Zeliha BÜYÜKCENGİZ

Zeliha BÜYÜKCENGİZ

SOKRATES’İN EĞİTİM METODU

Sokrates bir filozof olduğu kadar eğitimci de kabul edilir. Bildiğimiz kadarıyla O’nun kurduğu fiziksel bir okul yoktu, fakat çarşı, pazar, düğün,  tiyatro gibi  mekânları bir eğitim yerine çevirmekte ustaydı. Bu sebeple O’nun hayatın içinde bir Eğitim sistemi uyguladığı söylenebilir.

Sokrates’in Eğitim Metodu günümüz sınıfları için de uyarlanıp uygulanabilir. Bu sayede Öğretmenler öğrencileri daha iyi tanırlar. Soru-cevap yöntemi ile öğrenciler daha çok düşünmeye başlarlar. Derste sıkılmazlar. Soru sormayı öğrenebilirler. Dinleme becerileri gelişebilir. Daha iyi odaklanabilir ve bildiklerini sorgulayıp farklı fikirlere hoşgörü ile bakabilirler.

Sokrates’te eğitim ve ahlak iç içedir, birbirinden ayrı düşünülemez. Sorduğu sorular genellikle iyi, güzel ve doğrunun ne olduğuna dair sorulardır. O, cesaret, ölçülülük ve adalet gibi erdemlere önem verir. Beden eğitimini de önemser ama onu en sonunda ruhun eğitimine bağlar. Bilgi erdemdir. Cesaret ise düşünmeden değil, düşünerek yapılan işlerde aranmalıdır.

Sokrates öğrenme yerine hatırlamayı ön plana çıkarıp bizi öğrenme derdinden kurtarır. Ona göre bizde bilgi zaten vardır. Öğretmen öğrenciye sadece yardım etmelidir. Bu anlamda kendini ve eğitimcileri doğuma yardım eden ebelere benzetir. Dolayısıyla eğitimde çıkış noktası öğretmen değil öğrencidir. Öğretenin bilgisi de önemli ama eğitim öğrenen merkezli yani öğrenci odaklıdır.

Sokrates’te soru-cevap yönteminin ortaya çıkaramadığı bir bilgi yok gibidir. Muhatabın kısa cevaplar vereceği sorular hazırlamak ve bu sorularla adım adım hedefe ilerlemek gerekmektedir. Bu soruların çıkış noktası her zaman öğrencinin bilgi seviyesi olsa da öğretmenin derse hazırlıklı gelmesi de hayati önem arz eder.

Sokrates köleliğin yaygın olduğu bir toplumda yaşamış olmasına rağmen bize herkesin öğrenebileceğini de gösterir. Eğitimsiz bir köleye geometri problemi çözdürmesi ile aslında eğitimde eşitlik ilkesini ön plana çıkarır. O ayrıca, gençleri eğittiği gibi yaşlıları da eğitiyordu. Zenginlerle zaman geçirdiği gibi fakir insanlarla da zaman geçiriyordu. Onlara çeşitli sorular yöneltiyordu.

Sokrates, sürekli hiçbir şey bilmediğini söyler. Ama biz onun iyi bir eğitim aldığını ve kendisini geliştirdiğini biliyoruz. Döneminin ünlü gezgin öğretmenleri olan sofistler bildiklerini öğretmek için paralı gençlerin peşinde koşarken o bildiklerini anlatmak için asla para istememiş, eğitimin erdem için olduğu tezini savunmuş, bizzat hayatında tatbik etmiştir. O’na göre  Eğitim-Öğretim, Siyasette hızlı yol almak ve yüksek bir mevki elde etmek için değildir.

Sokrates, soru-cevap yöntemi ile insanlara aslında bir şey bilmediklerini anlatmayı da amaçlamıştır. Örneğin cesaretiyle övünen birine cesaretin gerçekte ne olduğunu sorar. Kişi en sonunda ne kadar cahil olduğunu anlar ve komik duruma düşer. Bu durum muhatabın bildiklerini yeniden ele almasına ve düşüncelerini geliştirmesine yardımcı olmaktadır.

Sokrates kendisini at sineği olarak görür. O, insanlara sorular sorarak onları bildiklerinden kuşku duyar hale getirmektedir. Çarşı pazar gezip sokaklarda insanlara nutuk vererek değil de, düşünmeleri, sorgulamaları için sorular yönelten Sokrates, insanları uyuşukluklarından çıkartarak kendilerine gelmeleri için bir nevi rahatsızlık verirdi, daha doğrusu insanları düşünmeye kışkırtırdı, kendisi için “at sineği” metaforunu kullanmıştır. Onun amacı belki de insan bilgisini küçümsemek ve bu bilginin bir hiç olduğunu göstermektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Zeliha BÜYÜKCENGİZ Arşivi