yıkılan evinin karşısına geçmiş, bir yandan ağlıyor, bir yandan da "Ah evim! Çökmeden önce bari bir haber verseydin de ona göre tedbir alsaydım." diye sızlanıp dururken.

Birden harabeden bir ses yükselmiş. "Be adam!... Ben sana çatlayan duvarlarım, dökülen sıvalarımla çöküyorum diye kaç senedir haber yolluyordum. Fakat sen her defasında bir avuç toprakla çıkıp geliyor, verdiğim haberi ağzıma tıkıyordun. Sen ikazlarımı duymak istemedikten sonra ben ne yapayım. "(Cengiz ERŞAHİN)...

Hatalarımız ve istenmeyen sonuçlar için mazeretler bulmak, başarısızlığın en büyük nedenlerindendir. Birçok kişi, mazereti seçtikten sonra, onunla yapışık bir ikiz gibi dolaşmaya ve hayatını yaşamaya başlar.

Arzuladığımız yaşama doğru hareket ederken mazeret yükünden kurtulmamız lâzım. Sağlıklı, gücü kuvveti yerinde bir insan hayatının sorumluluğunu eline almalı. Hayatta birçok talihsizlik yaşarken, üstesinden gelmek için çaba göstermeli.

İşler yolunda gitmeyince düşünerek hatalarını kabullenmeli, suçlayacak birilerini aramamalıyız. En büyük yalanlar, kendimize söylediğimiz yalanlardır. Mazeretlerimiz sorumluluğu üzerimizden atmak için uydurulan kılıflardır. Herkes keyfi yerindeyken çalışabilir.

Önemli olan tünelin sonunda ışığı göremediğimizde disiplini koruyabilmektir. İşler ters giderken hedeflere odaklanmak önemli. Yıkıldığımızda tekrar ayağa kalkabilmeliyiz. "İşin ayıbı da bizdedir, kusuru da." (Mevlâna)...

"Çözümün bir parçası olmayan, sorunun bir parçası olur." (Goethe)...

Herkes tarafından sevilen bir adam varmış. Ama, kader ve dua anlayışı farklıymış. Bir gün yaşadığı yerde sel felâketi olmuş. Herkes, başka yere giderken, adam yerinden kımıldamıyormuş.

Sonunda en yakın komşusu, arabasıyla gelerek, haydi arabaya atla kimse kalmadı. Barajın kapakları patladı büyük bir sel geliyor demiş. Adam, sen git. Allah beni kurtarır demiş. Sular yükselmeye başlamış. Yardıma gelen kayığı ve onun arkasından gelen tekneyi de, Allah beni kurtarır diye göndermiş.

Sular o kadar yükselmiş ki, adam sonunda evin bacasına çıkmış. Kendisini kurtarmaya gelen helikopteri de uzaklaştırdıktan sonra boğularak ölmüş... Allah katına yükselince, Allah'ım sana güvenmiştim. Niçin, benim dualarımı kabul edip, beni kurtarmadın?...

Denedim hem de çok denedim. Önce sana arabasıyla komşunu gönderdim. Sonra bir kayık, ardından tekne ve son olarak helikopter gönderdim. Ama sen hiçbirini kabul etmedin... Herşeyin bir nedeni vardır.

Günlük olarak yaşadığımız zorluklar ve sıkıntılar kendiliğinden oluşmaz. Çok kişi yaşananları şansa bağlar. Bazı kanunlar vardır. Yerçekimi kanunu gibi. Elmayı elimizden bırakınca yere düşer.

Şans eseri havada asılı kalmaz. Suyu 100 derece de kaynattığımızda hemen donmaz. Hayatta tesadüf yoktur. Başarılı insanların ortak özelliği, sorumluluklarını üstlenmeleridir. Başarılı olmayanlar, hayal kırıklığı yaşadığında kusuru başkalarında ararlar.

Masum şikayetler hep vardır. Çok ağrısı olan sanki yarışmayı kazanacakmış gibi, sağlık sorunlarını anlatıp hep empati bekler. Şikayet etmek yerine enerjimizi, problemlerin çözümüne ayırmalıyız.

Hepimiz hata yaparız. Hatamızı kabul etmemekle, mutlu ve başarılı bir hayata aday değiliz demektir. İçtenlikle affedebilmek sağlıklı kişiliğin göstergesidir.

Sağlıksız kişiler, uzun süre kırgınlık ve öfke taşırlar. Bağışlamayarak kendimizi koruduğumuzu düşünürüz ama koruyamayız. Sürekli kızgınlık içinde olmak, hayatı zehirlemektir.

Duygularımızı, bize ait sorumluluklarımızı kabullenip bağışlarsak, negatif çöplüğün zihnimizde birikmesine izin vermeyiz. Kızgınlık ve kini uzaklaştırarak rahatlarız...

SAYGILARIMLA...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mebruke BİCAN Arşivi

SEVGİ

28 Şubat 2024 Çarşamba 22:17