DEVRAN DÖNER

Terörle Mücadele Kanunu’nda “ Terörü ve teröristi övmek suçtur” der.

Değişik hükümetlerde çok uzun yıllar Bakanlık gibi yüce makamlarda görev yapmış insanlar, hiç sıkılmadan teröristi över hale geldiler.

Bunlar da ‘Ar’ da kalmamış. ‘Hınç mı’ alıyorlar bilmem

Ya yaşlılık belirtisi hastalığa kapıldılar, ya da milletin sinir uçlarına dokunmaktan keyif alır oldular.

Veya devletle millet arasında ulvi görev yapan siyaseti, ‘itibarsızlaştırmaya’ çalışıyorlar.

Ama ne yapıyorlarsa hiç hoş değil.

Milletin evinde beslenerek, millete rağmen konuşmak çok akıllı bir iş değil.

Devranı okumuşsun ama Diyarbakır annelerinin feryadını duymamışsın.

Ya da o annelerin feryadı senin vicdanına işlememiş.

Anlattığın insan, masum bir vatandaş değil.

Bilesin.

Bu devran döner.

O zaman Hanya’yı, Konya’yı öğrenirsin.

Sana bir hikaye anlatayım. Belki bunu da okursun.

Zalimliğiyle ünlü bir kral, idam cezası verdiği iki mahkumdan birisinin canını "kendisini çok eğlendirecek bir yolla bağışlamak ister"

Sonra iki darağacı kurdurur ve mahkumlardan ikisine de, omuzlarına basacakları ve güvenebilecekleri birer kişi çağırmalarını söyler.

Bir taraftan da ülkenin bilge kişisini de kendince sınamak istemiştir.

Bu yüzden her şey hazır olduğunda yanı başına oturtmuştur yaşlı bilgeyi.

Sonrasında mahkûmlar kendi seçimleri ve istekleriyle çağırdıkları kişilerin omuzlarına basar ve boyunlarına ipler geçirilir...

Mahkumlardan biri çok güçlü kuvvetli birini çağırmıştı.

Diğeri ise kendisinden daha cılız olan arkadaşını çağırmıştır ve onun omuzlarına basmaktadır.

Kral tam o anda sorar yaşlı bilgeye.

- "Hadi şimdi göster hünerini.

Sence önce kim yıkılacak?

Güçlü olan mı?

Yoksa şu cılız olan mı?"

-Yaşlı bilge kendinden emin cevap verir.

-"Güçlü olan çok sürmez yıkılır efendim.

Diğer cılız olan ise ölse de yıkılmaz.

Cılız olanın omuzlarına basan mahkum canını kurtaracaktır.

İki saatlik çok çekişmeli geçen ölüm kalım savaşında, güçlü adam yıkılıverir en sonunda. Ve onun omuzlarına basan mahkum darağacında can verir.

Kral şaşkın bir halde sorar yaşlı bilgeye.

-"Nasıl oldu da şu cılız adamın galip geleceğini bildin?

Sen gerçek bir bilgesin.

-"Yaşlı bilge yerinden kalkmış sevinç içinde arkadaşına sarılan ve canını kurtaran mahkûma bakar ve Kral'a şöyle der.

-"Bunu bilmemin bilge olmakla alakası yoktur.

İki mahkûm darağacına çıkarılmadan önce onları dikkatle izledim.

Kendi istekleriyle çağırdıkları adamlar yanlarına geldiler.

Biri çağırdığı güçlü adama bir kese altın verdi.

Belli ki parasıyla tutmuştu onu, canını kurtarabilmek için.

Bunun için o adamın güçlü vücudunun kafi geleceğini düşünüyordu.

Diğeri ise uzun uzun sarıldı arkadaşına. Birlikte gözyaşı döktüler. Sonra o cılız adam yeminler etti arkadaşına. Ölsem de yıkılmam diye.

Gerçek birer arkadaş olduklarını anladım o anda...

Ben sadece menfaat üzerine kurulan şeylerin çok uzun sürmeyeceğini bildim efendim...

Unutma efendi… Bu millet seni çok omuzunda taşıdı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet TURAN Arşivi