Tek Açıdan Bakmak

Filmlerde ve dizilerde başrol oyuncularının ve düşmanlarının bakış açıları bize yansıtılır. Diğer oyuncular pek önemli değildir. Başrol veya düşmanları ölünce film içerisinde çok önemli bir gelişmedir bu. Ancak diğer işçiler, çalışanlar öldüğünde bu sıradan bir olaydır. Sanki onlar robotmuş gibi, sanki hiç aileleri yokmuş gibi… Tek insan olan ve mutlak iyi olan başroldeki oyuncuymuş gibi…

Dünyanın yerleşik düzeni filmlere çok benziyor. Sanki gerçek hayatın birer fragmanı… İyilik uğruna birçok adam öldürülüyor, binalar bombalanıyor, şehirler yerle bir ediliyor. Ne uğruna? İyilik.

‘ Sonuçta birçok hasar oldu, binalar yıkıldı ama iyiler kazandı, düzen tesis edildi. Filmlerde genelde böyle olur. Bu durum ister istemez ABD nin Irak ve çevresindeki politikasına benziyor. Başrolde olan ABD, kötü adamları yok etmek için Irak a girdi. Birçok insan öldü, binalar yıkıldı, ancak iyiler(!) kazandı. Başrolün bakış açısına göre durum böyle.

Sadece başroldekinin gözlüğünden bakma alışkanlığı diğerlerini unutturuyor. Ne de olsa filmi onlar çeviriyor. Taraf seçme özgürlüğünüz kısıtlı. Kimin kahraman, kimin düşman olduğuna senarist karar veriyor.

Filmin senaryosunu üretenler, kendilerine gerekçe de üretiyorlar. Filmlerde polisler bir mekâna çat diye girip orayı darmadağın ediyor. ‘sen de kimsin diye sorduklarında polis kimliğini gösteriyor. Sonra da herkes susuyor.

İşte bu sihirli değnek: polis kimliği… Her türlü suçu işledikten sonra bu kimliği gösterince filmlerde kimse çıt çıkarmıyor. Arabayı çal, soran olursa kimliği göster. Kimlik şu demek: ‘ ben bu arabayı iyilik için çalıyorum, sonuçta iyiler kazanacak.

Film senaryolarında rastladığımız bu durum gerçek dünyada da var. ABD ve Rusya nın terör bahanesiyle Akdeniz çevresinde cirit atması gibi…

Dünya üzerindeki güçler, potansiyellerini suçu üretmek ve sonra suçu durdurmak için harcıyorlar. Suçu üretiyorlar, çünkü bu durum onlara müdahale hakkı tanıyor. Senaryoları böyle işliyor. Zaten önemli olan başrol…

Ürettikleri suçu güya durdurmak için de silah ticareti yapıyorlar.

ABD süper güç olma sorumluluğunu yerine getiremedi. Dünya barışına katkı sağlaması gerekirken mevcut düzenleri alt üst etti.

Hâlbuki Osmanlı döneminde dünya bu şekilde değildi. Daha güvenli bir düzen tesis edilmişti. Evet, büyük savaşlar olmuştu, insanlar ölmüştü ama savaş cephede idi. İnsanlar cephenin arkasında düşmandan eminlerdi. Savaş bittikten sonra insanlar barış içinde yaşamaya devam ediyordu.

Hazır Osmanlı dan söz etmişken şunu da ifade edeyim: Osmanlı; bir savaştan sonra barış anlaşması imzalanırken metni kendisi imzalar, karşı tarafın imzasına gerek duymazmış. Sebebi; karşı taraf anlaşmayı bozacak olursa zaten Osmanlı onun canına okuyacağı için…

Bugün savaş ortamı dünyanın her yerinde her an olabiliyor. Bomba patlıyor ve insanlar ölebiliyor.

Bugün insanlık Osmanlı nın adaletine muhtaç… Ümit ederim ki doğru olan dünya düzeni tesis edilebilir ve insanlık tekrar huzur içinde yaşayabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi