Zeliha BÜYÜKCENGİZ

Zeliha BÜYÜKCENGİZ

SARAYÖNÜMÜZ’ÜN SON KADIN AHÇI ÇINARI : “SABİHA SOLAK” -1

Yeme-içme insanoğlunun en temel ihtiyaçlarından biridir. İlk insan ile başlayan yeme-içme olgusu tarımsal ve coğrafi farklılıklarla birlikte yemek kültürüne dönüşmüştür.

Türk kültüründe yemek konusu her zaman özel bir yere sahip olmuştur. Tarihsel süreç boyunca gerek saray mutfaklarında keşfedilen lezzetler gerekse Avrupa, Orta Doğu ve Afrika gibi pek çok farklı bölge kültürleriyle yaşanan etkileşimler Türk mutfağının renkliliğini ve zenginliğini de artırmıştır. Özellikle ateşin bulunması, yeme-içme araç ve gereçlerini şekillendirdiği gibi pişirme usullerini de çeşitlendirmiştir.

Türkler Orta Asya'dan Anadolu'ya, Balkanlar'a, Afrika'ya kadar dağıldıkları dünya coğrafyasında, farklılaştırılmış yiyecek sağlama, pişirme ve saklama usulleri geliştirmiş, eski yemek alışkanlıklarını, yenileriyle birleştirerek geçmişten günümüze ulaşmıştır.

Kültürel lezzetlerin sürdürülebilirliğinin sağlanmasında ve gelecek kuşaklara ulaşmasında yerel halkın sahip olduğu mutfağın tanınması son derece önemlidir. Çünkü yemek kültürü bir toplumun kendisini ve yaşam tarzını ifade eder ve diğerlerinden ayıran en önemli özelliklerden biridir.[1]

Gelişen bu süreçler sonucunda göçebelik ve tarımsal ekonomik yapı Türk yemek kültürünü etkilemiştir. Ayrıca coğrafi bölgelerdeki farklı yapılar sebebiyle çeşitlilik görülmektedir. Beslenme alışkanlıklarında da coğrafi yapının özelliklerine göre bir farklılaşma gözlemlenmiştir.

Orta Asya Türkleri yaşam tarzlarının göçebelik olması ve yaşadıkları bölgenin şartları nedeniyle, beslenmelerinde genellikle hayvansal gıdalardan faydalanmışlardır. Bu gıdalar arasında koyun, keçi ve diğer büyük baş hayvan etlerini kullanmışlardır. Bu beslenme yalnızca etler üzerinden değil, diğer hayvansal kaynaklı gıdalardan olan yoğurt, peynir, kaymak, yağ gibi ürünler vasıtasıyla da sağlanmıştır. Aynı dönem içerisinde arpayı ve buğdayı tanıyan Türklerin arpadan ekmek, çorba, arpa lapası gibi ürünler yaptığı da bilinmektedir.[2]

Bu makalemizdeki çalışma kapsamında birincil ve ikincil verilerden yararlanılmıştır. Öncelikle literatür taraması gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda çalışma konusuna özgü kültür, yemek, turizm, Türk yemek kültürü, Sarayönü’nün Geçmişten Günümüze Geleneksel Düğün Yemek Kültürü ve Yöresel Yemekler üzerine hazırlanan alan yazın taranmış, çalışmayı etkin kılan veriler kayıt altına alınmıştır.

Bu bağlamda çalışma kapsamında doğal güzellikleri ve tarihi dokusu ile çekici bir turizm bölgesi olan Sarayönü’nün Geleneksel Düğün Yemekleri, mutfak kültürü incelenmiş, kaynak kişi olarak Sarayönü’müzün Son Kadın Ahçı Çınarı Sabiha Solak’la yaptığım mülakatta görüşleri alınmış ve bu görüşlere dayanarak derlemeler yapılmıştır.

Böylece yöreye özgü pişirme usulleriyle önem arz eden “Sarayönü’nün Geleneksel Düğün Yemekleri” üzerine dikkat çekilerek gastronomi turizmine kazandırılması ve yöresel mutfak kültürüne katkı sağlanması amaçlanmıştır.

Mülakat neticesinde öğrendiğimiz bilgileri siz Sarayönülü hemşerilerimize “Geçmişten Günümüze Yöresel Kültür Hizmeti” olarak takdim ediyorum:

Sabiha Solak, 1930 yılında Sarayönü’nde dünyaya geldi. Babası Rahmetli Abidin Sülük, annesi Rahmetli Mediha Sülük’tür. Rahmetli Hakkı Solak’ın hanımıdır.

Evlatları Vesile Aydemir’in, Rahmetli Nuran Cora ‘nın, Saliha Solak’ın, Nuriye Solak’ın, geçmiş yıllarda Sarayönü Kız Meslek Lisesi Müdiresi Nezahat Solak’ın, Sarayönü Devlet Hastanesi Memuru Muammer Solak’ın muhterem anneleridir.

Ahçılığa ilk olarak 1966 yılında hısım, akrabalarının mevlid, sünnet düğünü, nişan baş bozma yemeklerini yaparak başlamıştır. Kısa süre sonra Sarayönü halkının beğeni ve takdirleri neticesinde, Sarayönü’nün ikinci kuşak Geleneksel Düğün Yemekleri Ahçısı olmuştur.

Ahçılığı Sarayönü’nün Birinci Kuşak Ahçılarından, kendi tabiriyle: “emmisinin kızı, Rıfkı Koçak’ın muhterem annesi Rahmetli Zalif (Saliha) Koçak’ın haranı (en büyük boy bakır kazan) başında düğün yemeği pişirmesine bakarak” öğrenmiştir. Sarayönü’nün ikinci kuşak aşçılarından olan Sabiha Solak, Sarayönü’nün Geleneksel Düğün Yemekleri’ni pişiren 1.2.3.kuşak aşçılarının isimlerini şu şekilde sıralamıştır:

1.Kuşak Hanım Ahçılar:

*Azime Büyükcengiz

*Şerif Dudu Kart

*Zalif(Saliha) Koçak

*Narinşah İnli

*Havili Büyükcengiz

*Alime Çetinkaya

2.Kuşak Hanım Ahçılar

*Sabiha Solak

*Makkuş (Makbule)Doğan

*Cennet Türkoğlu

*Samiye Gödeş

1.2.3.Kuşak Erkek Ahçılar

*Bünyamin Ulukavak

*Kerim Büyükcengiz

*Kamışlıöz’lü Ahçı Kerim

*Rasim Köstekli

*Kamber Şen

Sarayönü’nün Geleneksel Düğün Yemekleri,1960’lı yıllara kadar; Yoğurt çorbası, Pirinç çorbası, Şehriye Çorbası, Düğün Pilavı, Tandırda Çebiç Kapama, Tandırda Kuzu Kapama, Ciğer Kavurma, Sütlü, Hoşaf idi.

1970’lı yıllardan itibaren, düğün yemeklerine katılan misafir sayısının ve yemeklerin maliyetinin de artması gibi ekonomik sebepler nedeniyle, misafirlere düğünlerde düğün pilavı üzerine dana etinden kavurma, yoğurt çorbası, bamya çorbası, hoşaf ikram edilmeye başlandı.

Sarayönü’nün geçmiş düğün yemeklerinden , unutulmaya yüz tutmuş, kendine has keşfedilmeyi bekleyen lezzetlerinden birisi de yöresel düğün ziyafetlerine özgü tandır menülerinin vazgeçilmezi olan “Tandırda Çebiç Kapama” dır. Tandırda Çebiç Kapama, Sarayönü’müzün maharetli ahçılarının ellerinde, yörede yaygın olarak bulunan kırmızı çamurdan yapılan, en büyük boy “sırça” adlı çömleklerde, ağızları hamurla kapatılarak, yöreye has geleneksel bir pişirme yöntemi olan tandır ateşiyle ağır ağır pişen yöresel bir lezzettir. Tandırda Çebiç Kapama daveti düğünün başladığı Cuma akşamı yörenin eşrafına, düğün sahibinin yakın akrabalarına, ailenin ileri gelenlerine verilirdi.

[1]Cihangir İ. S. ,Gökçe F. , Sunar H.(2017), Gelenekselden Evrensele Kültürel Bir Olgu Yemek: “OsbardaMimbar Dolması,SocıalScıencesStudıesJournal, s. 1373-1384

[2]Cömert, M. , Alabacak, C. H. (2019). Türk Mutfağına Ait Yemeklerin Özelliklerinin Değerlendirilmesi: Ankara İli Örneği, Journal of TourismandGastronomyStudies, 7 (3),s. 2123-2143

Önceki ve Sonraki Yazılar
Zeliha BÜYÜKCENGİZ Arşivi