DOĞU TÜRKİSTAN

Kurbanların  gizli gizli kesildiği , Ramazan bayramlarının kuytu yüreklerde yaşandığı,  Doğu Perinçek’in idolü olan  Komünist Mao Zedong’un “Kırmızı Kitap” denilen komünizmin kutsal (!) kitabının yediden yetmişe bütün Uygur Türküne ezberletildiği,  altın madeninin üzerinde oturan,  lakin  dünya tarihinin en acı baskı ve asimilasyonuna uğrayan, kalbimin yarası Gök bayrağı bile yasaklanmış olan  garip, kimsesiz ve  kimseden beklentisi dahi kalmamış  İslam topluluğudur.

Çinlilerin defalarca nükleer silah denediği, resmi görevlilerin tamamının Çinli olduğu, akla hayale gelmemiş işkencelere maruz bırakıldığı, hiçbir Çin şehrine gitmelerine müsaade edilmeyen, kadınları kısırlaştırılan, gelen bütün mektup ve telefonları dinlenen, Çin’de uyuşturucu tüccarları idam edilmesine rağmen, Doğu Türkistan’da hepsi uyuşturucu müptelası olsun diye ceza dahi verilmeyen, gözlerinin karşısında karısına tecavüz edilip çocuklarının öldürülmesine rağmen dünyanın sesinin çıkmaması nasıl ikiyüzlülüktür bilemiyorum.

Gerçek olanı, sadece gerçek olanı, gözümüzü kapatıp şahit olalım. Buyurunuz.Uygurlu on yaşında bir çocuğun, lütfen dikkat - on yaşında diyorum - etrafı çember altına alınmış ve sırasıyla Çinliler tarafından tekmeleniyor, parmakları ve kaburgaları tek tek kırılmaya çalışılıyor. Üzerinde tepiniliyor, gülünüyor. Bu esnada ise Uygurlu çocuk, herhalde karşısındaki “hayvanları”  insan zannetmiş olacak ki merhamet dilenerek bakıyor, ağlıyor, çığlıklar atıyor...” Ölüyor… Evet ölüyor…

………………

Ne zaman “Doğu Türkistan” ve ya “Uygur Türkleri” demiş isek, mutlaka birileri de çıkmış “Kuzey Kürdistan” vesaire saçmalamıştır. Kimse, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’nin, onlarca güçlü devletin “Kapsama alanı içerisinde” bulunmasına rağmen, garip insanlar ülkesi Doğu Türkistan maalesef, ne garip ki Türkiye dahil, hiçbir devletin  “kapsama alanında” değildir. Ülkemizde bazı karaktersizlerin, Kürt kardeşlerimizin “kelebekler” kadar özgür olduklarını bilmelerine rağmen, insanların gözünün içine bakarak “bizde Pkk ne ise Çin içinde Uygur Türkleri odur” deme cesaretini bulabilmiştir.

Dostlarım;

Hani bir zamanlar “fikir ve aksiyon siyaseti” yapanlar şimdi nasıl bir duygusuzluk ve akıl almaz bir izansızlık ile hareket etmekteler,  bilemedim. Siyah ile beyaz, yalan ve gerçek, acı ve tatlı ne kadar zıt ve karşıt ise, bu kadar zıt ve karşıt iki “fikir siyaseti” yapan parti, nasıl ve neyin adına ve hangi tesadüf (!) ile bir araya gelebilmiştir? Binde iki oya sahip olan bile; sahip olduğu oyun yüz bin katınca üst telden kocaman kocaman konuşabiliyorsa; önce gemide yanına alıp, konuşmasına müsaade edenleri, sonra her yıl Kızılcahamam daki “Ülkücüler Şehidi” anıtını ziyaret etmekten geri kalmayıp bu ziyareti ile kalbimizin daima bir yanını ısıtan hareketine rağmen, yıllar önce de “doğu Türkistan yanıp tutuşuyor. “ sözünü kullanan, lakin son günlerde değiştiğini ve “Doğu Türkistan“ ı terörist ilan edenlerle aynı kulvarda koşmaya itiraz etmediğini çok belli eden  Genel Başkanı; en son ise  bu ülke de hangi amaca  hizmet ettiği dahi çözülmemiş olan binde ikilik Genel Başkanı  eleştirirdim.

Ey milletim !

Allah rızası için haykırıyorum ki “Doğu Türkistan” hayali bir ülke değildir. Yemen, Arakan, Filistin ne kadar gerçek ise, zulmün bin katından fazlasının yaşatıldığı, “Urumçi” yi kendine her ülke gibi özlem ile Başkent edinmiş, kadim “Türk yurdu” dur.

Kurtuluş savaşımızda, ordumuza cephane ve para desteğinde bulunan başlıca, zamanın devletlerinden olan “Doğu Türkistan” a, günümüzde maalesef maddi, ilaç ve malzeme desteğinde bulunmadığımız gibi, kuru bir “ yanındayız kardeşim” bile diyemiyoruz.  Bizlere , “Ey milletim, bu Çin denilen kan emici devlet, covid aşısına karşı ülkemizde bulunan Uygur Türklerinin iadesini istemektedir. Bu yüzden Çin aşısını almayacağız ve Uygur Türkü kardeşlerimizi de iade etmeyeceğiz.” demiş olmasını “insanlık adına“  isterdim. On beş aydır bekliyor isek, kendi aşımız için üç ay daha beklerdik. Hükümet   “Temmuz ve ya ağustos ayında kendi aşımız üretilmeye başlanacak“ dememiş miydi?

Dostlar ;

Çin'de Ulusal Halk Kongresi Daimi Komitesi, Çin ile Türkiye arasında 2017'de imzalanan fakat TBMM'nin henüz onaylamadığı "Suçluların İadesi Anlaşması" nı oylayarak kabul ettiğini duyurdu. Çin devletinin dört yıldır bu günleri sabırla beklediği bu büyük fırsatı kullanmaz demek en basit ifade ile “ saflık ” olacaktır.

İnşallah, Doğu Perinçek isimli siyasi dehanın (!), Çin’e gönderilip, Çok sevdiği ve derin ilişkileri bulunan Mao’cu Çin Devleti ile pazarlıklar yapması, en azından “ Uygur Türkleri” nin iadesi konusunun rafa kaldırılmasını sağlaması, istediğimiz miktarda Covid aşısı temin etmesi için tahammül edilmiş  olsun.

İnşallah böyledir… İnşallah…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi