Sa'îd-İli Nâhiyesi ve Sarây-ini ile İlgili Bazı Kayıtlar (3)

Sa'îd-İli Nâhiyesi ve Sarây-ini ile İlgili Bazı Kayıtlar (3)
Geçmişten günümüze "Sarayönü"Konya Şer’iye Sicillerinde Bulunan Sa’îd-İli Nâhiyesi İle İlgili Bazı Kayıtlar (1690-1740) (3)

Dem ve Diyet Da’vâları

Bu konu ile ilgili Lâdik'ten mahkemeye intikâl etmiş 2 olay bulunmaktadır. Bunlardan biri daha önce de zikredilmiş olan başına öğendire ile vurularak öldürülen Deli Hasan’ın dem ve diyeti da’vâsıdır. 25 Rebî’ü’l-evvel 1113 / 30 Ağustos 1701 tarihinde, Lâdik’in Murdar-oluk adlı mezra’asında öldürülen Konya’nın Sâhibata Mahallesi sakinlerinden Deli Hasan’ın verâseti karısı Emine bint-i Abdullah ile oğlu Ali’ye kaldıktan sonra, Emine, 3 Rebî’ü’l-âhir 1113 / 7 Eylül 1701 tarihinde, 9 gün önce öldürülen kocasının dem ve diyeti için, olayın fâilleri olan Lâdikli Mehmed bin Yusuf Beşe ve Osman bin Sinan’dan, 90 guruş ile 10 kile buğday alarak da’vâsından vaz geçip sulh olmuştur.

Yine Lâdik’den Konya Mahkemesi’ne gelen bir başka diyet da’vâsı da Süleyman bin Mehmed’in da’vâsıdır. 4 Zî’l-hicce 1140 / 12 Temmuz 1728 tarihli belgeye göre, Süleyman bin Mehmed, gittiği şark seferinden dönerken, Kayseriye Kazâsı’na tâbi’ Talas köyü yakınlarına geldiklerinde, yol arkadaşları olup aynı köyden olan Mustafa bin Hüseyin ve bunun kayınbabası Mustafa bin İbrahim adlı kimseler tarafından, aralarında çıkan bir anlaşmazlık sonucu, başına külünk vurularak yaralanmış ve bu yara ile köyüne kadar gelmiş, ancak yaranın tesiri ile 8 gün sonra köyünde vefat etmiştir.

Bunun üzerine mîrâsçıları vâlidesi Marzıye bint-i Mustafa, zevcesi Döne bint-i ‘Abdurrahman, oğlu Mehmed ve kızları Fâtıma ve Eşe, araya giren kimselerin de tavassutu ile olayın fâ’illeri ile dem ve diyet konusunda anlaşmışlardır. Buna göre Süleyman’ın vârisleri, fâ’illerden 100 guruş nakid, 20 kile buğday, 5 koyun ve 5 keçi alıp da’vâlarından vaz geçmişlerdir.

5- Hırsızlık İle İlgili Kayıtlar

Hırsızlık ile ilgili, Sa’îd-ili Nâhiyesi’nden mahkemeye intikâl etmiş yalnızca 1 adet belge bulunmuştur. Bu da Lâdik halkı ile doğrudan ilgili olmayıp, olay Lâdik’de gerçekleştiği için kayda geçmiştir. Buna göre daha önce Ruha vâlisi olan vezîr Yusuf Paşa, Ruha’dan dönerken Sa’îd-ili Nâhiyesi Lâdik köyüne geldiğinde, kethüdâsı el-Hâc Mustafa Ağa’nın hizmetkârlarından el-Hâc Mustafa ve el-Hâc Osman adlı kimseler gece ile kethüdânın mülkü olan 1 pandül saat, 1 kırmızı çuka yağmurluk, 1 altın kakma boy tüfengi, mercanlı sîm haydarî raht, bir yaprağı noksan 1 sîm topuz, 1 gaddâre gümüşleri perîşân, 1 sîm belâl, 1 sîm reşme, 1 sîm kılıç, 1 turuncu keremsût(?) kaplı köhne nâfe kürk, 1 külünk ve külünk gümüşlerini gizlice çalıp firâr etmişlerdir. Ancak el-Hâc Mustafa Ağa, el- Hâc Ebûbekir’i, hırsızları yakalamakla görevlendirmiş ve kısa süre sonra hırsızlar yakalanarak çalmış oldukları mallar, Ebûbekir tarafından ellerinden alınarak, Mustafa Ağa’ya teslim edilmiştir.

