Zeliha BÜYÜKCENGİZ

Zeliha BÜYÜKCENGİZ

GENÇLERİMİZ VE GENÇLERİN EĞİTİMİ-2

Ergenlik dönemini anlattığımız bir önceki makalemizin devamı mahiyetinde, bu makalemizde ise, ergenlik dönemi ve gelenek sonrası düzey(20’li yaşlar) kategorisindeki gençlerimize değineceğiz. Ergenlik döneminde; beyin gelişimi ile, ergenin duygu düzenleme işlevi de gelişmektedir. Ergenlik dönemini yaşayan gençler, gittikçe artan bilişsel esnekliği ile daha sağlıklı kararlar verebilirler. Bütün bu değişimlerle hem duygusal sorunları ile daha iyi baş edebilir hem de yeni durumlara daha iyi uyum sağlayabilir.

[1]

Eleştirel düşünme, üretken ve yansıtıcı olarak düşünme ve kanıtları değerlendirme becerisidir. Eleştirel düşünmenin gelişiminde ergenlik önemli bir geçiş dönemidir. Birey bilgi ve düşünce serilerinin doğruluğunu, değerini ve güvenirliğini değerlendirdiğinde eleştirel düşünüyor demektir.

[2]

Ergenlerin kimlik karmaşasını nasıl çözümledikleri üzerinde yoğunlaşan James Marcia, Kimlik Statüsü Kuramı’nda, ergenin araştırma yapıp yapmadığı ve belirli kararlar alarak, buna yönelik amaçlar oluşturup oluşturmadığı boyutlarına odaklanmıştır. Bir bakıma ergenlerin kimlik krizi ile nasıl baş ettikleri konusunda katkıda bulunmuştur. Kohlberg’ e göre ahlaki gelişimin yetişkinlik yıllarına kadar devam ettiğini, gelişimsel olarak bireyler desteklenmedikçe birçok yetişkinin daha alt düzeyde ahlaki yargılarla karar verdiğini belirtmiştir. Ayrıca kadınların erkeklere oranla daha fazla geleneksel düzeyde kaldıklarını ileri sürmüştür. Bilgi İşleme Kuramı’na göre çocukluktan yetişkinliğe doğru yaş ilerledikçe; dikkat, çalışan bellek, bilgi işleme hızı, örgütleme ve üst bilişsel becerilerde gelişimler devam etmektedir. Bilgi işleme sürecinin ilk aşamalarından biri olarak kabul edilen dikkat; zihinsel çabanın belirli bir boyuta odaklanması olarak tanımlanmaktadır. Dikkat kendi içinde; seçici dikkat, bölünmüş dikkat, sürekli dikkat ve yürütücü dikkat olarak sınıflandırılmaktadır. Ergenlikte dikkat ile ilgili bu alt boyutlarda gelişmeler gözlenir. Örneğin; 18 yaşındaki birey çocuklara göre dikkatini daha uzun süre yoğunlaştırabilir.

Gençler bilgi işleme sürecinde bilgiyi anlamlı kodlayabilmek için; not alma, altını çizme, işaretleme, grafiğe dönüştürme gibi bilişsel stratejileri kullanabilirler. Bu bilişsel stratejileri kullanarak bilgileri daha kalıcı hale dönüştürebilirler. Psikososyal gelişim kavramı, duygusal ve sosyal gelişimin her ikisini kapsamaktadır. Örneğin; gencin duygusal olarak sinirli ve gergin olması, öfkeli ve saldırgan davranışlar gösterme olasılığını artırarak ev ortamında ebeveynleri ile daha fazla çatışma yaşamasına, okul ya da okul dışındaki sosyal ortamlarda ise, zorbalık ya da suç işleme gibi sorunlara sebep olabilmektedir. Duygusal Gelişim ve Kişilik Gelişimi ergenliğin ilk evrelerinden son evrelerine ve yetişkinliğe doğru yaş ilerledikçe duyguları düzenlemede olumlu yönde değişimler gözlenmektedir. E. Erikson’ un Psikososyal Gelişim Kuramı’ nda, ilk ergenliği kapsayan 10-11yaş dönemi başarılı olmaya karşı yetersizlik dönemi olarak adlandırılmıştır. Kimlik oluşturmaya karşı kimlik karmaşası olarak geçen 12-15 yaş dönemi ise, araştırma, içebakış ve keşfetme evresidir.[3] Sonuç olarak kültür ve gençler konusu birlikte ele alındığında, gençlerin davranışlarında ortak özellikler beklemek geçerli bir beklenti olmayacaktır. Her yaş grubu gibi gençlerde; aile, arkadaş çevresi, sosyo ekonomik düzey, etnik köken, içinde yetiştiği toplum yapısı, toplumun gelişmişlik düzeyi, değer yargıları, inanç sistemi, ergenliğe, gençliğe yönelik bilgi, tutum ve beklentiler gibi çok farklı kültürel faktörlerden etkilenmektedir. Gençlerin medya aracılığı ile yoğun bir şekilde şiddete tanık olduğu, büyük çoğunluğunun bundan olumsuz yönde etkilendiği bilinmektedir. Son zamanlarda hemen hemen bütün toplumlarda ve ülkemizde, gençlerde internet ve oyun bağımlılığı uzmanların dikkat çektiği sorun alanlarından biridir. Televizyon, bilgisayar, telefon gibi bilişim teknolojileri ile fazla zaman geçirilmesinin sağlıklı olmadığı, önemli riskler içerdiği sıklıkla vurgulanmaktadır. [4]Bilgisayar oyunu oynayan herkesin ruh sağlığı sorunu olduğu düşünülmese de aşırı bilgisayar oyunu bağımlılığının olumsuz etkilere sebep olacağı belirtilmektedir. Örneğin; bir güvenlik şirketinin 500 bilgisayar oyuncusuyla yaptığı araştırmada, katılımcıların yüzde 10’unun bilgisayar başında 12 ila 24 saat vakit geçirdiğini ortaya koymuştur.[5] Bilgisayar, internet, telefon gibi bilişim teknolojilerinin olumsuz etkilerinden bir diğeri siber zorbalık olarak literatüre geçen, sanal ortamlarda yapılan zarar verici davranışlardır. Ancak bu riskleri göz önünde bulundurarak medya etkisini ve kitle iletişim araçlarını bütünüyle bir risk faktörü olarak görmek elbette doğru değildir. Medyanın gücünden ve kitle iletişim araçlarından, gençlerin gelişimini destekleyici amaçla yararlanmak mümkündür.

[1] 1-) Abide Güngör Aytar, Zeynep Deniz Yöndem, Şükran Kılıç, Ayten Eren Artan, Meral Kılıç, Dr. Öğr. Üyesi Nazan Kaytez, . Kevser Tozduman Yaralı, Büşra Kurtoğlu Karataş , Gelişim Psikolojisi Çocuk Gelişimi , Hedef Cs Yayıncılık ,İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi,s.239-301,2018

[2]A.g.e. s.241

[3]A.g.e. s.245

[4]A. g. e. s.265

[5](

Önceki ve Sonraki Yazılar
Zeliha BÜYÜKCENGİZ Arşivi