ÇİFTÇİLER GÜNÜ

‘14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü’ydü.

Çiftçilerimiz gününde mi, değil mi bilemem. Ama Dünya Çiftçiler Günü Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu'nun (IFAP) kuruluş tarihi olan 14 Mayıs 1984 yılından beri her yıl kutlanıyor.

Batının kültürümüzü zedelemek için desteklediği özel günler kadar olmasa da yine de küçük bir iki program olarak gündeme geldi.

Tarladan Sofraya uzanan zahmetli zincirin emek zengini olan çiftçilerimizin gününü yürekten kutluyoruz.

Ülkelerin geleceği ancak milletlerin sağlıklı beslenmesiyle mümkündür şeklinde yapılan açıklamaların temel dayanağı da ‘güvenli gıda’ ve ‘güvenilir gıda’ ile mümkündür.

Çiftçiler günü ile ilgili başta Tarım Bakanlığı ve bağlı kurum ve kuruluşlar olmak üzere Üniversitelerin Ziraat Fakülteleri, Belediyeler, Ticaret Borsaları, Ziraat Mühendisleri ve Ziraat Odaları dahil okullarda çok güçlü duyurular ve programlar yapılması günün önemini bizlere daha iyi hatırlatacaktır.

Çiftçiler günü haklı olarak bir gün değil, ayda en az bir kez kamuoyuna önemli mesajlar da veren programlarla kutlanmalı ve hafızalarımızda canlı tutulmalıdır.

Hatta, her yıl Ocak ayında illerde Valiler başkanlığında oluşturulacak toplantılarla o yıl yapılacak etkinliklerin planlanması tarımda verimliliğin artışının yanında çiftçilerin heyecanını, toprak işlemedeki azim ve kararlığını da artıracaktır.

Bu programların uygulanması planlı üretimi hayata geçirirken, üretim artışı ve ihracatı da beraberinde getirecektir.

Böylelikle tarımsal ürünlerde aracılar ve spekülatörler piyasayı olumsuz yönde etkileyemeyecek, üretici de tüketici de piyasadan memnun kalacaktır.

Bunlar bizim görüşlerimiz.

Ama tarımın içinde olan Pankobirlik Genel Başkanı ve Konya Şeker Yönetim Kurulu Başkanı Recep Konuk’un açıklaması bu yöndeki düşünce alanımızı daha da derinleştirdi.

Konuk, “ Bugün sadece hatırlama günü değil. Daha çok üretebilmesi için çiftçiyi yüreklendirme günüdür” sözleriyle hepimize bir görev yüklemiştir.

Çiftçiden ve tarımsal üretimden müjdeli haberler beklediğimiz bu günlerde Başkan Konuk’un

“Çözümün ilk şartı, gıda güvenliğinin tıpkı askeri güvenlik gibi milli güvenlik meselesi olduğunun kabulüdür. Şükür ki, bugün o irade mevcuttur ve yine şükür ki tarımsal üretimimizi arttırma, verimliliği yükseltme konusunda siyasetten, akademik dünyaya, ekonominin aktör ve kurumlarından medyamıza, sanayiciden, tüccardan mutfakta tencereyi kaynatanlara kadar herkes tam mutabakat halindedir. Bu mutabakatın sonuç vermesini ise en çok destekleyen, sonuca ulaşılmasını en çok isteyen şüphesiz bu özel günün asıl aktörleri, çitçilerdir. Maalesef çiftçilerin beklemekten, temenni etmekten, meselelere çare üretilmesini istemekten başka yapabileceği çok şey yok. Çünkü çiftçi tek başına ne yapısal problemleri çözebilir ne girdi maliyetlerine kooperatif çatısı altında buluşup toplu alımla köpüğü sıyırmak hariç müdahil olabilir, ne tarladan pazara ulaşan zinciri tek başına kırabilir, ne de tarımsal AR-GE için bütçe ayırabilir. O bildiği en iyi işi yine en iyi şekilde yapar, bir tohumla alınabilecek en çok mahsulü alır, almaya devam eder. Ancak günümüz tarımsal üretiminde artık bu yetmiyor. Tarladaki o faaliyetin tarımsal finansman, üretim planlaması, tarımsal AR-GE, verimliliği arttıracak güçlü bir pazar organizasyonu ile de desteklenmesi gerekiyor. Bunun için herkese, sektörle ilgili veya ilintili herkese görev düşüyor. Bu görevler içinde öncelikli görev ise herhangi bir ürünün fiyatı oynadığında sanık koltuğuna çiftçinin oturtulmamasıdır. Çiftçiye parmak sallayıp, ithal ikamesi ile terbiye etmeye kalkmamaktır. El birliği ile daha ucuz üretmenin yolunu aramaktır. Verimliliği arttıracak çarelere odaklanmaktır. Üretimi arttıracak çareleri bulmaktır. Meseleleri çözmek için adım atmaktır. Türk çiftçisinin kabiliyet ve başarısının beylik laflardan ibaret olmadığının, verilecek küçücük destekle büyük başarıların elde edilebileceğinin ispatı ise Pancar Kooperatiflerinin son dönemde tarım ve tarımsal sanayide gerçekleştirdikleridir. Özelde pancar, genelde Türk çiftçisi omzundaki yük hafifletildiğinde, toprakla ve pazarlarla arasına örülen duvarlar kalktığında neleri başarabileceğini kendi inşa ettiği sanayi tesisleriyle ispatladı” şeklindeki tespitleri, her çiftçinin yanında ilgili kurum ve kuruluşa da bir yol açmaktadır.

Bugün çiftçinin en büyük sorunu girdi maliyetinin yüksekliğidir. Girdi maliyetleri çiftçinin üretme iştahını kaçırırken, o fiyatlardan üretici tüketiciden daha çok rahatsızdır. Çünkü müsebbibi olmadığı bir sonucun zanlısı muamelesi görmektedir.

Çiftçiler günü hepimize hayırlı olsun inşallah.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet TURAN Arşivi