Hacer DAĞBAKAN

Hacer DAĞBAKAN

Karanfilli huzur

Bedeni gibi ruhu da hastalanır insanın. Mevsimsel hava şartlarından dolayı grip nasıl kaçınılmazsa, ruhun üşütmesi de normal bu keşmekeşlikte.

Öyle kolay kolay doktora gidebilecek bir yapımda yok ki hani, zencefil, tarçın, karanfil nenemden kalan ilaçlar “şimdilerde kış çayı adı altında paketlendiğine bakmayın” çok eskidir tanışıklığımız.

Sobanın üstünde emaye çaydanlığın içinde, tıkır tıkır kaynar, en pahalı doğa dostu, oda parfümlerden, daha dost canlısı koku yayardı.

Nohut oda, bakla sofa.

Ayağını uzattığında, kardeşinin “ne dürtüyorsun ?” bakışları ciğerine işlerdi, “bir kafa sallardı dışarıda hesabını sorarım dercesine” nohut büyüklüğündeki odayı karanfil huzuru sarardı.

Huzur gizli özne. Ruhumuz da yerli yerinde, üşütmemişiz henüz.

Nenem bilge kadın, hem ebe, hem doktor, “her hastalığa çare vardır, ölümden gayrı.”

Ölümsüzlüğü bulmuştu zannımca!

Yaşamın emanetçisiyiz .

Vakti gelince gitmeyi bilmek lazım, sana ayrılan zamanı güzelliklerle doldurursan ölmek güzeldir derdi.

“Hiç ölmeyelim dedim bir gün”

Olur mu evlat? Olgunlaşan meyve kopar dalından. Vakti geçerse, çürür düşer. Çürümeden, düşmeden gitmeli!

Ölümden korkma, çok yorulmuşsun da, dinlenmek için uykuya daldığını düşün.

Benim, uzun uzun dinlenme zamanım geldi, buralarda eş dost, pek tanıdık da kalmadı, uyku saatim geçmeden uyumalıyım dedi ve uyudu.

Uykuda huzur.

Ruhumda kıpırtılar, grip olmadan önce ki boğaz ağrısı gibi.

Ruhum sıkışıyor, cenderede.

Öyle yorgunum, ruhumda üşütme belirtileri!

Nenem bilge kadın, yetişiyor uyku diyarından. “Kaç kere tembih edeceğim kalk bir işin ucundan tut, çalışan insandan şeytan ırak olur demedim mi?”

Ah! Nenem devir senin bildiğin gibi değil. Çalışıyoruz memleketi terk edip geldiğimizden beri. Ayaklarımızı uzattığımızda birbirine değmeyen evimiz, hatta herkesin kendi odası var.

Aynı sofrada yemek yiyecek vaktimiz yok.

Evin içinde yabancı herkes birbirine.

Dışarısı insan seli, akıp yatağını bulamıyor hiç biri!

Nefes alamıyorum, karanlık gökyüzü. Bulutlar yok olmuş.

Kocaman hastaneler yapmışlar herkes övünüyor.

Hastaneler; hasta olacaksınız diye bağırıyor! Duyan olmuyor.

Hastalıklarda değişmiş, antidepresanlara hapis edilmiş yaşam!

Yoruldum nene, yanına gelmek istiyorum. Toprak koksun üstüm başım.

“Acele etme

yoğrul maya tutsun ömrün,

bulansın ve arısın usun,

hayrat olsun gönlün,

gelen geçen yanında ferahlık bulsun”

Öyle çabuk terk etmek yok dünyayı yaşamak boynun borcu. Emanete sahip çıkma sırası sende.

“Bir bardak papatya çayı iyi gelir” diye fısıldadı.

Karanfil kokusu sardı odayı

Ruhumda karanfili huzur…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hacer DAĞBAKAN Arşivi