Zeliha BÜYÜKCENGİZ

Zeliha BÜYÜKCENGİZ

SARAYÖNÜ AĞIZLARI SÖZLÜĞÜ-6

*Alaçık: Sarayönü'nde evin avlusunda yer alan, yiyecek, içeceklerin saklanıp muhafaza edildiği yer, kiler. Örnek: Fidan ak gızım, alaçıktan guru fasille getir de çölmeğe (çömlek) goyup tandırda bişirelim.

*Bekitmek: Kapatmak, Örnek: Aahmet, porda gapıyı bekit de gel açılmasın, hırlısı (arsızı) var, hırsızı var.

*Cingili akmak: Sümüğü akmak. Örnek: Geliiinn goş hele, çocuğun cingili akmış, hayattaki çeşmede burnunu pakleyiver (temizleyiver).

*Döş: Bağır, göğüs. Örnek: Anası ölünce Nurzade döşüne döşüne vurup ağladı.

*Ebişmek: Genellikle küçük çocukları sırtına alıp iki eliyle arkadan kavrayarak sırtta taşımak. Örnek: Nörün gellaba?(Ne yapıyorsun gelin abla ?) torunu dalına (sırtına) ebiştirip gezen mi?

*Ganara: Çok iştahlı, çok yemek yiyen kimse, koca boğazlı. Örnek: Önüne dünyayı goysan onu da yir ganara. Öteğennek (geçenlerde) bi guşane (büyük tencere) yaprak sarmasını yimiş bitirmiş, gözü çıkasıca….

*Garsamba: İşe yaramayan gereksiz eşya. Örnek: Gıız gelin şu ortalıktaki garsambaları galdır (kaldır).

*Gayrakdaşı: Bıçak, orak ve tırpanı keskinleştirmek için kullanılan bir zımpara taşı. Örnek: Harman yirinde çoluk çocuk hepimiz girişip gayrak daşıyla tırpanları zımparaladık.

*Gıyadalamak: Bir şeyi aralamak. Örnek: Gapıyı gıyadaladım gulağımı dayadım, iki iltim (elti) öyle beni çekiştirirler fesatlar.

*Gubuz: Kendini beğenmiş, ukala. Örnek: Aman bi gubuz bi gubuz. Gök görmedik gibi (görgüsüzce) evinin bütün odalarını dolaplarının içine varıncaya gadar gösterdi.

*Havukmak: Yaranın enfeksiyon kapması. Örnek: Irazzıya’nın(Raziye) gelini ameliyat olduydu, yarası bir türlü iyileşmedi, meğer yarası havukmuş.

*İbalı: Nemli, rutubetli. Örnek: Kezban gıı, ibalı evlerde otura otura romatizmalarımız azdı iyice.

*İmil imil pişmek: Yavaş yavaş pişmek. Örnek: Aşçı ,"çebiç daveti" için oğlak etini tandırda imil imil bişirmiş, et lime lime yumuşacık olmuş.

*İzbe: Evin altında bulunan boş yer. Örnek: Güllü gıı, Havagil izbelerine bağdan topladıkları elmaları soğuk diye sermişler, türüm türüm koktu burnuma.

*Kakıç kakmak: Yapılan iyilikleri karşıdakinin başına kalkmak, eksikliklerini yüzüne vurarak söylemek. Örnek: Yeni geline gayınnası şişman diye bi kakıç kakmış, gocası da seslenmemiş.

*Kayıt alma: Sütten yoğurt, peynir, tereyağı yapıp bunu çölmeklerde (çömlek) ve tulum içerisinde saklamak, kışlık tedarik. Örnek: Mülkiyegilden habarın (haber) var mı bacım? Aman bi gışlık kayıt almışlar gözüm belerdi galdı (şaşkınlıktan açıldı).

*Salgaraya: Boş yere. Örnek: Av avlamaya kıra gittiydi, fişekleri salgaraya atmış, eli boş dönmüş.

*Samıtmak: Boş yere ayakta dikili durmak. Örnek: Samıtmaktan ne anlan bilmem ?Gel de şu işin ucundan bir tut.

*Takavit: Emekliye ayrılmış kişi, tekaüt. Örnek: Genciken takavit idilen (gençken emekli edilen) aslan gibi adama içim göynüdü (içerledim), yazzık.

*Velveleye vermek: Ortalığı karıştırmak. Örnek: Gelin kızın anası don düzmeye gidince “kızıma on kilitli burma bilezik alacaksınız” diye ortalığı velveleye verdi.

*Zimin okuna gelesice: Farsça'da "semm" yani "zehir" kelimesinin Sarayönü ağzı'nda "s" harfinin "z" harfine, "e" harfinin "i" harfine dönüşmüş şeklidir. "Zehirli oka gelesice" anlamındadır. Örnek: Oğlumun aklına girip, canım gelinimin üstüne kuma geldi zimin okuna gelesice.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Zeliha BÜYÜKCENGİZ Arşivi