Şehirler

İnsanların beraber inşa ettikleri ve yaşadıkları şehirler sadece mekanlardan mı oluşur? Hayır. Mekanlar şehrin suretidir ancak şehrin tamamını teşkil etmez. Tarihin o şehirde sahnelediği olaylar, insanların bıraktıkları anılar bir şehri inşa eder.

Şehri inşa ederken kişiliğimizi, karakterimizi inşa ederiz. Çünkü şehir insanların aynasıdır. Osmanlı da o yüzden evler bahçeli, iki katlı idi. Kişiler birbirine saygılı olduğu için konutlar da birbirine saygılı idi. Şimdi ise yükseklik ve gösteriş ile saygı kurallarını aşan yapılar inşa ediyoruz, ayrı mesele.

Önce biz şehri inşa ediyoruz sonra şehir bizi inşa ediyor. Bizi ve geleceğimizi. Yaptığımız her konut, inşa ettiğimiz her camii ve meydan; gelecek neslimizin anılarını bırakacağı mekanlar olacak. Mazideki hatıralarımızı nasıl ki unutmuyorsak, o hatıraların cereyan ettiği mekanları da unutmayız.

Şehirle birlikte büyürüz, şehirle birlikte yaşarız. Aynı zamanda şehirlerimiz hayatın gerçek okullarıdır. Bize kendini öğretir. İnsanlarını tanıtır. Yaşamayı ve geçinmeyi öğretir.

Sonra kendi tarihine alır seni. Mazisini açar ve sen kendini o şehrin bir parçası olarak bulursun. Kimi zaman bir sokağın ucunda oynarken, kimi zaman da tarihi bir camisinde namaz kılarken... Çünkü artık o sana kimliğini vermiştir, sen de ona.

Şehirlerimiz çok değerli. Çünkü onlar tarihin şahidi, ecdadımızın birer mirası... Milli ve Manevî karakterimiz şehirlerde olgunlaştı. O yüzden onlara gözümüz gibi bakmalıyız. Konutlar inşa ederken şehri inşa ettiğimizi unutmamalıyız.

Bir şehir hayal edin. Sadece yüksek konutlardan ve yollardan oluşuyor. Meydanı yok, güneş alan sokağı yok. Çocuklar da evlerinde bilgisayar oynayarak vakit geçiriyor. Bu çocuklar ileride şehir ile ilgili hangi hatırayı anlatırlardı?

Şehri inşa ederken geleceğimizi inşa ettiğimizi unutmamalıyız. Daha fazla dairemiz olsun fakat şehrimize faydalı mekanlar da üretmeliyiz.

Günümüzde birçok hassasiyet kaybedildi ve maalesef bazı şehirlerimizin tarihî dokuları tahrip oldu. Bir şehirde tahribat varsa o şehrin insanında tahribat var demektir.  Kültür ve ahlaktaki bozulmaların yansıdığı ilk ortam; şehirlerdir.

Bir sokakta bulunan çöpü kaldırıp atmak hepimizin görevi, çünkü şehir hepimizin yaşadığı bir ev.

Kısaca şehir hepimiziz, hatıralarımız ile mekanlarımız ile... Satırlarımı Ahmet Hamdi TANPINAR ın Beş Şehir kitabındaki Konya hakkında yazdığı şu cümleler ile bitirmek istiyorum:

“Konya, bozkırın tam çocuğudur. Onun gibi kendini gizleyen esrarlı bir güzelliği vardır... Serin gölgeleri ve çeşmeleri susuzluğunuza uzaktan gülen bu rüya, yolun her dirseğinde siline kaybola büyür, genişler ve sonunda kendinizi Selçuklu Sultanlarının şehrinde bulursunuz...”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi