Kuyucu Murad Paşa’nın Celâli Mücadelesi Sürecinde Sarayönü ve Çevresi (2)

Kuyucu Murad Paşa’nın Celâli Mücadelesi Sürecinde Sarayönü ve Çevresi (2)
Geçmişten günümüze "Sarayönü"Kuyucu Murad Paşa’nın Celâli Mücadelesi Sürecinde Sarayönü ve Çevresi (2)

İklimsel faktörlerin etkisi.

Sebepleri ne olursa olsun bu dönemde isyan edenleri, tımarlı sipahiler, kapıkulu, köylüler, öğrenciler veya leventler şeklinde sistematize etmenin çok ötesinde bir sınıflandırmaya tabi tutmak gerekir.

Bunun, işsiz kalan askerlerle birlikte hepsini içine alan bir yapı olduğunu belirtmek gerekir. Birçoğu basit köylülerken topraksız leventlere, askerlere, sekbanlara ve eşkıyalara dönüştüler. Kendi esas kökeninden uzaklaşan bu köylüler, bir parça imtiyaz için savaşanlar haline geldiler.

Fakat ana kategoride değerlendirildiğinde köylüler ve eşkıyalar olmak üzere örgütlenmeleri ve talepleri bağlamında farklılıklar gösterirler.

Toprak köylüler için tarımsal üretimin ana unsurudur. Oysa eşkıyalar toprağı kullanma hakkından vazgeçmişler, ya çevresel faktörler, iklim koşulları ya da sadece kendi istekleriyle bunu yapmışlardır. Köylüler, toprak sahibine veya devlete yıllık vergi verirlerken, eşkıyalar vergi vermezler.

Köylülerin talepleri, devlet ile yerel görevlilerce daha az vergilendirilme veya bir sancaktan diğerine bağlanma ricalarını içerirken, eşkıyalar kendi konumlarına veya güçlerine göre farklı taleplerde ulunmaktaydılar. Bu ayrışmaların örnekleri daha da çoğaltılabilir.

Bunların dışında esas mühim olan isyana liderlik edenlerdi. 1599’da Ehl-i örf içinden geniş bölgelerde ortaya çıkan bütün asilere hükmedebilecek güçte asi liderler ortaya çıkmıştı. Bunların başında Konya ve çevresinde Habeşistan beylerbeyi Hüseyin Paşa ile Divriği sancakbeyinin kapuağalarından Karayazıcı Abdülhalim bulunmaktaydı.

Bunlardan daha küçük onlarca asi ileri geleni, Anadolu’nun hemen her tarafında sarı ve kırmızı bayrak çeken sipahi bölükleri, medrese öğrencileri köyleri ve kasabaları yağma etmekteydiler. Sonuçta, on yıldan daha az bir zamanda Anadolu tarihinde Celâliler olarak bilinen bu eşkıyalık hareketleri, bütün Anadolu’yu büyük bir yıkıma uğrattı.

Great Flight-Büyük Kaçgun olarak adlandırılan bir dönemin yaşanmasına yol açtı. Köylüler, çiftçiler topraklarını terk ederek daha güvenli olduğuna inandıkları bölgelere göç etti. Genellikle İstanbul’a göç edenler bu kötü durumdan bir an evvel kurtarılmaları için devlete şikâyette bulunmaktaydılar.

İstanbul’da olup, Anadolu’da vakıf, çiftlik, arpalık gibi gelirlere sahip olanlar da onlara katıldı. Diğer taraftan bakıldığında asıl ilginç olanı güçlü ve kararlı devlet adamları zamanında bu isyanların ve isyancıların çıkmış olmasıydı.

III. Mehmed ve I. Ahmed’in padişahlığı zamanında etkin rol oynayan Yemişçi Hasan Paşa, Yavuz Ali Paşa, Lala Mehmed Paşa, Derviş Paşa ve kurnazlığıyla ünlü Kuyucu Murad Paşa zamanlarında Karayazıcı, Deli Hasan, Tavil, Kalenderoğlu, Canpoladoğlu gibi ünlü asiler türemişti.

Bunların akıbetleri yani bertaraf edilip edilmeyecekleri veya devlet hizmetine alınıp alınmamaları gibi kararlar bu veziriazamlar tarafından verilmişti. Bilhassa, Osmanlı- Avusturya savaşlarından sonra Celâliler eskiye göre daha güçlü liderler etrafında toplanan kişilerden oluşmaya başlamıştı.

Bu liderler genel olarak görevlerinden alınmış veya beklentilerine istedikleri cevabı alamamış devlet görevlilerinden ve itibar kazanmış reayadan oluşmaktaydı.

Meselâ, ilk büyük isyanı başlatan Karayazıcı Abdülhalim de sekbanbaşılık gibi görevlerde bulunduktan sonra Malatya taraflarında eşkıyalarla mücadele eden ilerlerine yiğitbaşı olmuş, akabinde etrafına topladığı sekban ve leventlerle Urfa civarını yağmalamıştı.

Sözünü ettiğimiz Haçova yoklamasından kaçan zeamet ve tımar sahipleri ile kapıkulundan 30 bin kişi de Karayazıcı’ya katılmıştı. Bu asiler kapıkulu teşkilatına benzer bir yapı da kurmuşlardı. Çok geçmeden de hükümdarlığını ilan ettiğini bildiren fermanlar göndermeye başlamıştı.

Ancak sık sık ifade edildiği üzere bu isyan liderlerinin isteği ayrı bir devlet kurmaya çalışmak değildi. En basit şekliyle kendilerine uygun mevkiler almak istiyorlardı. Osmanlı’da toprak tasarruf eden yüksek tabakadakiler, devlete ciddi anlamda muhalif olmaya muktedir olamamıştı.

Devletin aralarındaki rekabeti artırmasına ve refah düzeylerini düşürmesine rağmen bu kişiler çözümü yine devlet içinde aramışlardı. İsyandan ziyade eşkıyalık kavramıyla ilişkilendirilebilecek bu hareketlerde, eşkıya liderleri bir gün eşkıya başı iken ertesi gün sancakbeyi olabiliyorlardı.

Her ne kadar, onların devleti yıkmak gibi amaçlarının hiç olmadığı söylense de Canpoladoğlu örneğinde olduğu gibi en azından hakim oldukları bölgede Osmanlı’dan bağımsız olmaya çalıştıkları gerçeği göz ardı edilmemelidir. Özellikle de Osmanlı’yı yıkmaya çalışan Avrupalı devletlerle girdikleri münasebetler, yaptıkları anlaşmalar düşünüldüğünde dolaylı olarak buna dahil oldukları söylenilebilir.

Sadece Avrupalılar değil, İran da Anadolu’da çıkan karışıklıkları fırsat bilmekteydi. 1595-1611 arasında Celâliler Anadolu’ya yayılmışken, Şah Abbas da 1603 yılında bu durumdan yararlanarak karşı saldırıya geçmişti.

Bu hususta daha evvelden İran şahı Abbas’ın, 1599’da Avrupa’ya elçiler göndererek Osmanlılara karşı ekonomik ve askeri görüşmeler başlatması bu olumsuz gidişatın başka bir etkeni oldu. Devlete büyük yük getiren bu savaş 1603’te başladığında İran, Osmanlılara ipek satışını yasaklamış, buradan göreceği zararı önlemek için ipeği Hint Okyanusu yoluyla Avrupa’ya satmaya kalkmıştı.

Neticede, pek çok dinamiğin etki etmesiyle, 1580’lere kadar kendi sistemi içerisinde gayet dengeli gözüken Osmanlı Devleti, 20-30 yıl içinde bu görkemli yapısının temellerinden sarsılacağı bir duruma gelmiş oldu.

Diğer yandan şu da unutulmamalıdır ki, devletin tehditlere maruz kalması, denetim gücünü yitirdiğini, merkezi yönetiminin zayıfladığını göstermez; bunlar, genelde devletin tehdidi yaratan grupları manipüle edebilmek için kasten tasarladığı politikaların sonuçları olarak da değerlendirilebilir.

*************************************************

Kaynak: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ YAYINLARI: 8

TARİH, KÜLTÜR, SANAT, TURİZM VE TARIM AÇISINDAN ULUSLARARASI SARAYÖNÜ SEMPOZYUMU (24-26 EKİM 2014 KONYA) BİLDİRİ KİTABI

Ayşe PUL (Ordu Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi)