XVI. YÜZYILDA SARAYİNİ KÖYÜ’NÜN SOSYAL VE EKONOMİK YAPISI (4)

XVI. YÜZYILDA SARAYİNİ KÖYÜ’NÜN SOSYAL VE EKONOMİK YAPISI (4)
Geçmişten günümüze "Sarayönü" VAKIFLAR

Sarayini köyünün öşür gelirleri 1408 yılında Turgutoğlu Pir Hüseyin Bey tarafından burada yaptırılan ve daha sonra Sarayini Camii olarak adlandırılan vakfa bağlanmak yerine, 1464’te Karamanoğlu İbrahim Bey tarafından Konya’da yaptırılan imaretin vakfına tahsis edilmiştir. Vakfın başlıca gelir kalemlerini Saraç köyü, Celal ve Tuvak mezraaları ve bezirhane gelirleri ile bir miktar nakit paradan oluşturmaktadır.

Tahrirlere göre vakfın gelirleri 1476’da 3675 akçe, 1483’de 940 akçe, 1500’de 3310 akçe, 1530’da 3205 akçe ve 1584’te ise 5114 akçedir44. 1584’te vakıf gelirlerinden hatibe günlük 2 akçe tahsis edildikten sonra, imama 3 sehim, mütevelliye 2 sehim, müezzine de 3 sehim ayrılmıştır.

Tahrir ve vakıf defterlerinde Sarayini Camisi diye anılan vakıf 3 numaralı Konya şer’iye sicilinde Cami ve Çeşme vakfı olarak geçmektedir. Günümüzde de hala dimdik ayakta duran çeşme sonradan caminin önüne yaptırılmış olmasından mülhem cami ile birlikte anılır olmuştur.

Çeşmenin kitabesinde «Şehzâde … Hazret-i Ahmed Paşa … fî sebil Allah Kıldı … bunda … Cemil Ağa 1093» ifadesinden hareketle M.1682 yılına tarihlendirilmiştir.

Hâlbuki 1582 tarihli Halil Usta bin Hüsrev adlı kişinin vakfiyesinden söz konusu çeşmenin bu şahsın babası olan Hüsrev’in yaptırdığı zikredilmektedir. Ancak bu belgede çeşmenin inşa tarihi yer almamakla birlikte en azından 1582’den önce yaptırıldığı söylenebilir.

XVI. yüzyılın sonlarına doğru cami ve çeşme vakfı gelirlerinin ortalama % 15 faizle işletildiği anlaşılmaktadır.

Sadece 1582 yılında köy ahalisinden 5 ayrı kişiye farklı miktarlarda vakıftan borç verilmiştir. Bu husus bir yandan kredili işlemlerin sadece şehirlerde değil köylerde de geniş bir şekilde kullanıldığını, diğer yandan da ticaretten ziyade tüketim odaklı ihtiyaçların karşılanmasına harcandığını göstermektedir.

1584 tarihli vakıf defterinde vakıf geliri 5114 akçe olarak yazılmışken, 1582 yılında sadece mütevelli Abdurrahman bin Piri Fakih’in vakıf gelirinden 13.400 akçe aldığının bildirilmesi, gerçekte vakıf gelirinin çok daha yüksek meblağlara ulaştığını göstermesi bakımından önemlidir. Bu dönemde vakfın mütevellisi Abdurrahman, nazırı da Hasan Usta’dır.

SONUÇ

Saidili nahiyesi bünyesi genelinde nüfus, üretim ve vergi gelirleri bakımından en üst sıralarda yer alan Sarayini köyü, bu özelliğini XVI. Yüzyıl boyunca devam ettirebilmiştir.

Nüfus artışına bağlı olarak tarım alanlarının genişlememesi toprak üzerindeki nüfus baskısını doğurmuştur. Süreç topraksız ve bekâr erkeklerin sayısının yükselmesiyle kendisini göstermiştir.

Üretim esas olarak arpa ve buğdaya dayanmakla birlikte su kaynaklarının varlığıyla ilişkili bağ, bostan ve meyvecilik faaliyetleri de yürütülmüştür.

Sanayi öncesi dönemin küçük sanayi tesisleri diye adlandırılan bezirhane ve tahunhane cenderelerinin varlığı Sarayini’ni diğer köylerden farklılaştırmıştır. Vergi gelirleri timar ve vakıf olmak üzere iki ayrı hisseye ayrılmış, her dönemde en fazla gelir vakfa gitmiştir.

Köyün öşür gelirleri Turgutoğlu Pir Hüseyin Bey’in 1408 yılında burada yaptırdığı camiye değil de Karamanoğlu İbrahim Bey’in 1464 yılında inşa ettirdiği imaretine tahsis edilmiştir.

Buradaki cami kaynaklarda köyün adıyla anılmış, vakfa ait gelirleri ortalama % 15 faizle köy sakinlerine kredi olarak verilmiştir.

Bu husus kredili – faiz – işlemlerin kentlerde olduğu gibi köylerde de gerek yatırım gerekse tüketim odaklı ihtiyaçların karşılanması bağlamında geniş bir uygulama zemini bulduğunu göstermektedir.