Hacer DAĞBAKAN
KORKULAR
Yorgunluk, yılgınlık, bıkkınlık, tükenmişlik insanlığın üzerinde ki karabulut. Haklı yaşam mücadelesinde haksızlıkta boğulmak.
Korkmasaydı insanoğlu, haksızlık karşısında susmasaydı.
Bana dokunmayan yılanın zararı yok demeseydi, daha yaşanır olurdu hayat.
Nehirlerin tersine akışına benzeyen iyilikten, kötülüğe hızlı akış.
Şapkadan tavşan çıkartan hokkabaz misali, insanların içinden çıkardığı ilkel benlik.
Korkuyor insan, elinde var olanı kaybetmekten, rahatının bozulmasından, keyfinin kaçmasından.
Başkasının kaybı umurunda olmuyor.
Kaybedenin kaybından yeni kazanç kapıları aralanıyorsa birde; kaybedenin, ne olduğu, kim olduğu önemi yitirip gidiyor.
İlkel benliğe dönüş vahşileştirmekte saldırganlaştırmakta insanoğlunu. Korktukça, haklı olanın yanında değil, güçlü olanın yanında saf tutmakta.
Doğru, yanlışların yalanların karanlığında boğulmakta.
Aç kalma korkusu bütün korkuların önüne geçiyor, kiminin karnı aç, kiminin ruhu. Ruhları açların doyumsuzluğu besliyor ilkel benliği.
Cahiliye devrinden kalan miras, elleri dilleri ile yarattıkları korku putlarından korkar olmuş. Korkmayanı taşlar olmuş insanoğlu.
Yorgun, yılgın, bitkin!
İnsan soyunun değil insanlığın tükenmişliği bu .
Korkudan, korkacak kadar cesur olabilmeli insanoğlu!
Korku sessizce yerleşmiş, ruhun en derinliklerine, kuşun kanat sesinden, akarsuyun şırıltılından, şarkı söyleyen kadın sesinden, şeytan icadı müzik aletinden, ağıtın türkü olup yankılanmasından henüz yazılmamış şiirin son dizesinden korkar olmuş insanoğlu.
Yıllarca beynine ruhuna nakış nakış, ilmek ilmek işlenmiş. Siyah renkle nakşedilmiş ey yüce korku!
Nakışlar, yeniden rengarenk işlemeli “nakkaşı kendinin olduğu.”
Cesur nakkaşların devri başlasın! Karabulutlar yeniden maviye boyansın...
********
Omuzlarına yüklenmiş dünya,
Sen durursan dünya durur.
Bu ne gafil uykudur,
Niye uyanmıyorsun hala.
Benim sayemde evine ekmek götürüyorsun diyene,
Alın terimi ekmeğime katık ediyor,
Bir gün tok, üç gün aç yatıyorum diyemiyorsun hala.
Sen ağa, ben ağa, davarları kim sağa? diyene,
Ben olmasam davarların bokunda boğulursun diyemiyorsun hala.
Emeğini çiğnetme değer bilmezlere,
Emekçiler olmasa,
Ağalar kostak kostak yürüyemez, bu neden anlamıyorsun hala.
İşçiyim işçi
Yağlı tulum içinde babam,
Yürüyüşünden beli işçi.
Başı dik gururlu,
Getirdiği ekmek emek kokuyor.
Domates biber ekili bahçe,
Yağlı tulumları yıkıyor.
Anam, emektar kadın,
Pişirdiği aş bereketli.
Kaç kuşaktır işçiyiz bilmem atalarımızdan bize kalan miras,
Elemeğine göz nuru katarak alın terini yemek.
İşçiyim ben işçi diye haykırma zamanı şimdi.
Emeğim sermayem,
Emeğinden gayrısına boyun eğmeyene,
Selam olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.