Zeliha BÜYÜKCENGİZ

Zeliha BÜYÜKCENGİZ

SARAYÖNÜMÜZ’ÜN SON KADIN AHÇI ÇINARI : “SABİHA SOLAK” -2

Bu haftaki makalemizde, geçen hafta birincisini yazdığımız makalemizin ikincisini sizlerin istifadesine sunacağım. Sarayönü’müzün Son Kadın Ahçı Çınarı Sabiha Solak’la bizzat görüşmem neticesinde öğrendiğim bilgileri Sarayönü’nün Geçmişten Günümüze Geleneksel Düğün Yemek Kültürü’nü ve Yöresel Yemeklerini, Örf ve Adetlerini, Özgün Pişirme Usullerini anlatacağım. Yöresel Yemeklerin gastronomi turizmine kazandırılması ve mutfak kültürüne katkı sağlanması, gelenek ve göreneklerin tekrar yaşatılması amacıyla Sarayönü’lü hemşerilerimize, halkımıza takdim ediyorum:

Ahçı Çınarımız Sabiha Solak’ın anlatımına göre, ahçılığa başladığı 1960’lı yıllarda ve daha evvelinde Sarayönü’nün Geleneksel Düğün Yemekleri Yoğurt çorbası, Pirinç çorbası, Şehriye çorbası, Düğün Pilavı, Dana Kavurma, Ciğer Kavurma, Tahin Helvası, Sütlü, Üzüm-Kayısı Hoşafıdır. Eşraftan bazıları bu yemeklerin yanı sıra maliyeti oldukça yüksek olan Tandırda Kuzu Kapama, Tandırda Çebiç Kapama yaptırırlar.1970’li yıllar ve daha sonrasında bu çorbalardan daha ziyade Bamya Çorbası ikram edilmeye başlamıştır. Düğünün başlangıcından sonuna kadar farklı gün ve zeminlerde, misafirlere yemekler ikram edilir. Bu günleri ve mahiyetini şöyle sıralayabiliriz:

*Baş bozma Yemeği: Şehriye Çorbası, Tereyağlı Bulgurlu Pirinç Pilavı(Düğün Pilavı), Tahin Helvası, Üzüm-Kayısı Hoşafı (Düğün haftası perşembe günü kız evinde, damat evinden gelen misafirlere ve kız evinin yakınlarına ikram edilir. Kız evinden damat evine bu yemekler muhabbet ve dayanışma için gönderilir.)

*Düğünün Başlangıcı Cuma Günü: Şehriye çorbası, Tandırda Kuzu Kapama, Tandırda Çebiç Kapama, Tereyağlı Bulgurlu Pirinç Pilavı Tahin helvası (Eşraf ve Ailenin ileri gelenlerine, en yakın akrabalara akşam ikram edilir. Yaklaşık 8-10 sinilik, 100 kişilik sofralar hazırlanır.)

*Galiyet(Dürü) Yemeği: Şehriye Çorbası, Ciğer Kavurma, Tereyağlı Bulgurlu Pirinç Pilavı, Bakır Tasta Sütlü, Üzüm-Kayısı Hoşafı(Kız Evi’nden Damat Evi’ne gelen misafirlere cumartesi günü öğleden sonra ikram edilir.)

*Düğün Odası Yemeği: Yoğurt çorbası, Düğün Pilavı, Dana Kavurma, Bamya Çorbası , Üzüm-Kayısı Hoşafı, İrmik Helvası, Zerde (Damat, Sağdıç, Bayraktar, Damadın yakın arkadaşları, gençlere düğünden bir gün önce ,damadın bekarlığa vedasından dolayı cumartesi akşamı ikram edilir. Düğün Yemeğiyle aynı menüdür.)

* Düğün Yemeği: Yoğurt çorbası, Düğün Pilavı, Dana Kavurma, Bamya Çorbası, Üzüm-Kayısı Hoşafı, İrmik Helvası, Zerde. (İrmik Helvası, Sarayönü Düğün Yemeklerine 30 yıl önce,1990 yılında, Zerde ise daha sonraki yıllarda Konya’lı ahçıların nezaretinde yaptırılmaya başlanmıştır.1970’li yıllara kadar Tahin Helvası, 18 yıl öncesine kadar ise hoşaf ikram edilirken, kutu meyve sularına geçiş söz konusudur. Düğün Yemeği, Pazar günü sabahı başlayıp öğleye kadar gelen bütün misafirler doyuncaya kadar bol bol ikram edilir. )

*Gerdek Yemeği: Yoğurt çorbası, Düğün Pilavı, Dana Kavurma, Bamya Çorbası, Üzüm-Kayısı Hoşafı, İrmik Helvası, Zerde.(Gelin, Damat, Damadın ailesi, Sağdıç, Sağdıç hanımı, Ailenin ileri gelenleri, yakın akrabalara ikram edilir.)

Bu yemekler aynı zamanda kız evine de gönderilir, onlar da misafirlerine ikram ederler. Böylelikle iki aile arasında sağlam bir akrabalık bağı tesis edilmiş olur. Düğün günü Sarayönü’nün muhtelif bakır kazanlarından biri olan haranıdan biraz küçük, küpeli kazanla yaklaşık 5 sinilik, 50 kişilik düğün yemeği gönderilir. Kız evi ise gelen arabalara havlu takar, ahçı ve yemek getiren bayanlara çalık(oyalı yazma) hediye eder.

Bu bağlamda, Sarayönü yöresine özgü farklılaştırılmış değerlerden aktif bir şekilde faydalanabilmek için bir takım öneriler geliştirilmiştir. Yöresel kazanımlar ve rekabet üstünlüğünün sağlanabilmesi için geliştirilen öneriler;

*Sarayönü’nün yeme-içme envanteri çıkarılmalıdır (Kültür Turizm Bakanlığı koordinatörlüğünde Türkologlar ve yerel bazda İl Kültür ve Turizm Müdürlüklerinin desteği ile geçmişten günümüze yöreye özgü yemekler, bu yemeklerin hangi malzemelerle hazırlandığı, pişirme yöntemleri ve sunum tekniklerini içeren detaylı bir envanter çıkarılmalıdır).

*Yöresel yemeklerin özüne uygun hazırlanması ve sunumu ile ilgili eğitimler verilmeli, standartlar geliştirilmeli ve gerekli tedbirler alınmalıdır.

*Seyahat acenteleri ve tur operatörleri, hazırladıkları turlarda Sarayönü yerel yiyecek ve içecekleri konusunda bilgili tur rehberleri ile çalışmalı ve turistlerin yerel yiyecek ve içecekleri tatmaları sağlanmalıdır.

*Sarayönü’nün tanıtılması için gidilen fuarlarda yöresel yemekler daha fazla teşhir edilmeli, stantlarda yöresel yemek kültürü “yerel gastronomi” temasına daha fazla değinilmelidir.

*Üniversitelerin gastronomi ve ahçılık bölümlerinin son dönemlerde büyük ilgi gördüğü açıktır. Bu bölümlerde gerçekleştirilen mutfak uygulamaları derslerinde unutulmaya yüz tutmuş Sarayönü’nün yöresel yemeklerinin yapımına ve tadımına yer verilmelidir.

*Yöresel yemekler ve Gastronomi konusunda yapılan çalışmalar yeterli seviyede değildir. Bu doğrultuda çalışma sayısının arttırılmasına yönelik teşvikler gerçekleştirilmelidir.

*Bu alanda yüksek lisans ve doktora seviyesinde programların arttırılması gerekmektedir.

*Yerel yemekler sahip olduğu kültürü yansıtır ve kültürel bütünlük içinde birbirinden ayrılmayacak unsurları bir arada oluşturan bir form sergilenmelidir. İşletmelerin sahip olduğu mimari yapılar, tasarım ve renkler hatta çalan fon müziği bile yerel mutfak kültürünü etkilemektedir. Bu noktada işletmeler kültürel bütünlük ve uyum olayına dikkat etmelidir.

*Yerel yemeklerin kültürel öğeleri sergilenirken, evrensel yaklaşım ile hazırlanmalıdır.

*Kültür ve Turizm Bakanlığı, İl Kültür ve Turizm Müdürlükleri, Bölgesel Ahçılar derneklerinin web sitelerinde Sarayönü yöresinin mutfak kültürünü yansıtan daha detaylı bilgiler verilmeli, yörenin başlıca yemeklerinin tarifleri olmalı ve resimlerin görselliği nitelikli olmalıdır, şeklinde sıralanabilir.

Netice itibariyle Sarayönü, yöresel rekabet üstünlükleri açısından en önemli silah olarak eşsiz ve tadı doyumsuz bir yerel yemek kültürüne sahiptir. Bu sembolik ve kültürel olgu yöreselden evrensel bir boyuta taşınabilirse turizm ve yerel halk kazanımlarına büyük avantaj sağlayacağı ifade edilebilir.[1]

[1] Cihangir İ. S. ,Gökçe F. , Sunar H.(2017), Gelenekselden Evrensele Kültürel Bir Olgu Yemek: “OsbardaMimbar Dolması,SocıalScıencesStudıesJournal, s. 1373-1384

Önceki ve Sonraki Yazılar
Zeliha BÜYÜKCENGİZ Arşivi