ZAMAN VE DEĞİŞİM

Her gün farklı yönlerine farklı hikâyelerine şahit olduğumuz bir felaketi yaşıyoruz ve öyle görünüyor ki birkaç yüzyılda bir olacak deprem fırtınalarına yakalandık. Bizim de şansımız kaderimiz bu oldu sanırım…  

 Birkaç yüzyılda bir dünyada bir parça yerinden oynuyor.  

 Birçok insan kadar takip ediyoruz haberleri yorumları. Bunların içinde aslında tüm insanlığı ilgilendirse de tarım açısından bizi ilgilendiren bir konu var.  

 Çoğunun isminin önünde profesör unvanı olan ter bilimcilerin hepsinin söylediği ortak bir konu var. Yer değiştirme. Tektonik plakaların birbirini iterek ötelemesi…  

 Kimisi 6 metre, kimisi 12 metre derken Profesör Ahmed Ercan bu yer değiştirmenin 19 metre olduğunu iddia etti. Ama söylediği şuydu. Her şey birden bire 19 metre kaymadı. Yeryüzü bu kaymayı yuttu. Bilimde kendi bünyesi içerisinde yumuşatarak yok etmek, içinde eritmek anlamındaki haliyle absorbe etti. 12 metreye yakın bir net kayma ve absorbe edilmiş toplam 19 metre. Yani kıvrılmalar katlanmalar ve iç içe geçmelerle bir tektonik değişim.  

 Tarımla ilgisine gelirsek. Birbirini absorbe ederek ya da kıvrımlara, kırıklara dönüşerek oluşan bir yer değiştirme. Ama toprağın derinliklerinde oluşan bir değişim.  

 Size buralara gelmeden derdimi anlatabilmek için bir ipucu konusu anlatayım. Konya için en yakınlarda bir Ilgın fayından bahsedilir. Bize en yakın olduğu için söylüyorum. Gözleyin, sorun araştırın. Fayların olduğu yerlerde eski de olsa volkanik dağlar, kaplıcalar, ılıcalar ve gazlı maden suları bulmak doğal sonuçlardır.  

Maden sularıyla, kaplıcalarla tanınmış yerler aslında fay hatları olan depreme yatkın olan bölgelerdir. Bunun nedenini sona bırakıp deprem ve tarıma dönelim.  

 Yer küredeki bu kayma ister istemez “toprak genetiği” olarak kitaplarda geçen toprağın ana yapısını da muhtemeldir ki etkiledi. Toprağın derinliklerinde ne varsa, şartlara göre azala çoğala üst katmanlarda bizim gördüğümüz yüzey toprağını oluşturur. Ve son yaşadığımız kaymalar olası ve ciddi bir ihtimalle toprak genetiğini de etkileyecek. Ama bu hemen olmayacak. Zaman içerisinde şaşırmamaya hazır olalım düşüncesindeyim sadece.  

 Bu ötelenmeler, katlanmalar, başka bir yapıyı kendi içinde absorbe etmeler ister istemez fiziksel kimyasal ve sonuçta da biyolojik yapıyı etkilemesi ciddi bir ihtimal. Ama bunu yıllar içinde göreceğiz. Belki bu günleri unuttuğumuz için anlamlandıramayacağız ama şaşırmayın bence.  

 Sona bıraktığımız konuya gelince. Kaplıcalar, ılıcalar, volkanlar hatta termal enerjiye çevrilen yer altı sıcak suları aslında yeryüzü için birer rahatlama noktası. Belki de tampon etkisi.  

 Çok acımasız olduğunun farkındayım ama eğer depremler, volkan patlamaları ya da bu tür şeyler yaşamazsak dünyanın yaşanmaz bir yer olduğunu söylüyor bilim adamları. Çünkü binlerce derece sıcaklıkta olduğu tahmin edilen çekirdek deki mağma bu yolla aslında enerjisini boşaltmak kadar ısısını da dengede tutuyor ve deprem gibi kötü şeyler de olsa, gerçekleşmediğinde dünya yaşamın olamayacağı sıcaklıklara erişecek.  

 Aslında bizim kötü şansımız ileri ki nesillerin bir anlamda şansı oluyor çok acımasız da olsa. Bir kaç yüzyıl dünya bu büyüklükte şeyler yaşamayan rahat bir yer olacak belki de.  

 Kısa vadede değil ama zamanla yavaş yavaş hissedeceğiz bunun hayata ve yeryüzüne olan etkilerini. Sadece bir gün anlamlandıramadığımız tarımsal sonuçlar alırsak şaşırmayalım…  

 Umutla ve bereketle selamlar…  

Önceki ve Sonraki Yazılar
Saim AÇIL Arşivi