6- Alacak Da’vâları

Çeşitli satışlardan kaynaklanan alcak ile ilgili da’vâların sayısı 3 olup, bunlar Sarây-ini, Lâdik ve Kadınhanı köylerine âit kayıtlardır. Bunlardan biri Sa’îd-ili Kazâsı’na tâbi’ Sarây-ini köyünden el-Hâc Mahmûd bin el-Hâc Ebûbekir’in, Ali Ağa ibn Mehmed Ağa’ya karşı açmış olduğu da’vâdır ki, Mahmud açmış olduğu bu da’vâyı kaybetmiştir.

Buna göre Mahmud, Ali Ağa’nın babası Mehmed Ağa’ya 22 baş koyunu 26’şar tümene sattığını, ancak Mehmed Ağa öldükden sonra zikr olunan 22 baş koyunun 20’sini Ali Ağa’dan aldığını, fakat geriye 2 baş koyun kıymeti olan 46 tümeni Ali Ağa’dan istediğinde vermekte inat ettiğini ve alıverilmesini istemektedir.

Ali Ağa ise cevâbında el-Hâc Mahmûd’un, babası Mehmed Ağa’ya açıklanan şekilde 22 koyunu 26’şar tümene sattığını, ancak koyunlardan 2’sinin helak olduğunu ve babasının ölümünden sonra, el-Hâc Mahmûd’un sözü edilen 22 koyunun kıymetleri olan 55 guruşu kendisinden istediğinde, zikr olunan koyunların 20’si mevcûd olmakla, 55 guruş karşılığında bu 20 koyunu kendisine verdiğini, onun da rızâsıyla alıp kabul edip da’vâdan zimmetini ibra ettiğini ispatlamış ve el-Hâc Mahmûd, Ali Ağa’dan para talebinden men edilmiştir.

İlginç bir alacak da’vâsı da Lâdik köyünden Hüseyin adlı kimsenin ticarete me’zun kölesi Yusuf bin Abdullah’ın da’vâsıdır. Yusuf’un vekili Abdulhay bin Abdulkâdir Efendi, müvekkili adına, Kirkor veled-i Enderyâz adlı zimmiye karşı açmış olduğu da’vâda, müvekkili Yusuf’un Kirkor zimmiye, beş sene önce, senede 10 guruş fâizle 50 guruş verdiğini, hâlâ ana paranın beş senelik fâiz ile birlikte 100 guruş olduğunu ve vekaleti hasebiyle parayı taleb eylediğinde Kirkor’un vermediğini, alıverilmesini istemiştir.

Bunun üzerine Kirkor iddiaları inkâr edince, Abdulhay’dan ispatlaması istenmiş; ancak o ispatlayamamıştır. Sonuçta Kirkor zimmiye, Yusuf’a iddia edildiği gibi 50 guruş ana para ve 50 guruş fâizden 100 guruş borcu olmadığına yemîn etmesi istenmiş, o da Îsâ aleyhi’s-selâma inen İncil üzerine yemin edince, da’vâcı Abdulhay Efendi da’vâdan men edilmiştir.

xxx

Kaynak: SELÇUK ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ YAYINLARI: 8

TARİH, KÜLTÜR, SANAT, TURİZM VE TARIM AÇISINDAN ULUSLARARASI SARAYÖNÜ SEMPOZYUMU (24-26 EKİM 2014 KONYA) BİLDİRİ KİTABI

İzzet SAK (Prof. Dr., Selçuk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Öğretim Üyesi.)

Kaynak:HABER MERKEZİ