TEKNİK MOLA

Yeni bir hafta ama yeni bir sezon yeni bir kışa merhaba derken tüm üreticilere selamlar…                                       

 Teknik mola terimi aslında bazı spor branşlarında maç esnasında verilen bir mola. Sporcular ve teknik adamlara ekstradan verilen bir nefeslenme ve genelde de bir maçın kırılma anında belli sayılar sınırında hak kazanabilirsiniz. Canınız istediğinde kullanabileceğiniz bir hak değildir.  

 Şimdi muhtemelen çoğu işler bitti ya da sona geliniyor. Ama asıl finali herkes büyük ihtimalle aylar öncesinden yaptı. Tohumunu, gübresini, ilacını ya aldı ya da artık ne alacağını belirlemesi dönemi çoktan bitti. Şimdi gelin bir teknik mola verelim. Tarım tekniği, şu, bu bir kenara koyalım.  

 Tarım “Sektörü” denilen şey aslında çiftçi ve onun üretimidir. İşi yapan kişidir ve o işdir o sektörün kalbi. Eğer üretici yani çiftçi bunun farkında değilse ya da önemsemiyorsa yan sanayi olabilecek sektörler, üreticiyi üreticilikten çıkarıp kendi ürünlerinin tüketicisi haline getirir. Bu zincir uzayıp gider. Ürettiğini sanan tüketiciler olur herkes zamanla.  

 Geçen haftalardaki sohbetlerde demiştik ya çoğumuzun bir defteri vardır ve kar zarar hesapları yaparken daha çok kar etmek için ilk önce girdileri kontrol edebilmeli, gereksiz ve mantıksız tüketimleri kısabilmeliyiz. Ama kar sadece girdileri kısmakla tek taraflı elde edilmez. Gelirinde iyileşmesi gerekir. Tek sorun sizinle ilgili değil yani.  

 Aslında kar etmek için gereksizleri kısmak kadar genel anlamda tarım politikalarını da ilgilendiren ve üreticinin tek başına müdahil olamayacağı konularda var. Örneğin tarımdaki girdi maliyetleri son dönem çok arttı. Oysa tarımda olanı resmi kaynaklar küçülme olarak veriyor. %2, 9 küçülme var. Bir kaç yıl öncesinde bile çok iyi denilen bir rakam tarımda 4, 8 büyümeydi. Ama o dönem de girdi maliyetlerindeki artış %15 civarındaydı. Bir  çok teknik terim vesaireyi bırakalım. En anlaşılır haliyle maliyetle büyüme orantılı olmadıkça sonuç zarara doğru gidecektir zamanla. Çünkü pazar gelişmiyorsa fiyatlar iyileşmez ama girdiler artar. Bu ve bunun gibi söylenecek çok konu aslında ülke ve tarım politikaları ile ekonomi alanına giriyor.  

 Diğer yandan ilginç bir tarım felsefesi gelişti. İyimidir derseniz kötünün iyisi anlamında iyidir. Konu “sürdürülebilir tarım”. İyi olanı şimdiye kadar var olan kötü uygulamaları frenleyip tarımı sürdürebilir yapmak anlamında iyidir. Olumsuz yanı mı? Bir konu bu anlamda üç temelde ele alınır. Geriye giden ya da yok olan…. . Sürdürülebilir…. ve geliştirilebilir ya da iyileştirilebilir. . Bir duralım artık yanlış yapmayalım anlamında olumlu ama temel felsefesi anlamında ise neden sadece sürdürülebilir. . Neden geliştirilebilir değil. Geliştirilebilir tarım dediğinizde de karşımıza çıkan ve tamamen endüstriyel ve teknik konularla, teknik donanımlarla size farklı bir sektör sunan Tarım 4. 0 konusu var. Bilgisayarlı denilen traktörler, uydu bilgi sistemleri, evden bilgisayar üzerinden tıkıtık işlerle tarım…. . Yeni, masraflı koca bir sektör size, bizi alın tarımın geleceği burada diyor.  

 Diğer yandan Türkiye fidecilikte gelişti. Ağaç, asma gibi fideyle üretime başlamayacaksanız yani tohumlu üretim yapan çiftçiyseniz zaten çoğu girdi gibi temel masrafınızda dövize endeksli. Dış  ticaretin tarım konusunda  daha iyi olduğu dönemlerde ürün fiyatları dünya ekonomisine göre belirlenebiliyordu. Pamuk 1 dolar şu 25 sent gibi. Ama pandemiden sonra ve ülkemizdeki ekonomik değişimlerle bu hesaplarda TL ye yaklaştı. Girdi döviz ama satış TL ile. Bu da üretici açısından sıkıntılı hesaplar getiriyor  

 Bak bu güzel. Sen sürdürülebilir tarım yap. Bak bu traktörü aldın mı var ya…. Sen 4. 0 teknoloji kullanmazsan işin zor…  

 Sonuçta düşündüğümüzde üretici zaman içinde kendini geliştiremedikçe sektör kendini sürekli geliştirdi. Ülkenin gelişmekte olduğu yıllarda, örneğin pulluk yapıp satan bir üretici gelip çiftçiye danışırdı. Pulluğun açısını, metali daha mı sert olsun daha mı yumuşak  gibi gibi. Sonra üreticiden depolanan bilgilerle ARGEler derken şu an firmalar geliyor ve “bunu kullanmazsan” gibi pazarlama cümleleri kuruyor artık. Çünkü üretici kendini geliştirmedi.  

 “Sürdürülebilir” ve söylenecek çok söz olan bir konu ama en basit ve ilk çıkış olarak kendimizden başlayalım. Çok şey bilmeliyiz bu işi yaparken. Kendimizi geliştirmekle başlayalım. Ama gelin bu geliştirme işini, kişisel üretici rekabetlerini yada köyler veya bölgeler arası rekabetleri kırarak birbirimizle bilgi ve tecrübe paylaşarak genişletmeye çalışalım. Çünkü herkes farklı anlamda farklı şeyler biliyor olabilir. Eğer ciddi, planlı ve disiplinli tarım politikaları geliştirilemezse üretici çözümü olarak ve ekonomik anlamda sonu kooperatifleşmeye kadar giden çözümler de tartışılabilir. Ama en temelde üretici neyi neden yaptığını, neden kullandığını gerçekten bilmediği sürece bu tarım işleyişi de bu  şekliyle sürüp gidecektir. 4. 0 güzel ama ekonomik olarak 5-0 mağlup başlamayın yaptığınız işe.  

 Bu inanın yerelden genele herekse olumlu yansıyacaktır. Çiftçiyi borçlandırıp  kendini yıllarca zar zor amorti edecek şeyler satmak, tam amorti edip para kazanacağında “abi onun modası geçti bunu al” demek, geliştirilebilir yerine sürdürülebilire razı etmek… Uzun tartışmalar. Ama sadece bir şeyi fark edelim. İş tarımsa eğer, sektör denilen şeyin kalbi çiftçidir ve ürettikleridir.  Belki rahatsız olacak  firmalar ama gelin soralım. Kısa ve basit bir soru. Her yıl istisnasız ne kadar batak veriyor firmalar. Geri dönüşümü olmayan ya da döndüğünde anlamı ve karı kalmayan satış. Tam da cevap burada aslında. Geri dönüşümü olan, gelişebilir bir tarım, sürekli ve canlı bir tarım piyasası ise tam da üreticiden başlıyor aslında. .  

 Sağlıkla, esenlikle bereketle kalın  

Önceki ve Sonraki Yazılar
Saim AÇIL Arşivi