Hayırlı İşler…

Huzurlu, bereketli ve emeğinin karşılığını aldığız ya da alacağınız günler umudu ile  selamlar.

Hayırlı işler. Bazen uygunsuz bazen ilginç bazen de tuhaf gelmiştir söylendiği yerine göre. Örneğin bir eczacıya hayırlı işler dilerseniz sanki millet hasta olup ocağına düşsün demek gibi gelir.

En kötüsü de belki mahalle esnaflarına olandır. Hayırlı işler der geçeriz ama bir şey almayız. En hayırlı işler dileği, gidip işine hayır eklemek yani basit ucuz da olsa gücümüzce bir ihtiyacımızı karşılamak belki de en güzel hayırlı işler dileğidir.

Onlar hayat anlamında toplumun kader arkadaşıdır çünkü süper hiper uçan kaçan marketler ya canın sağolsun demez. Akşam geçerken unutma demez. Hayatı aynı yerden paylaşırlar.

Şimdi bunlarla tarım ne alaka derseniz. Attık tuttuk. Bitki, toprak, ekonomi. Güzel de bunları nasıl yapacağız.

Bu anlamda gerçekten kafa karıştıracak çok ayrıntı var. Kendimce asıl işi üretim ve üretici olarak gördüğüm için yan sanayi sektörler her zaman kendi cephesinden bakacaktır.

Tohumcu bir firma reklam gücüyle asıl önemli olanın tohum olduğuna dair bir tarım felsefesi sunacaktır. Hangi kurum, hangi firma ya da özel kişi ne üzerine çalışıyorsa onun üzerinden bir tarım  felsefesi geliştirip onu sunacaktır bize. Aslında yalanda değildir hiç biri.

Araştırma, gözlem, bilimsel tez, bilimsel makale, kitap derken belki binlerce çalışma var. Tarla denemeleri ya da gözlemler yoluyla kendini doğrulamış çalışmalar, yazılar. Yani tam da burada arkadaşlar durum çok karışık hadi herkes kendi evine, başınızın çaresine bakın demekte değil işin cevabı.

Tüm bu söylenenleri nasıl “hayırlı bir işe” çevireceğiz. Aslında cevaplar kendimizde. Neye inandığımız neyi doğru kabul etmenin işimize geldiği değil neyin doğru olduğudur aslolan.

Birçok farklı deneme, gözlem ve çalışmanın bir şeyi ispatladığı kesine yakın doğruluktadır. Su, gübre, hormon ya da her türlü destek, besin, ilaç kısaca takviye belli bir noktadan sonra artık monotonlaşıyor tarımda. Mesela genel anlamında tüm bitkiler çiçeklenmeye kadar alıyor çoğu dış etkiyi. Sonrası tekdüze. Ama biz devam ederiz gübreye, suya.

Hep toprak analizi desem de benden kaynaklı bir eksiklik olarak düzelteyim. Su analizlerini de ciddiye alın. Örneğin sulama suyunuzda herhangi bir element fazladır. Bu tutar sizin toprağa attığınız gübreyi bağlayıcı özellik gösterir ve o gübrenin etkisini azaltır. Bunların başında da Bor gelir mesela.

Toprak ve su analizleriniz yorumlaması doğru yapıldığında bas bas bağırır bu toprağa, bu iklimde, bu coğrafya da şunu ekersen doğrudur diye. Ama biz ezberlemişizdir buraya başka bir şey ekip dikmeye.

Mesela toprağınız killidir. Su tutma kapasitesi sorunludur ama biz gider çok su isteyen bitki ekeriz. Sonra sula dur.

Üretici zaman içinde bir ezber oluşturmuştur mesela. Bur da şu gübre atılır. Ama toprak analizinde, su analizinde der ki tamam buraya ne biliyim azot atta o formda değil şu formda at.

Toprak kireçli. Nitrar değil de sülfat formu kullan. Ama ezber ve inanç o kadar güçlüdür ki satıcıda şansını zorlamamak için gübrenin formunu değiştirmez.

Yine aynı konuda gübrelerin toprakta çözünüp işe yaramaya başladığı süreler vardır. Bunu hesaplamakda işe yarar. Size yavaş çözünen gübre lazımdır ama bir tanıdık da işe yaradığını duyduğumuz hızlı çözünen gübreyi atarız. Güzel ama o tanıdığınızın toprağı, ürünü ya da coğrafyası buna uygun ama sizin ki değilse.

Gerçekten bir araya getirilip mantıklı cevapları bulmak için birden fazla ayrıntı var. Ama zor değil. Satranç oynamak gerekmiyor açıkçası. Analizleri yapılmış sulama suyu, toprak sonuçlarını bulunduğunuz coğrafya ve iklimle çakıştırarak en kazançlı, en uygun ürünü bulmak çok da zor değil. Bu hem güç, hem ekonomik hem de sağlıklı bir hayat için bizi daha az yoracaktır.

Zaman içerisinde ve sohbetimiz ilerledikçe insanları atomu parçalayacak derecede teknik ayrıntıya boğmadan, bunların ipuçlarını yavaş yavaş paylaşmak umuduyla güzellikle ve iyilikle kalın…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Saim AÇIL Arşivi